Translate.vc / French → Turkish / Précède
Précède translate Turkish
352 parallel translation
L'escorte des ennemis précède les troupes qui avancent.
Düşman atlıları ilerleyen birliklerin önünden keşif yapıyorlar.
On va voir quelle sagesse se cache derrière ma folie car ceci est la crue qui précède l'inondation.
Deliliğimin sonunda nasıl bir bilgelik yattığını göreceğiz... çünkü bu, sadece olacakların bir habercisi.
Je vous précède.
Ben önden gidiyorum.
Démarrez vos moteurs dès que l'avion qui vous précède se met en position.
Önünüze geçtiğim anda motorlarınızı açacaksınız ve kalkışa başladınız demektir.
C'est la danse qui précède la cérémonie de l'aube pour une vierge?
Bir kız için yapılan gündoğumu töreninden önceki dans olmalı.
Il précède, lui, il ne suit pas.
Çünkü o, kendinden başka birisinin başladığı hiçbir işin ardından gitmez.
- Je te précède.
Sizden çok öndeyim.
C'est la phase de repos qui précède la reproduction.
Çoğalmadan önceki dinlenme aşamasında.
Apprends que, dans la nuit qui précède une bataille, ceux qui vont combattre sont toujours inquiets.
Erkekler savaştan önceki gece rahatsız görünür.
On savoir bientôt, le film de ce soir a un rapport avec ce qui précède, enfin un peu
Birazdan göreceğiniz gibi, bu gecenin oyununun az da olsa yukarıda söylenlerle, bir ilişkisi var.
Votre réputation vous précède, M. Dancer.
Şöhretiniz sizi aştı Bay Dancer.
Je vous précède pour sortir le dossier.
Ben dosyaları getireyim.
Allez dire à ses disciples qu'il est ressuscité et vous précède en Galilée.
Öğrencilerine deyin ki, onu Celile'de göreceksiniz.
" précède la ruine,
"kendini beğenmişliğin ardından yıkım ;"
Le breakfast précède le déjeuner.
Kahvaltı öğle yemeğinden önce yenir.
Et le mariage précède le voyage de noces.
Evlilik de balayı seyahatinden önce gelmeli.
Je précède ces sorties de préparatifs qu'il puisse remarquer.
Orada süt içmeye alıştı. Yola çıkmadan önce, fark etmesi için belli bazı hazırlıklar yapıyorum.
Votre réputation vous précède.
- Hoşgeldiniz! - Ününüz her tarafa yayılmış efendim.
Votre réputation vous précède.
Ününüz sizden önce geliyor.
On a tourné tout ce qui précède la chute de McKinnon.
Madden'in McKinnon'a yardım ettiği yeri çektik.
Le premier nom, celui qui précède les autres?
- Evet, ilk adınız. Yani, hepsinden önceki adınız.
Qui n'a connu l'émoi mêlé de peur qui précède certaines retrouvailles?
Eski sevgiliyle buluşmaya gidip de korku ile heyecanın o karışık duygusunu kim bilmez ki?
Et bien, mon cher ami, votre réputation vous précède.
Sevgili dostum, ününüz sizden önce geldi.
On pourrait imaginer que mon image me précède... à la vitesse de la lumière ajoutée à celle du vélo.
Benim görüntümün sizlere ışık hızı artı bisikletin hızı ile geldiğini düşünebilirsiniz.
Il nous précède, plutôt.
Belki de öncülük yapıyorlar.
Votre réputation vous précède.
Ününüz sizi aşıyor.
Elle me suit, elle me précède, elle me traque, elle me snobe, elle me vampe.
Peşimi bırakmadın.
Je précède de peu Heaslop et je veux dire un mot avant son arrivée.
Heaslop hemen arkamdaydı, gelmeden önce bir şeyler söylemek istiyorum, müsaadenizle.
Même phénomène dans l'Europe du 18e siècle, où... l'idée rousseauiste de bonheur précède la révolution française.
Avrupa'da Rousseau'nun mutluluk fikri Fransız Devrimi'nin müjdecisi oldu.
La cause précède l'effet.
Sebep etkinin önünde gider.
Votre réputation vous précède. Je suis heureux de vous avoir. C'est un plaisir de travailler sur un tel ordinateur.
Bir Federasyon gemisi bu gezegeni en son 62 yıl önce ziyaret etmiş Kaptan.
Chez les formes de vie unicellulaires, organiques tout du moins, un état de repos précède la division cellulaire.
- Hayır Alexandra. - Neden? Yiyemeyiz.
- Je te précède, patron.
- Yola çıktım bile, patron.
"Sa vérité précède tout"
"Onun dediği olur"
Je vous précède.
İzninizle, yolu göstereyim.
Ma réputation me précède.
Methimi duymuşsunuz.
Je suis un roi qui te perce à jour... et je sais... que ce n'est pas l'onction du sacre, le globe... l'épée, la masse, la couronne impériale... le manteau tissé d'or et de perles... le titre ronflant qui précède le roi... le trône où il siège... ni le flot de la magnificence... qui vient battre la rive altière de ce monde.
Ben seni tanıyan bir kralım... ve bilirim... bunun kutsal yağ, asa veya kraliyet tacı olmadığını... ne de üzerine oturduğu tahttır... bu dünyanın kıyılarına vuran azamet dalgası da değildir... bunların hiçbiri... kraliyet yatağına uzandığında... rahat uyutamaz insanı... dolu bir mide ve boş bir kafayla... yorucu günün ardından dinlenmeye çekilen... zavallı bir esirin uyuduğu kadar... ne bir kâbus ne de cehennem iblislerini görür... gün doğumundan batımına kadar...
Votre réputation vous précède.
Ününüz sizi aşmış durumda.
Regarde ce qui précède.
Şimdi de önceki tapu devrine bak.
Peut être un rapport avec ce qui précède, le corps d'un ancien résident le Dr Jake Goldman a été retrouvé ce matin attaché et baillonné dans une maison isolée dans le désert.
Bağlantılı olabilecek bir başka gelişme de Dr. Jake Goldman'ın bu sabah bir çöl evinde bağlı ve ağzı tıkalı olarak ölü bulunması.
Il m'interdit le rêve d'être aimé même par une laide ce nez qui d'un quart d'heure en tous lieux me précède.
Hayali bile yasak bana, çirkin bir kadın bile... her yere benden çeyrek saat önce varan böyle bir burunu beğenmez.
Mais voyons la vidéo de la scène qui précède sa première disparition.
Ama ilk gidişinden hemen önce çekilmiş şu görüntülere bir bakalım.
"Est-ce la bonne pour moi?" Il me précède toujours.
"Bu hayatımın en iyi şeridi mi acaba?"
Et c'est la nuit avant l'aube qui précède le jour de Noël!
Bu gece, şafak sökmeden, Noel'den önceki gece!
La vanité précède la destruction.
Kibir, yok olmanın başlangıcıdır!
Je vous précède...
Yolu göstereyim.
Il nous précède.
- Önden gitti.
- Votre réputation vous précède.
Adınızı duymuştum.
Chez la plupart des gens, le corps précède le langage.
Sıradan bir insana göre beden dilden önce gelir.
Lorsqu'il précède deux doubles barres...
Varış noktamız, M sınıfı bir gezegen olan, "Cennet" adıyla bilinen Beta Cassius gezegeni.
Lequel précède l'autre?
Hangisi, hangisinden çıkar?