Translate.vc / French → Turkish / Prês
Prês translate Turkish
58 parallel translation
C'est ça, Mme Castle, plus prês.
İşte bu Bayan Castle, daha yaklaşın.
Mme Castle, plus prês.
Bayan Castle, yaklaşın...
Mais c'est tout prês d'ici!
Neredeyse burası.
- Tilyou Ave. Prês des planches.
- Tilyou Avenue ve Boardwalk köşesinde.
C'est tout prês. Si je récupère pas mon taxi...
- Taksimi geri almazsam...
À présent, si vous désirez regarder de plus prês, montez à bord.
Ve şimdi dostlarım, eğer gemimizi merak eden varsa, içeri gelsin.
Prês de la rivière. Quelle route?
Bütün yataklar nehir kenarındadır.
C'est ça, viens plus prês de moi, ma petite fille.
İşte böyle, yanıma gel sevgilim.
Prês de la 42ème rue.
42. Sokak'ın yanında.
Prês de la porte. Prenez-la et partez.
Kapının yanında, şimdi onu al ve git.
Voyons... A peu prês 110 $.
Bir bakalım 100, 110 dolar civarı.
- J'habite plus prês. Il prendra un chariot.
Sadece bacağı kırıldı.
A mon avis, les convois sont la preuve que les Russes sont tout prês.
Bana göre, sürgünler Rusların çok yakında olduğunu gösteriyor.
Prês ou loin?
Yakına mı, uzağa mı?
Oui, à peu prês aussi loin qu'en Afrique.
Evet, hemen hemen Afrika kadar.
Nous devons être à peu prês sous l'ancienne fabrique.
Bu o yapı olmalı... Eski fabrikanın altı.
90 francs, ça fait à peu prês 15 $.
90 frank 15 dolar gibi bir şey.
Comme je disais à votre mari... avant d'aller visiter vos magnifiques toilettes... Nous avons caché un important transfuge du K.G.B. Prês d'ici.
Güzel banyonuza gitmek zorunda kalmadan önce kocanıza bu yakınlardaki bir evde, yüksek rütbeli bir KGB ajanın mülteci olarak bulunduğunu anlatıyordum.
Prês de l'aéroport!
Havaalanı çevresinde bir yerler.
Bijapur, au bord de la rivière. Prês de la boutique de Bholabhai.
Bijapur köyünde, nehrin kenarında, Bholabhai'nin dükkanının yakınında.
Bonne idée, c'est plus prês.
Haklısın, bu daha iyi, hem daha da yakın.
- Prês de l'aéroport.
- Havalimanının yakınına.
- Prês de Dungannon.
- Dungannon civarında.
Prês de la statue du husky.
Alaska Husky'sinin heykelinin orada.
C'est tout prês.
Yürüyerek yetişebilirim.
Prês du grille-pain.
- Tezgâhın üzerinde. - Kahve?
Une belle pensione. Je vous accompagne, c'est tout prês.
Çok güzel bir pansiyon.
Tu es le plus prês.
En yakın sensin.
Mais, de plus prês... encore plus près...
Ama büyütelim büyütelim.
Prês du Pouce du Diable.
Şeytan Kayalığı'na bakın.
A peu prês la même chose.
Şu anda neredeysem orada, Sean.
Prês de Nîmes, n'est-ce pas?
Orayı biliyorum. Nimes'in yakınında değil mi?
Oui, tout prês de la moto.
Evet, bisikletin yanında.
Pour étudier de plus prês votre monde.
Bu öğrenmek için bir fırsat.
'J'ai couru chez moi pour appeler la police.' Vous auriez pu appeler de plus prês!
- Burada diyor ki "Hemen eve koşup polisi aradım." Tanrım Henry dışarıda telefon açacak bir sürü yer olmalı.
Ou trouver un job plus prês de chez toi.
Belki evine yakın bir iş bulabilirsin.
- Prês de la cuisinière!
! - Ocağın yanında!
Derriêre une porte tout prês, j'entends un homme faire :
Bu arada üç adım mesafedeki bir kapıdan bir adamın haykırmalarını duyuyorum...
" J'attirerai le morveux tout prês de moi... pour que notre conversation soit privée.
" ne yapacağımı sana söyleyeyim. genç adamı hemen yanıma başıma çekeceğim böylece konuşmayı yalnızca o ve ben duyabiliriz.
Elles ont une théorie très courante... que tout le monde doit avoir entendue. C'est â peu prês ça :
muhtemelen kadınların erkekler hakkındaki en yaygın teorisi iddia ediyorum her eyalette duyduğunuz şöyle bir şeydir
Il habite tout prês des victimes.
Olay yerinden bir sokak ilerde oturuyor.
- Pas plus prês.
- Orası yeterince yakın.
On fait à peu prês la même taille.
Sen ve ben aynı boydayız, adamım.
Vous avez déjà vu sa photo dans le journal mais si vous pouviez la regarder de plus prês...
- Haberlerde bu resmi gördüğünüzü biliyorum. ... ama birkez daha dikkatli bakarsanız, lütfen?
Prês de Harrisburg, en Pennsylvanie.
- Harrisburg hemen dışı, Pennsylvania'da.
Restez tout prês de lui.
Yanından ayrılmayın.
Prês du stade.
- Tüneller? Dodger Stadyumu'nun yanında tüneller vardır.
J'avais à peu prês ton âge quand j'ai inondé ma première colonie.
İlk kolonimi yok ettiğimde, ben de senin kadardım.
C'est à peu prês ça.
Onun gibi bir şey.
Prês du point de rendez-vous.
Buluşma noktasına çok yakınım.
- A peu prês.
- Öyle görünüyor.