Translate.vc / French → Turkish / Princeton
Princeton translate Turkish
702 parallel translation
- Votre père était à Princeton?
- Babanız Princeton'da mı okumuştu?
un jour, Princeton jouait contre Yale.
Bir gün Princeton, Yale ile karşılaşıyormuş...
Le ballon était à 2 mètres du but de Yale.
Princeton'un yarı sahasına çok az kala Yale topu kaybetmiş.
C'est une histoire de papa, quand il était à Princeton.
Babamın Princeton'daki günleriyle ilgili bir hikaye anlatıyordum. Hatırlarsın...
Oui, papa adorait Princeton.
Evet, tabii hatırlıyorum. Peder Princeton'a bayılırdı.
J'ai eu mon diplôme à Princeton à l'âge de 13 ans.
Princeton'dan mezun olduğumda 13 yaşındaydım.
Vous pourrez obtenir des références... auprès du directeur de la fondation Rockefeller... et du président de Princeton, où j'ai fait mes études.
Karakterim hakkında bilgiyi Rockefeller Vakfı ve kendi üniversitem olan Princeton'ın başkanı ile bağlantıya geçerek alabilirsiniz.
Qui va arrêter la fondation Rockefeller et la fac de Princeton?
Rockefeller Vakfı ve Princeton Üniversitesi'ni kim yolundan çevirebilir?
Harvard, Yale, Princeton, Cornell, en Suisse!
Harvard, Yale, Princeton, Cornell, İsviçre.
C'est la brochure de Princeton que j'attendais.
Princeton kataloğum. Dört gözle bekliyordum.
Princeton est une école superbe.
Evet, efendim, Princeton harika bir okuldur. Harika bir okul.
Léon au collège, Rose qui va y entrer, cela coûte cher.
Parayı düşünmeliyim, Lon, Princeton'a gidecek, Rose üniversiteye.
Tu as une femme et trois enfants et ton fils va à Princeton.
- Emir alırım. Karın ve üç çocuğun var. Oğlun Princeton'a gidiyor.
Je le ressortirai à Princeton.
Princeton'da kullanırım.
- Les gens pensent que c'est Princeton.
- Herkes Princeton olduğunu sanıyor. - Anlıyorum.
Princeton, 1941...
1941 Princeton mezunu...
Steve, passe-le à Keefer des communications, et dis à Tom de montrer le navire à ce bleu et à l'autre lieutenant.
Steve, Keefer'a haber ver ve Tom'a söyle zamanı varsa - - Bu Princeton Kaplanıyla diğer Teğmene gemiyi gezdirsin.
Tu es allé à Princeton, non?
Princeton mezunusun, değil mi?
Quand j'ai étudié le droit et que M. Keefer écrivait ses histoires, et que willie massacrait le terrain de sport de Princeton, qui tenait la garde devant notre pays? Pas nous.
Ben hukuk öğrencisiyken, bay Keefer hikayeler yazarken, ve Willie henüz Princeton'da vasat bir öğrenciyken bu ülkeyi bizim için kim bekliyordu dersiniz?
Je n'avais plus de cours, alors j'ai appelé Kay.
Bugün dersim yoktu, ben de Princeton'dan Kay'i aradım...
J'ai un fils à Princeton...
Princeton'da okuyan bir oğlum var.
J'étudiais alors l'aéronautique et le français à Princeton.
Princeton'da havacılık ve pratik Fransızca öğrenirken.
Absolument, comme à Princeton.
Çok doğru. Aynı Princeton'da yaptıkları gibi.
J'étais en première année à Princeton.
Princeton'daki ilk yılımdı.
Mais aussi et surtout les esprits profanes de Harvard, de Yale et de Princeton.
Harvardizm, Yaleizm, Princetonizm de benden nefret eder!
Vous étiez un grand et humble professeur d'économie à Princeton.
Princeton'da mütevazı, saygın bir ekonomi profesörüydün.
Juste quand je retrouve le courage de retourner à Princeton.
Tam da Princeton'a dönmek için cesaretimi toplamışken.
Roger, n'avez-vous pas une lettre à envoyer à Princeton?
Roger, senin Princeton'a gönderecek bir mektubun yok muydu?
Au doyen de la chaire d'économie de Princeton.
Princeton, Ekonomi Departmanı'nın Dekanına.
Tu te souviens, on se les était offertes après notre victoire à Princeton?
Hatırla, onları birbirimize Princeton'daki çiftler turnuvasını kazandıktan sonra vermiştik.
Saviez-vous que j'étais diplômé de Princeton?
Princeton mezunu olduğumu biliyor muydun?
Tu savais qu'il a vécu à Princeton?
Princeton'da yaşarmış, biliyor muydun?
Ah oui, Princeton oui c'est ça.
Evet Princeton, haklısınız.
Un mec nommé Jerry Berman, de Princeton.
Princeton'dan Jerry Berman diye biri.
Bob Blair, le grand manitou de Princeton.
Bob Blair, Princeton'daki büyük adam.
Paléontologue de Princeton.
Princeton'dan bir paleontolog.
Il y a des stars à Princeton et à Hollywood.
Princeton'da ve Hollywood'da starlar var.
Henry Drucker, titulaire de la chaire d'histoire à Princeton.
İşte Henry Drucker. Princeton Üniversitesi tarih kürsüsünde bir sandalyesi var.
- Vous jouiez dans l'équipe de Princeton.
- Princeton'da Doğu Karmasına mı girdin?
et linda a été admise à yale.
Sanırım artık hiç kimse Princeton'a gitmek istemiyor. Açıkçası benim çocuklarım istemiyor.
personne ne va plus à princeton. aucun de mes enfants.
Beşi de farklı okullar seçtiler ama bir tanesi bile benim okulumu tercih etmedi.
je pense plutôt que ça vient de princeton.
Haklısın. Yıllardır.
Agrégé d'Etudes Supérieures, Princeton via Cambridge.
- Hepsi bu mu? Cambridge'den doktoralı, Princeton'da İleri Araştırma Enstitüsü'nde çalışıyor.
A un débat de mauviettes de Princeton?
Yarım kıçlı Princeton münazara topluluğu mu?
La raison initiale pour démarrer le projet, qui était que les Allemands étaient un danger, m'a fait débuter un projet d'action, qui a été d'essayer de développer ce système d'abord à Princeton, puis à Los Alamos,
Projenin başlamasının asıl nedeni, benim başlama nedenim Almanların tehlikeli olmalarıydı. İlk bombayı geliştirme denemesine Princeton'da ve daha sonra Los Alamos'ta başladım.
Il déclina une offre d'emploi au Princeton's Institute for Advanced Study.
Princeton Yüksek Araştırma Enstitüsü'ndeki bir iş teklifini geri çevirdi.
Si tu te fais encore exclure, t'auras jamais ta bourse pour Princeton.
Eğer bi daha uzaklaştırma alırsan, Princeton bursuna elveda dersin ona göre.
Mais il vient d'être refusé à Princeton.
Ama bugün Princeton a kabul edilmediğini öğrendi.
À l'occasion du départ de notre frère.
Princeton'a gidecek ağabeyimiz Alonzo'nun şerefine cumartesi düzenlenecek partiye teşrif etmenizi dilerim.
Je pensais qu'il était allé à Princeton.
Sanırım o Princeton'a gitmişti.
tu crois que ça vient de moi?
Bence bu Princeton'ı reddedişleri olabilir.