Translate.vc / French → Turkish / Preservé
Preservé translate Turkish
600 parallel translation
Ce qui avait été préservé était, toutefois, une copie du film sévèrement endommagée qui avait été imprimée sur une pellicule 16mm, d'où la version croppée.
Fakat kopya 16 mm versiyona çevirilmişti ve kötü bir durumdaydı. Ayrıca film kareleri orjinal ölçülerde ve oranlarda değillerdi.
Ce succès préserve mon honneur.
Haklısın.
II t'a préservé.
Seni korudu.
Ils me doivent deux mois. Je les préserve... mais je ne les engraisse pas.
Bana iki aylık kira borcu olan herkesi sadece sağ tutarım.
Dieu m'en préserve... Très bien.
Tanrı saklasın, Pip'in önünü açmak için bir şey ister miyim hiç.
Sans que ton esprit ne fût préparé, le Ciel me préserve de tuer ton âme.
"Hazırlıksız ruhuna kıymak istemem. " Hayır, Tanrı korusun, " Ruhunu öldüremem.
Le ciel vous préserve!
Nereye kaçayım?
Nous accueillons et remercions les courageux engagés qui ont gardé la route ouverte vers l'Union et préservé l'or du Colorado de l'envahisseur.
Birliğe giden yolu açık tutan ve Colorado altınını işgalciden koruyan yiğit gönüllülere hoş geldiniz diyor ve teşekkür ediyoruz.
Il préserve sa dignité.
Hala ağırbaşlılığını koruyor. He, he.
Dieu m'en préserve!
Tanrı yardımcımız olsun.
Le bridge vous occupe l'esprit, il vous préserve des fâcheux et arrondit vos fins de mois.
Briç harika bir oyundur. Zihni meşgul eder, insanı kötü arkadaşlardan uzak tutar ve küçük ama düzenli bir gelir sağlar.
On nous critique, mais le ciel nous préserve des détectives improvisés!
Bir de polisler beceriksizdir derler. Allah bizi yetenekli amatörlerden korusun.
Le froid préserve.
Soğukta bir şeyler muhafaza edilebilir.
J'ai réfléchi à une façon de procéder afin que le secret soit préservé.
Sırrın bizimle kalabilmesi için bu işin gerçekleştirilme yöntemine çok kafa yordum.
Dieu me préserve d'une telle horreur!
- Hayır! Ne korkunç bir düşünce!
Tout le monde sait que la terre est portée par une tortue... qui la préserve des étoiles.
Herkes bilir ki, dünya bir kaplumbağa sırtında dolaşır ve yıldızlara çarpmaktan bu sayede kurtulur.
Que Dieu nous préserve.
Tanrı bizi korusun, hepimizi korusun.
Et bien, ma lady, aussi terrible qu'est cette captivité, il faut à tout le moins être reconnaissantes qu'on ait jusqu'à maintenant préservé notre honneur.
Şey, Leydim, tutsaklık ne kadar kötü olursa olsun en azından onurumuz korunduğu için minnettar olmalıyız.
L'espace de stockage est préservé dans le réfrigérateur.
Buzdolabında önemli depolama alanı sağlandı.
Non, Dieu m'en préserve!
Allah korusun.
Accorde-moi la vie de Salomon et préserve-le de ses ennemis.
Süleyman'ın hayatını bana bağışla ve onu düşmanlarından koru.
Troiano préserve sa vie privée.
Troiano özel yaşamını saklı tutmak istemiş.
Un mécanisme mental préserverait-il l'esprit contre d'insupportables souvenirs comme un ganglion lymphatique préserve de l'infection?
Lenf bezlerinin enfeksiyona karşı bedeni koruduğu gibi aklımızı da dayanılmaz hatıralardan koruyan psişik bir mekanizma olabilir mi?
Je me préserve pour celui qui m'épousera.
Kendimi evleneceğim erkeğe saklamak zorundayım.
Ma fille, préserve-t'en... "
Kız kardeşim, sakın kendini.
Sa tête bien entendu, il préserve son avenir sinon il aurait réduit au silence plus rapidement ceux qui pouvaient l'identifier.
İhanetten suçlu olduğuna göre açıkça belli ki boynu. Ama sadece gelecek için korkuyor yoksa kimliğini belirleyebilecek kişileri öldürmek için bu kadar uzun beklemezdi.
Dieu m'en préserve.
Allah esirgesin, olmaz.
- Que Dieu nous préserve.
- Tanrı yardımcımız olsun.
Ils ont dû muter horriblement, mais le fait qu'ils aient survécu nous fait penser qu'ils possèdent un antidote qui préserve leurs forces vitales.
Mutasyon geçirmiş olmalılar, ama kurtulduklarına göre... hayata güç katan bir ilaçları olmalı.
"pour que notre pays " préserve son histoire.
"... bu kargaşaya bir çare bulmayı arzu etmektedir. "
Marie, la mère du Christ, qui donne la vie et préserve de la mort.
İsa Mesih'in annesi Meryem. Yaşamın yaratıcısı, ölümün bekçisi.
Qu'il me préserve de tout courroux et me rende pur
# Save from wrath and make me pure
Mais le seul qui préserve les deux parties.
Ancak iki tarafı da koruyacak tek şey.
- Dieu préserve!
- Tanrı korusun.
Des émotions dont je serai l'objet dans cette solitude que je préserve.
Şimdi onlar hakkettiğim bu yalnızlıkta bana dönecek.
Ce nouveau traitement... qui vous sort de prison en un rien de temps... et vous préserve d'y jamais retourner.
Yeni tedavi yöntemi. Sizi hemen hapisten çıkartan tedavi. Ve sizi bir daha hapse düşürmeyi engelleyen.
Que Dieu vous préserve De la douleur.
Tanrı sizi acıdan saklasın...
Et sinon, Dieu nous en préserve, ce sera une des filles qu'il voyait.
Tanrı korusun, başka birm şeyse, bulaştığı o deli hippi kızlardan birinin işidir.
- Que ça préserve de la peur!
Korkusunu def etmek için gümüş bir küpe dedi.
Ça préserve de la peur?
Bir dediğini bile anlamadım. Demek bu korkuyu uzaklaştırıyor?
N'oublie pas... qu'on a toujours préservé l'honneur de la confrérie.
Unutma Bizim kardeşliğimizin şerefi bunu korudu.
Un homme qui préserve son corps après la mort n'est pas un génie.
Öldükten sonra vücudunu çürümeden koruması onu bir dahi yapmaz.
Dieu m'en préserve.
Tabi ki yapmıyorum. Tanrı yazdıysa bozsun.
- Dieu nous préserve. Les Indiens.
- Tanrı bizi Kızılderililerden korusun.
Que Dieu nous préserve.
Tanrı bizi korusun.
Ça me préserve des moments de tristesse.
* Uzak tutuyor beni üzüntülerden *
En cas de fuite, Dieu nous en préserve, une protection tomberait du compartiment situé au-dessus de votre tête.
Tanrı korusun, radyasyon sızıntısı olursa, koruyucu kostüm başınızın üzerindeki bölmeden düşecek.
Je l'aurais préservé.
Bekle biraz.
Pourquoi avoir préservé l'épave?
Tekneyi neden uçurmadın?
Vous remarquerez que nous avons préservé la beauté naturelle des Rivages de Rêve. Vous pourrez vous promener longuement dans ces lieux tranquilles.
Masal Diyarı Sahilleri'nin doğal güzelliklerini dikkatli bir şekilde muhafaza etmiş olmamız dikkatinizi çekecektir.
Une planète soeur, très loin dans l'univers... dont le souvenir n'est préservé que dans nos textes anciens.
Bir kardeş dünya, uzakta evrende bize sadece eski yazıtlar yoluyla hatırlatıldı.