English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Posté

Posté translate Turkish

16,615 parallel translation
Il y a quatre trucs que j'ai posté pour toi pour lesquels tu seras parfaite.
Posta kutumda bekleyen ve tam sana göre olan dört iş var.
Wells était posté au Panama en 2011 tout près du Costa Rica.
Wells 2011'de Panama'ya atanmış. Kosta Rika'nın hemen yanına.
Le message vient d'être posté.
Birkaç dakika önce yayınlanmış.
Si tu sais tout, c'est quel poste?
Bu kadar çok bildiğine göre pozisyon nedir?
Frank, je ne veux pas changer de poste.
Peki Frank, iş her neyse istemiyorum.
Si la Section V te propose le poste dont tout le monde parle, s'ils veulent que tu mènes la résistance le jour du débarquement, tu ne passeras pas un simple entretien, ils vont forcément te tester.
V Bölümü'nün sana teklif ettiği görev herkesin sözünü ettiği şeyse... Normandiya Çıkarması'nda Fransa'daki direnişi yönetmeni isteselerdi seni bir iş görüşmesine çağırmazlardı. Seni bir şekilde test ederlerdi.
Je refais un poste. - Bien. À dans 36 heures, alors.
Pekala, o zaman 36 saat sonra görüşürüz.
J'ai fait un double poste, je suis naze.
Çift vardiya yaptım. Zombi gibiyim.
Quand je fais un double poste, c'est pour nous.
Ben çifte vardiya yaptığımda bunu bizim için yapıyorum!
Bon, je vais rapporter ça au poste.
Adını temizlemek için. Bunu karakola götürsem daha iyi olacak.
Il faudra passer au poste.
Bakalım silah buralarda mı.
Dis à papa que j'accepte le poste.
Babama söyle işi alacağım.
C'est un avant-poste glacial plein de lâches pacifistes.
Orası, barış aşığı korkaklarla dolu, zavallı, kasvetli bir yer.
Tu veux que je manifeste autour de la poste?
Postanenin çevresinde yürüdüğümde ne yapacağım?
Tu crois... que la poste...
Sence... Posta ofisi...
D'après un informateur, la bombe à la poste a été placée par votre fille et une amie.
Onu doğrulayan bir bilgilendirici var. Kızınız ve başka bir genç kadın Postaneye bomba yerleştirdi.
La police a étendu ses recherches de l'adolescente Meredith Levov pour l'explosion d'un bureau de poste.
Polis genişledi arama yaptıkları kayıp genç için Meredith levov, onun katılımı için bombardıman sırasında bir postane.
Comme la bombe qui a explosé à la poste.
Bomba Hamleler patladı. Olduğu buydu.
La bombe à la poste.
Bombayı postaneye koyun.
Si vous n'étiez pas arrivé à temps... l'ennemi aurait pris notre poste.
Bizi buraya zamanında getirmeseydin düşman kışlamızı ele geçirirdi.
Et le fait que je sois jeune aussi. Tu as refusé le poste de correspondant international pour la BBC... en choisissant de devenir professeur d'université!
Sen de benim gençliğim yüzünden BBC'nin uluslararası muhabirliği görevini reddedip üniversite profesörü olmayı tercih ettin.
Ivanovich, va au poste de police... supprimer tous les enregistrements...
Ivanovich merkeze git. Tüm kayıtları sil.
En cas de catastrophe, si, par exemple, des terroristes brûlaient chaque ambassade et poste de la NSA au Moyen-Orient.
Yani bir felaket olsaydı... Teröristlerin her elçiliği yaktığını söyleyelim ve NSA'ın Orta Doğudaki görevi ile bu program hiçbir veriyi kaybetmemenizi sağlıyordu.
Lowell crée ce poste pour vous, Ed.
Lowell bu pozisyonu senin için açtı Ed.
Le directeur général de la NSA m'a offert un nouveau poste.
NSA'ın müdür yardımcısı bana yeni bir iş teklif etti.
Le poste est à Hawaii.
Yapacağım iş Hawaii'de.
Ça me rappelle qu'à la sortie de l'université, le seul boulot que j'ai trouvé était un poste d'instituteur dans une vieille école délabrée à Cotulla, au Texas.
Bana şunu hatırlatıyor- - üniversiteden mezun olduğumda bulabildiğim tek iş Texas, Cotulla'daki döküntü, eski bir lisede öğretmenlik yapmaktı.
Si j'accepte ce poste chez Davis Main, est-ce que ça veut dire que nous deux...
Bugün bu işi alıp Davis and Main'e gidersem o zaman seninle ben...
- votre poste!
Ne?
Patricia Manning est venue au poste.
Patricia Manning istasyona geldi.
Le contenant de glu mauve est au poste de police.
Mor sıvı kutusu, polis merkezinde.
Vous voulez vous introduire au poste de police?
Yani emniyet genel müdürlüğüne girmek istiyorsunuz.
Alors, on s'introduit dans un poste de police.
O halde emniyet genel merkezine giriyoruz.
Celui de s'introduire au poste de police.
Gizlice polis merkezine girme planı.
Poste de police.
Polis merkezi.
On a besoin de renforts au poste de police!
Polis merkezinde desteğe ihtiyacımız var!
Voler un poste de police sans se faire prendre?
Polis merkezinden çalmak... Yakalanmaman imkansız.
Parce que vous vous êtes introduits au poste?
Yani merkezlerine gizlice girdiğiniz için diye değil herhalde.
POLICE POSTE DE COMMANDEMENT
POLİS KOMUTA KARAKOLU
On m'a offert un poste à Harvard.
Harvard'tan bir iş teklifi aldım.
La première fois que j'ai vu Naz, il était assis tout seul dans une cellule, au poste du 21e district.
Naz'ı ilk gördüğümde, 21. merkezdeki nezaret hücresinde tek başına oturuyordu.
Je suis passé devant lui, je suis sorti du poste de police et là, je me suis arrêté.
Yanından geçtim, oradan çıktım, fakat bir anda durdum.
Le jugement hâtif à l'encontre de Nasir Khan a commencé au poste du 21e à 4 h 45 du matin ce soir-là et s'est achevé 10 secondes plus tard, quand il a été plaqué au sol.
Nasir Khan'ın yargısız infazı, 21. merkez karakolunda, olay gecesi sabaha karşı 04 : 00'te başladı, ve zorla yere yatırıldığı o 10 saniye içinde karara bağlandı.
En ce moment, au poste du 21e, y a un type en cellule.
Şu an 21. merkezde karakolunda tutuklanmış olan biri var.
Ils disent qu'on ne peut pas rejoindre Mims. J'ai dit de la merde, j'ai envoyé un gars au poste.
Mims'in ulaşılmaz olduğunu söylediler, ben de hadi lan oradan deyip merkeze bir adam gönderdim.
La troisième année à ce poste, J'ai attrapé ce Maigrichon, il venait des niveaux inférieurs.
İşteki üçüncü yılımda Skinny'i yakaladım.
L'équipage à son poste.
Tüm mürettabat eylem yerlerine!
Le poste de police est dans l'autre sens.
Bu yol şubeye giden yol değil ki.
Si les capitaines désobéissent, abandonnent leur poste et sacrifient nos hommes dans des missions délirantes.
Kaptanlarımız emirlerimi çiğneyip karakollarını terk eder ve aptalca görevlerde adamlarımı feda ederse tutamayız.
Tu étais au poste quand ils l'ont amené, c'est ça?
Çocuğu getirdiklerinde tesadüfen merkezdeydin. Öyle oldu, değil mi?
Au poste, un couteau tenu pour l'arme du crime a été trouvé sur lui.
Gözaltındayken, cinayette kullanıldığı sanılan bıçak Khan'ın üstünde bulundu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]