English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Plants

Plants translate Turkish

139 parallel translation
Nous aurons besoin... d'un millier de plants d'arbre à pain.
1000 adet ekmek ağacı bitkisine ihtiyacımız var.
Un millier de plants, les meilleurs de l'île!
Efendim, 1000 ağaç!
ces plants ont besoin de plus d'eau que ce qu'on peut embarquer.
Bitkiler için depolayabileceğimizden daha fazla su gerekiyor.
Moi, j'avais un stand de tir.
- Atış poligonumu açmıştım. Ants in Your Plants'ten sonra 4.000.
Pourquoi pas faire une comédie avec Bob Hope, Mary Martin...
Ants in Your Plants'in 1941 versiyonunu çekmeye ne dersin? - Bob Hope ve Mary Martin'i oynatabilirsin.
Il a fait "Coucou Coccinelle!" en 1939.
Birçok film çekti. Ants In Your Plants, 1939, gibi.
Quand ces plants de tabac auront poussé, plus besoin de les arroser.
Şu tütün fidanları büyüdüğü zaman, daha az suya ihtiyacımız olacak.
Et j'ai arrosé les plants de tabac.
- ve tütün fidelerini suladım.
Pour moi il avait écrit plusieurs fois à ses chères mère et sœur de m'envoyer quelques plants d'oeillets jaunes, car j'étais grand amateur de jardinage.
Annesi ve kızkardeşine bahçe işlerinde fazlasıyla amatör olan benim için biraz fidelik sarı karanfil yollamalarını yazdı.
Les plants de notre oliveraie, trahis par le climat... s'épanouirent prématurément.
Zeytin tomurcukları yumuşak havaya kanarak vaktinden önce çiçeğe durdular.
Il y a des plants de papyrus.
Papirüs kamışları var orada.
Des plants de papyrus, divin César?
- Papirüs kamışları mı, Yüce Sezar?
Ordonne à l'armée d'attaquer et détruire ces plants de papyrus.
Orduma saldırıp, şu papirüsleri yok etmelerini emret.
Le sous-titre est... "Hypothèses concernant... les habitants, les plantes et les productions... des mondes planétaires."
Alt başlık ise "Conjectures Concerning the Inhabitants, Plants and Productions of the Worlds in the Planets" şeklindeydi.
Tout un champ de plants d'herbus.
Kocaman bir esrarus tarlası.
Combien de ces jeunes plants
Ne kadarı yeşil tohumların
- De quoi les plants ont-ils besoin?
Fidanlar için nasıl koşullar gerekiyor? Sıcak, ışık ve su.
Si vous lui envoyiez des plants, il les ferait pousser dans son jardin.
Eğer ona küçük ekmekağacı fideleri gönderirseniz... kendi bahesinde onları büyütebilir.
Nous ferons beaucoup de plants pour lui.
Ona bol bol küçük fide hazırlayacağız.
Quand avez-vous inspecté les plants pour la dernière fois?
Ekmekağacı fidelerini ne zamankontrol ettiniz?
Nous sommes arrivés tard, les plants...
Çünkü çok geç vardık. Fideler...
Les plants sont sensibles aux virus, maladies et insectes
Gübre ve zirai ilaçlar olmadığı için, bitkiler... virüs, hastalık ve böceklerden kolayca etkilendi.
- Ce sont des plants.
- Bunlar fideler.
Apportez-le! Et vos plants d'opium, si vous en avez.
Çıkarın şunu bayım, yoksa sizi afyon bitkisine boğabiliriz.
Bon, on ne nous autorise qu'une journée pour intervenir et brûler les plants de stupéfiants et les labos qu'on peut trouver.
Şimdi sadece bir gün için otoritemiz olacak ve uyuşturucu tarlaları, laboratuarlar hepsini yakmak için bulabiliriz.
Vous cherchez des plants de tomates?
- Domates aradığınızı duydum.
des plants de luzerne pour les lapins.
-... tavşanlar için yonca tarlası olacak.
J'ai parlé à un type des cultures hydroponiques pour mettre en terre quelques plants donc, j'en obtiens assez pour deux ou trois tasses, tous les quelques mois.
Ziraatçılardan birini bunları yetiştirmesi için kafaladım. Birkaç ayda bir, bir-iki fincanlık taze kahvem oluyor. - Bu--
Je suis en train de lier mes plants de vigne.
Sadece birkaç asmayı bağlıyordum.
Nous n'en aurions jamais eu à déjeuner car les plants étaient desséchés avant notre arrivée.
Hiç var olmayabilirdi. Buraya geldiğimizde buraları görmeliydiniz!
Ah non, t'as pas un brin d'herbe entre les plants, rien du tout
Asmalar arasında hiç ot bırakmamış.
Non, parce que je connais, parce que ça pousse entre les plants de vigne
Asmaların arasında da yetişir, oradan biliyorum.
Maintenant, Bacchus, je vais te chanter, et les plants des forêts et les fruits de l'olivier lents à croître.
Şimdi seni anlatacağım Bacchus, ve ağaçların filizlerini... ve nazlı büyüyen zeytin fidanlarını.
Pour la petite info, ton voisin a des plants d'herbe.
Bu arada bilgin olsun Ross, komşularından biri esrar yetiştiriyor.
C'était dans mes plants de tomates.
Domates fidelerimin arasındaydı!
- Savez-vous pourquoi? - C'est un mélange de différents plants.
Villadid tütünü kullanılıyor.
Ce sont de jeunes plants... leurs cris ne vous tueront pas.
Bu adamotları henüz filiz olduğundan çığlıkları sizi öldürmez.
II y a bien huit plants.
- En az sekiz tane olmalı.
Hack dit que la sécheresse a tué les plants.
Aygır kuraklık yüzünden diyor. Benim suçum yok.
Il y a plus de 200 plants, chef.
Orada 200'den fazla bitki var, patron.
Oh, un million de plants de maïs.
Milyarlarca mısır püskülü var.
Des plants, des graines... - Pas de semis de cannabis? - Non.
Bitki, tohum, kenevir fidesi?
Les plants sont de même hauteur
Ne yapacağım?
Repiquons le riz, cueillons les plants...
Şimdi... şimdi... kenarına kadar dolduğu zaman, Pirinci ekme zamanı gelmiştir Şimdi... şimdi... kenarına kadar dolduğu zaman,
Au sujet des plants de coton.
Pamuk ekimi ile ilgili.
Et chaque année, depuis des temps immémoriaux, elle épargnait les plants de coton intelligemment protégés par l'étroite rangée d'arbres, appelée plus couramment, le "Jardin de la Vieille Dame".
Ama bunca yıldır, yeni ekilen pamuğa zarar verdiği olmamıştı çünkü çiftlik, yöre halkının "Yaşlı Hanımın Bahçesi" olarak bildiği ağaçlardan oluşan bir kalkan ile zekice korunmaktaydı.
Il y a des milliers de plants sous la poussière.
Kumun altında kalmış binlerce fidan var.
Peu à peu, les plants de coton disséminés grandirent au même rythme que la faim des habitants, les maigres restes de viande d'âne étant réservés à Claire.
Zaman ilerledikçe, Manderlay'deki pamuk fideleri ile birlikte, yöre halkının açlığı da büyümekteydi. Ellerindeki eşek eti iyice azalmıştı ve kalan az miktarı da Claire'ye ayırmışlardı.
Les plants sont encore un peu jeunes. Mais ils sont très prometteurs.
Hala çok genç ama umut vadediyor.
Je n'ai pensé qu'à mes plants d'hévéas.
On dakikalığına sadece kauçuk ağaçlarımı düşündüm.
Faut-il devenir schizophrène? Faut-il faire un film pour eux, un film pour soi?
"Ants in Your Plants" in 1941 versiyonunu çekmeye ne dersin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]