Translate.vc / French → Turkish / Pookie
Pookie translate Turkish
135 parallel translation
Arnaqueuse chérie, comme tu achètes tes propres produits, tu ne gagnes pas un sou.
You see, pookie, Sen gerçekte hiç para kazanmadın, kozmetikleri satın alan tek kişi sensin.
A ton avis, Pookie?
Ne dersin Pookie?
Enchanté, Pookie.
Memnun oldum Pookie.
Pookie, fais la queue.
Sıra var. Beklemen lazım.
"Pookie" Benny Robinson. Ton nom, ducon!
Senin adını.
On compte sur toi.
Pookie, biz sana güveniyoruz.
Hé, Pookie, viens par là, mec.
Pookie, gelsene bir dakika. Gel.
Ton Pookie n'est pas prêt à aller dans une pièce pleine de crack.
Onun Crack dolu bir odaya gireceğini sanmıyorum.
Qu'est-ce qui lui arrive?
Pookie'ye ne oldu, böyle?
Le touche pas!
- Siktir! - Pookie'ye dokunursan, patlar.
Au revoir, Pookie.
Hoşçakal, Pookie.
Pookie n'est pas mort pour rien.
Pookie boşu boşuna ölmedi.
On a tout raté... Nino court toujours, Pookie est mort.
Operasyon bitti Nino serbest, Pookie öldü.
C'est moi qui l'ai tué.
Pookie'yi ben öldürdüm.
Tu as tué Pookie? D'où tu me sors ca?
Pookie'nin ölümüne nasıl sebep olabilirsin ki?
Pookie, c'était moi.
Ben de bir Pookie'ydim.
Tu te fous de ma gueule?
Sen nasıl Pookie, olurmuşsun?
Un petit Pookie blanc merdeux.
Ben fakir beyaz bir Pookie'ydim.
- Et la vidéo de Pookie?
- Ya Pookie'nin video'su?
Tu va me manquer, Pookie.
Beni özleyeceksin bebeğim.
- Oui, doudou?
Evet. "Pookie".
Pookie?
Pookie mi?
On l'a surnommé Pookie.
Esasında biz ona Pookie deriz.
Pooky, deux martinis à la pomme.
Pookie, iki elmalı martini alabilir miyiz?
Allez, Pookie, on va brûler cette merde!
Hadi, Pookie, hadi burayı yakalım!
Allez, Pookie!
Hadi, Pookie!
On met le feu, Pookie!
Hadi yakalım burayı, Pookie!
Pookie et moi, on ajoute un ingrédient secret.
Ben ve Pookie, gizli bir bileşen ekledik.
A-t-elle jamais fait la moue. Pour te dire "Bichon"?
O, hiç dudaklarını somurtup Çağırdı mı "pookie" diye seni?
"Bichon"?
"Pookie"?
- Tu ne m'as jamais appelée...
- Bana asla pookie demezdin -
Bichon.
Pookie.
Allez, Bichon.
Yapma Pookie.
- Bichon, on parlait.
- Pookie, Sadece konuşuyorduk.
- Un baiser, Bichon.
- Öp, Pookie.
Pookie
Sevgilim, Sen
Oh, Pookie, il faut que tu vois ce que nous avons acheté
Oh, ve Sevgilim! Sana aldıklarımızı göstermeliyim Bayılacaksın, Hadi anne
Encore un petit match et nous pourrons nous reposer, n'est ce pas?
Küçük yatağımıza geri dönüp uyuyana kadar bir küçük maç daha, değil mi pookie-pastam?
Pookie, où es-tu?
Pookie, nerdesin?
Pookie, la pire chose qu'ils peuvent nous faire, c'est de ne pas nous reconnaitre.
Kedicik, yapabilecekleri en kötü şey bizi onaylamayı reddetmek.
Pookie, tu ne vas pas me croire.
Kedicik, buna inanamayacaksın!
Oh, Pookie, je suis désolée.
Pookie çok üzgünüm.
Mon cousin vient de perdre une couille.
Kuzenim Pookie bir hayasını kaybetti.
J'arrive, mon chou.
Geliyorum, Pookie.
Le détenu qui a appelé Rachel était un Roger Kilburn, surnommé "Bébé Ours".
Rachel'ı arayan mahkum Roger Kilburn adında biriymiş. Nam-ı diğer, "Ayıcık Pookie."
Bébé Ours?
Ayıcık Pookie.
Mais autant vous le dire, je n'ai pas choisi Bébé Ours, c'est elle.
Ama bilin diye söylüyorum, Ayıcık Pookie'yi ben seçmedim.
Bouche tes oreilles, Pookie.
Kulaklarını kapat Pookie.
C'est bon, Pookie.
Tamam.
- Bichon.
- Pookie.
N'est-ce pas, Pookie?
Di mi, Kedicik?