Translate.vc / French → Turkish / Ponté
Ponté translate Turkish
232 parallel translation
Capitaine Bligh, votre voyage en bateau non ponté... fut la plus remarquable navigation dans l'histoire de la mer.
Kaptan Bligh, sandalla denizi aşmanız, kanımca denizcilik tarihinin en olağanüstü başarılarından.
- Parce que Ponté, il va me taper. - Pourquoi?
- Neden?
- Tu diras à Ponté que s'il t'embête, je lui dirai deux mots.
- Ponté'ye söyle, seni rahatsız ederse gelip kendisine iki çift laf ederim! - Olur.
Un jour, tu seras un gros ponte, plein d'oseille, et je serai à tes côtés. Écoute.
Hem şunu anla.
Alors, c'est qui le gros ponte qui veut me voir?
Beni görmek isteyen önemli kişi kimmiş?
Ce gros ponte était sacrément surpris. Silence.
Oğlum, o yıldız sürpriz oldu ya.
Non, les Allemands ont détruit les ponts, sauf un dont ils ont détruit les maisons.
Hayır, Almanlar Ponte Vecchio dışındaki tüm köprüleri ve onun iki ucundaki binaların hepsini havaya uçurmuş.
Le Ponte Vecchio est défendu?
- Le Ponte Vecchio korunuyor mu?
Seulement au Ponte Vecchio.
- Hayır, sadece Ponte Vecchio'dakiler.
Du centre. Je dois aller au Ponte alle Mosse.
Mosse Köprüsü'ndeki aileme gitmeliyim.
- Un quoi? - Un trafiquant... un gros ponte!
- Bir operatör, kumarbaz yani.
C'est idiot de rire, mais c'est vraiment un ponte?
Özür dilerim. Komik olmadığını biliyorum ama gülmeden edemiyorum.
Mon agent le trouvait insipide mais il y avait ce gros ponte qui m ; aimait bien.
Menajerim tutmaz demişti ama bana şans verebilecek birini tanıyordum.
- Lui aussi te prend pour un ponte.
- Senin sıkı olduğunu düşünüyor.
Son instinct lui fait chercher un coin... qui servira de nid pour la ponte.
Şimdi yumurtlayacak bir yer oluşturmaya... ve yuvasını yapmaya başlıyor.
Il faut trouver la ponte et voir s'il y a des reines.
Yumurtaları bulup yeni kraliçelerin çıkıp çıkmadığını anlamalıyız.
C'est bien la chambre de ponte.
Burası yumurtlama odası.
Il a disparu dans le fleuve Tiber À Umberto ponte.
Umberto köprüsündeyken Tiber'e atlayıp kayboldu.
C'est qu'il me coûte cher, tu sais c'petit polisson-là!
Ponte San Fedele'deki dadısıyla. Ona hiçbir şeyi esirgemiyorum.
On est à Ponte San Fedele
- San Fedele köprüsündeyiz.
Ponte San Fedele?
- San Fedele köprüsü mü? - Evet.
Ponte San Fedele?
- İsmi San Fedele köprüsü müydü?
Il a voulu dire Ponte San Fedele
San Fedele köprüsü demek istedi.
Si vous me prenez pour un ponte qui va faire la fête, vous avez un trou dans la tête.
Benim eğlence peşinde koşan bir para babası olduğumu düşünen varsa aklından zoru var demektir.
Les grandes tortues de mer, rampant hors de l'océan... pour la ponte annuelle.
Yıllık yumurtlamaları için denizden sürünerek çıkan büyük deniz kaplumbağaları gördük.
Maria Gonzales, la comtesse Spataro, les marquis Paruta, le chevalier Orlandini, le duc et la duchesse de Ponte Semolo,
Belmonte'li Hyacinth, Bayan Maria Gonzales, Valfaruta Markizi, şövalye Orlandini ile birlikte.
J'ai un cadeau de la part d'un ponte de mon entreprise.
Şirketteki ensesi kalın bir kişiden ona bir şey getirdim.
- Mais la ponte lui une fois a un smeris.
O kadar basit değil. Bunu aynasızlara anlatamazsın!
II s'agit d'un gros ponte. Il les vaut. C'est un bon boulot.
Malum bir organizasyon için önemli biri.
de je ne sais plus quel ponte Matsudaira, un village de pêcheurs a disparu.
Bir balıkçı kasabasındaki, tüm halk ortadan kayboldu. Klan borçlarını ödedi.
J'oubliais, tu es le ponte que personne n'ose toucher!
Doğru. Sen kimsenin dokunamadığı büyük balıksın.
Pour kidnapper un ponte de la Mafia.
Babalardan birini kaçırmaya çalıştılar.
Un gros ponte venu d'Amérique.
Hayır. Büyük VIP. Birleşik Devletlerden geliyor.
Tu iras voir ce ponte du cinéma, pour régler l'affaire de Johnny.
O film yapımcısıyla konuşup, Johnny'nin işini halletmeni istiyorum.
Voilà le Pont Giretto!
İşte burası. Ponte Giretto!
Il se rapproche d'un grand ponte, apprend les ficelles et prend sa place.
Yöntemi ; bir çete patronuna yaklaşmak, işi öğrenmek, sonra da işi elinden almak.
On a appris que le pigeon de Gondorff était un grand ponte de New York.
Snyder, az önce Gondorff'un hedefinin... güçlü bir New York'lu işadamı olduğunu öğrendik.
Cherche un ponte genre Mitchell, Magruder, Stans.
Mitchell, Magruder, Stans gibi bölüm başkanlarını bul.
Le 5e est un ponte de la M.B.
Beşinci kişinin Beyaz Saray'dan üst düzey bir yetkili olduğunu biliyoruz.
Plus maintenant. J'ai un appartement près du Ponte Vecchio.
Artık değil.Ponte Vecchio yakınlarında bir apartmanda oturuyorum.
C'est un ponte de l'Institut d'Art.
Demek istediğim, bilirsin, Sanat Enstitüsündeki ağır toplardan, bunun gibi bir şey işte.
- C'est le grand ponte?
- Demek bay "Büyük" bu.
Un ponte de la police ne tient pas à ton témoignage.
Phoenix Polis Teşkilatından birileri senin tanıklığını istemiyor.
Parce que je suis le grand ponte d'Exo-Grey?
Exo-Grey'in başı olduğum için mi?
Le grand ponte de l'univers!
- Baş şef!
Vise le gros ponte!
Patron ayaklarına takılıyorlar.
Kit, voici Eli, le dernier ponte de l'IWW.
Evlat bu Eli, 1. Dünya Savaşının son organize edenlerinden.
La ponte s'arrêtera dès son arrivée! Rinus, une photo.
- Tavuklar onu görünce yumurtadan kesilirler.
Non. C'est un ponte du club des Yankees?
Rupert Horn... hayır.bahse girerim Yanki organizasyonunda üst kademede birisidir, doğru mu?
Vous avez appelé un ponte du F.B.I. pour décrypter ce code alphabétique?
Bu alfabe şifresini kırmak için kahrolası FBI'ın üst düzey ajanını mı aradın?
Un grand ponte aurait été impressionné par l'un de ses discours.
Sağol Evalin. Etkileyici biri.