Translate.vc / French → Turkish / Problême
Problême translate Turkish
400 parallel translation
- Quel est le problême?
- Sol ayağının iyi değil.
- Pas de problême.
- Girmedik mi?
Pas de problême.
Evet, tamamıyla güvende.
Cela ne résoudrait pas le problême.
Korkarım sorunlarınız Bay Garrison'u asarak çözülmeyecek Bay Cantrell.
Ce n'est pas tout le problême.
Sanırım humma sorunundan öte bir şey var.
Vous pouvez parler sans problême.
Uygunum. Buyurun.
- Pas de problême.
- Hiç sorun değil.
Ii y a un problême?
Orada ters giden bir şeyler mi var?
Maman et papa sont toujours comme ça, en cas de problême.
Annem ve babam ters giden birşeyler olduğunda böyle görünürler.
Ça devrait pas poser problême.
Senin için bir şeyi halletmeme aldırma sakın.
Je m'en fous, c'est ton problême.
Benim sorunum değil.
Si vous avez un problême, on enverra quelqu'un.
Bir sorun olursa, bizi ararsın. Sana bir adam göndereceğiz.
- Il y a un problême?
- Kötü birşey mi oldu?
- Un problême?
- Nasıl, ne oldu?
Il dit qu'il veut régler le problême qu'il a avec vous.
Sizinle doğru şeyler yapmak istediğini söylüyor.
C'est mon problême, pas le tien.
Bu benim derdim, senin değil.
Vous savez ce qui pose problême?
Konut piyasasındaki en büyük sorunu biliyor musun?
Résolvez le problême, et je vous promets de soutenir votre projet.
Sorunu çöz. Ben de taslağını iletip, elimden geleni yapayım.
C'était un problême que je voulais résoudre.
Hoşuma gitti çünkü çözmek istediğim bi problemdi.
Pas de problême d'audition?
- Başın dönüyor mu? - Hayır.
J'aimerais comprendre le problême avec les moutons.
Koyunla ne sorunları var öğrenmek istiyorum.
- C'est quoi le problême des moutons?
- Koyunla ne sıkıntınız var?
- Le problême des moutons?
- Koyunla ne sıkıntımız mı var?
Ecoutez ça, il veut savoir le problême des moutons.
Hey, dinleyin, bu ahbap koyunla ilgili sıkıntıyı öğrenmek istiyor.
- Un problême avec la question?
- Sorudaki problem ne?
- Il a eu un problême avec un cheval.
- Bir atla arası pek iyi gitmedi
- Pas de problême.
- Oh, elbette, sorun yok.
Pas de problême.
Elbette.
- Pas de problême, s'il est enfermé.
- Güzel kilitli olduğu doğrulandı.
Pas de problême.
Elbette, Scotty.
- Aucun problême.
- Bolca var.
Vous voyez un problême à ce que j'envoie mon article?
Şimdi hikayeyi yollamamam için bir sebep var mı?
- Pas de problême.
- Bence bir problem olmaz.
Quand je joue, le problême c'est que je ne sais pas m'arrêter.
Biliyor musunuz, iş kumara geldiğinde nerede duracağımı bilemiyorum.
Ça te pose problême?
Neden? Fark eder mi?
Là n'est pas le problême.
Mesele kazanması ya da kaybetmesi değil.
Et où est le problême?
Bunun nesi kötü?
Le problême, c'est qu'il doit se concentrer sur un combat à la fois.
Baylar, benim işim aklını her defasında tek bir maça vermesini sağlamak.
Le problême avec l'annuaire, c'est qu'on sait toujours comment ça se termine.
Telefon rehberi okumanın kötü yanı sonunda ne olacağını hep bilmen.
Quel est le problême?
Ne oldu?
- Je ne sais pas comment dire, mais j'ai un problême avec les filles.
- Nasıl söylenir bilmiyorum. Ama kızlar konusunda bir sorunum var.
Je vois le problême.
Sorun var biliyorum.
- Jerry, il y a un autre problême.
- Jerry, bir başka sorun daha var.
- C'est là le problême.
- Peki bunu nasıl yapmayı düşünüyorsun?
Un problême, Julie?
Bir sorun mu var Julie?
C'est un problême économique.
Tamamen ekonomik kaygılardan ötürü.
Le problême, c'est qu'elle croit m'avoir rencontré à Wichita et je n'en ai aucun souvenir.
Evet, tek sorun, beni Wichita'dan tanıdığını sanıyor ve ben açıkcası onu hatırlayamıyorum.
Ce n'est pas mon problême.
Ne de olsa benim tuzum kuru.
Alors? Quel est le problême?
Pekala, sorunun nedir?
Je n'ai qu'un seul problême, c'est Noël.
Aslında, Lucy, benim sorunum Noel.
Je sais, et c'est cela le problême.
Zaten mesele de bu ya.