Translate.vc / French → Turkish / Prize
Prize translate Turkish
138 parallel translation
Vous pouvez brancher ça?
Şunu prize takar mısın?
Il suffit de le brancher.
Doğrudan prize takıyorsun
Il suffit de brancher ça dans n'importe quelle prise de la maison.
Yapmamız gereken tek şey evdeki bir prize bunu takmak.
Où allons-nous le brancher?
Prize nasıl takacağız?
Je vais sortir le brancher là.
Dışarı çıkıp fişi prize takmalıyım.
The world has gone mad today and good s bad today and black s white today and day s night today when most guys today that women prize today are just silly gigolos
# Dünya çığırından çıktı ve iyilik bugün kötü # Bugün siyah beyaz ve gün karanlık bugün # Kadınların sevdiği pek çok herif
Pourquoi la prise électrique? "
Prize ne gerek var? "
Le dresseur de canards le regarde et dit... " Pour brancher la plaque chauffante.
Ördek eğiticisi de der ki, " Bu sıcak plakayı prize takmalıyım.
[because the friendship that you gave... ] [... has taught me to be brave... ] [ no matter where I go, I will never find a better prize ] [... find a better prize]
# Çünkü bana verdiğin arkadaşlık # # Beni daha cesur yaptı # # Nereye gidersem gideyim, daha iyi bir maaş bulamayacağım #
Puis, elle l'a branchée...
Sonra fişini prize taktı.
Il faudrait être fou pour se tenir dans de l'eau et mettre une fourchette dans une prise électrique!
Aklı başında biri... parmağını prize sokar mı hiç?
Il vient de se brancher.
Kendini prize bağlamış.
- Tu avais trop de fils sur la prise.
- O prize çok fiş taktığını söyledim.
- Josh branche-le s'il te plaît.
- Josh, fişi prize sok, lütfen.
Une des décorations doit toucher la prise.
Süslerden biri prize değiyor.
Branchez tout ce que vous voulez.
Prize tak, prize herşeyi takabilirsiniz.
Je vais aux premiers soins demander qu'on te fasse un lavement d'estomac.
İlkyardım çadırına gidip mide yıkama makinesini prize takmalarını söyleyeceğim.
On disait qu'il avait mis le doigt dans une prise électrique... qu'il était tombé dans le vide.
Bazıları parmağını prize sıkıştırdığını söylerdi. Asansör boşluğundan düşmüş gibi.
Alors, voilà... On tord ce trombone et on l'introduit dedans pour faire sauter les fusibles.
Yapacağımız şey şu ataçı alıp kısa devre yaptırmak için, prize sokmak.
En général, les gens ont plutôt tendance à fuir votre compagnie.
Çoğu insan parmağını duvardaki prize sokmaktansa seninle vakit geçirir.
Va brancher ça là-bas.
Dur biraz. Fişi o prize tak.
Va voir Billy et... Et le type voudra mettre un doigt dans la prise? - Salut.
Yani git ve Billy'e yardım edeyim ve de katilin parmağını bir prize sokmasını sağlayayım.
Si ça ne marche pas, on mettra les doigts dans la prise.
Eğer işe yaramazsa, parmaklarımızı prize sokarız.
Je peux brancher?
Artık prize takabilir miyim? Hazır mı? Hadi.
Et tu sais dans quelle prise il était branché?
- Hangi prize takılı olduğunu da şıp diye buluverdin öyle mi?
Agitation à la Maison-Blanche : G. Bush a mis le doigt dans une prise...
O hengamede, Başkan Bush parmağını prize soktu.
Prends ce câble électrique et branche-le.
Haydi fişi alıp prize tak.
Sur-prise, sur-prize, sur-prise!
Sürpriz, sürpriz, sürpriz!
J'ai causé assez de problèmes en branchant ce père Noël.
O noel babayı prize takarak yeterince derde yol açtım zaten.
- Presque terminée. J'ai trouvé ce résidu de minéral, qui allait du fauteuil de massage à ce câble électrique grillé...
Bu mineral artıkları masaj sandalyesinden yanmış prize kadar olan mesafede buldum odanın ortasında... su lekesi.
On le branche au mur, il absorbe l'électricité, fait sauter la boîte à prise, et boum.
Duvarın içine tıkarsan, tüm elektriği emer prize aşırı yükleme yapar, ve sonunda da patlar.
Où est-ce que vais brancher ça?
Bunu hangi prize sokacağım?
Il n'était pas branché. Qu'est-ce que c'est?
- Prize takılmamış.
The Prize Winner of Defiance, Ohio. La machine à écrire de sa mère est sur son bureau, près de l'ordinateur.
Annesinin daktilosu masasının üstünde, bilgisayarın yanında duruyor.
Tenez. Branchez ça pour moi, Dahlia.
Benim için şunu prize takar mısın, Dahlia?
Stanley non. Je vais m'occuper du fil.
Stanley, hayır ben prize takarım.
Je sais comment brancher un fil.
Bir fiş prize nasıl takılır biliyorum.
Elle a même envoyé des gens vérifier que votre chat avait suffisamment d'eau. alors que je lui avait conseillé de mettre sa queue dans la prise.
Kedinizin yeterli suyu var mı diye kontrol etmeleri için adam gönderdi,... tavsiyeme uyulmadığını ve kedinizin kuyruğunun prize sokulduğunu düşünün.
C'est branché?
Bakalım fiş prize takılmış mı.
Je n'ai peut-être pas les chiffres exacts, mais le fait est que si j'ai fait 15 millions de dollars, c'est en vendant de l'outillage de puits de pétrole et de la bière Grand Prize aux gens du Texas.
Bu beyanın doğru olduğundan bile emin değilim, ama 15 milyon dolar kazandığım gerçeği olduğu gibi duruyor,... Bu parayı, Texas'taki ahaliye, petrol kuyusu araç gereçleri ve bira, "Büyük Ödül" birası satarak kazandım.
Elle avait branché le courant.
Fişi prize takarak elektriğe çarpılmıştı.
Je vais brancher ça.
Fişi prize takacağım.
CHUNG Seo-kyung et PARK Chan-wook Dix, branchez sur le secteur.
On, fişi prize takın.
- La sono est prête.
- Hey Joey, herşey hazır.Sadece bunların prize takılması lazım.
Il a reçu le Nordic Council Prize de littérature en 1964.
1964'te Nordik Konseyi Edebiyat Ödülü'ne lâyık görülmüştü.
- Le Bovie n'était pas à la terre.
- Bovie, toprak prize takılmamış.
Il y avait quelque chose branché ici. probablement une scie électrique pour les couper.
Burada prize takılmış bir şey varmış, yüksek ihtimalle onları kesmek için bir elektrikli alet.
Branche-le là-bas, en bas.
Al şunu, alttaki prize tak.
Branche-le.
Tak prize.
Merde, on va rater "Terrance et Phillip" ce soir.
Selam büyükbaba, televizyon izlemek için arkadaşlarımı getirdim, tabi bir mahsuru yoksa. Billy, büyükbabanın bu çatalı prize sokmasına yardım.
Celle qui a gagné Ie Booker Prize... Millionnaire avec un seul bouquin!
Ödül kazanan o kız, bir gecede milyoner oldu.