Translate.vc / French → Turkish / Principe
Principe translate Turkish
2,327 parallel translation
Y avait-il un principe biophysique derrière ça?
Yani bunun arkasında biyofiziksel bir sebep mi vardı?
Pas de quoi s'inquiéter, le principe est le même, seulement avec de la chance votre bébé aura un cou plus court.
Artık endişelenme. Temelde hepsi bir, tek fark, ne mutlu ki bebeğinin boynu daha kısa olacak.
C'est ça, le principe du Centre.
Model Hayat'ın olayı bu zaten.
Le principe de l'école, c'est qu'entre 8 h et 15 h, c'est votre problème!
Yani, okulun amacı da bu zaten. 8-3 arası o tamamen sizin sorununuz, değil mi?
Il me dit, ma douce Gertrude, qu'il a découvert le principe et la source de tout le trouble de votre fils.
Duydun mu, Gertrude, sevgilim, buldum diyor oğlunun ne derdi olduğunu.
Le même principe appliqué aux fusées de proximité, et aux bombes aériennes de la seconde guerre mondiale.
Benzer fünye uygulamaları İkinci Dünya Savaşı sırasında da bölgesel bombalarda kullanıldı.
Le principe est parfaitement logique.
Bence fikrim oldukça mantıklı.
Selon le principe d'exclusion de Pauli, deux objets ne peuvent pas occuper le même espace au même moment.
Pauli Dışlama İlkesi'ne göre aynı anda aynı noktada iki nesne var olamaz.
Ce principe a fait de moi un multimillionnaire.
Bu ilke beni milyoner yaptı.
Là, en principe, les questions commencent.
O zaman genellikle sorular başlıyor.
Ça s'appelle "Le principe d'échange de Locard".
Buna "Locard'ın değiş tokuş prensibi." denir
En fait, il existe une discipline entière fondée sur ce principe.
Aslında, adli disiplinler bu prensip üzerine kuruludur.
Et en principe, quand la culpabilité s'installe, nous empirons les choses.
Genelde, suç kesinleştikten sonra, işleri daha da kötüleştiririz.
- En principe.
- Belki.
C'était un homme de principe.
Prensiplerine bağlıydı.
C'est le principe du punt, ouais.
Topa vururken böyle yaparsın.
Partons du principe qu'on n'est pas des crétins.
Geri zekâlı olmadığımız varsayımından yola çıkalım.
Le principe est de capturer le CO2 et tous les gaz à effets de serre émis par la combustion du charbon, vous le comprimez, utilisant d'énormes quantités d'énergie, ensuite vous le transférez à travers d'immenses distances,
Özündeki mantık şudur, yanan kömürdeki karbondioksiti ve diğer sera gazlarını tutup çok büyük enerji sarf ederek sıkıştırırsınız.
C'est une affaire de principe, Tom!
Ahlak kuralı bu, Tom!
Ça me gêne parce que... c'est par principe.
Umurumda çünkü burada bir kural söz konusu.
- Principe?
Bir kural mı?
- Alors, un principe est en question et on doit en parler. C'est ma maison.
- Bana Charlie deme.
OK, quel principe?
Tamam, kural nedir?
Le principe disant que... tu es mon frère et que je veux ton bonheur.
Kural şu ki sen benim kardeşimsin ve senin mutlu olmanı istiyorum.
Un paysan porte son sac lui-même, en principe.
- Bir çiftçi olarak dolaşacaksan kendi çantanı kendin taşıman gerekir.
- Je sais, laisse-moi t'expliquer le principe du jeu. - Je me fous de toi.
Dalga geçiyorum.
Non, c'est une question de principe.
Hayir, prensip meselesi.
Le principe de Duncan est simple.
Duncan ilkesi oldukça basittir.
Il a flingué le principe de Duncan.
Duncan prensibi'ni yerle bir etti.
Vous avez détruit le principe de Duncan!
Duncan prensibi'ni mahvettin!
Rafer a toujours vécu en marge, par principe.
Rafer, hep medeniyetten uzak yaşardı. Hayat felsefesi buydu.
Je venais de passer 10 heures dans un bus, où j'ai dû violer à deux reprises ce principe qui m'interdit de me soulager dans un véhicule en mouvement.
Otobüste iki kere tecavüze uğradığım ve kişisel sınırlarımın beni bir taşıma aracındaki tahta üstünde terk ettiği bir on saat geçiriyordum.
Le principe est le même.
Ama kaide aynıdır, değil mi?
Mais le principe reste le même pour toutes relations entre humains.
Ama ilkeler herhangi iki insanın ilişkisine uygulanabilir.
Les mots sont le principe.
İlkeler mantıklı.
En principe, mais ce genre de dégâts n'aurait pas étonné.
Evet ama hiçbir şey olmadı, büyütülecek bir şey değildi.
- Principe de base de la négociation.
Herkesçe bilinen bir yöntem.
Le principe de l'immunité diplomatique vous échappe-t-il?
Zaman yaratın. Diplomatik dokunulmazlığın hangi kısmı size yeterince açık gelmiyor acaba?
Question de principe.
Prensip meselesi.
Nous avançons que le principe sous-jacent est le même.
Biz altında yatan amacın aynı olduğunu iddia ediyoruz, Sayın Hâkim.
En principe.
Ya da orası olması gerekiyordu.
Chaque meute repose sur une femelle dominante, en principe la seule à se reproduire.
Her sürü baskın bir dişinin etrafında toplanır. Normalde sadece o yavrular.
20 000 espèces végétales différentes : orchidées, broméliacées et fougères ont adopté ce principe étonnant.
Orkideler, bromeliadlar ve eğrelti otları gibi 20.000 farklı bitki türü bu sıra dışı yaşam biçimini benimsemiştir.
La conservation de l'énergie est pour eux un principe crucial.
Her şey enerji tasarrufuna bağlı.
C'est normal qu'un cocu établisse des comparaisons dans un processus rationnel pour comprendre ce qui, par principe, est inacceptable :
Boynuzu yiyen birinin, neyin prensipte kabul edilemez olduğunu anlamak için mantıklı bir şekilde mukayese yapması gerekir :
Or, parfois, je me demande si nous ne partons pas trop facilement du principe que tout va toujours bien pour toi.
Bazen düşünüyorum da iyi olduğunu bir türlü kabullenemiyoruz sanırım.
En principe.
Prensip olarak yani.
C'est le principe de l'entropie.
Bu bir entropi ilkesidir.
Le principe d'entropie est lié à la "flèche du temps", résultat de l'expansion de l'univers.
Entropinin ilkesi Evren'in genişlemesinin bir sonucu olan zamanın tek yöne doğru akmasıyla ilişkilidir.
En principe, c'est mon boulot.
Bütün gece ağladı. Bu herif her kimse, hayatımı mahvediyor.
- Le principe de Duncan.
- Evet.