Translate.vc / French → Turkish / Puzzle
Puzzle translate Turkish
1,255 parallel translation
Pensez-y comme a un puzzle, dont les pièces sont défaites.
Hayatınızın bir puzzle olduğunu düşünün. İyice karışmış halde.
Moi, Simon, j'aime bien les puzzles.
Ve, dürüstçe söyleyebilirim, Simon güzel puzzle oyunlarını severim.
Il y a un puzzle qui attend d'être reconstitué.
Aşağıda bir puzzle var. Parçaların bir araya getirilmesini bekliyor.
Première pièce de ton puzzle.
Bu senin bulmacanın bir parçası.
Une autre photo de ce putain de puzzle... que tu essaies de résoudre?
Çözmeye çalıştığın savaş bulmacasının başka bir parçası.
Dans un puzzle, j'aime commencer par une pièce faisant un coin.
Yapboz yaparken köşe parçalarla başlarım.
Quand le puzzle est un corps, la pièce faisant le coin est le bassin.
Yapboz bir ceset olunca köşe parça leğen kemiğidir.
La balle n'est qu'une pièce du puzzle.
İlk olarak, silahımız yok.
Et si on faisait un puzzle?
- İyi düşündün hanım.
Un puzzle, d'accord.
- Neden olmasın?
Un puzzle de heavy metal.
Bir Heavy Metal yapbozu.
Je crois qu'on devrait finir le puzzle.
Bence en iyisi yapbozu bitirelim.
Je faisais le puzzle avec Pat.
- Pat hanımla yapboz yapıyordum.
C'était un bon puzzle, on a papoté...
- Güzel bir yapbozdu. Sohbete daldık.
À la prochaine visite de ma mère, je lui dirai d'apporter un puzzle.
Belki anneme bir dahaki gelişinde yapboz getirmesini söylerim.
Il faut qu'on finisse notre puzzle.
- O yapbozu bitireceğiz değil mi?
On faisait juste un puzzle.
- Sadece yapboz yaptık.
Ils se sont liés d'amitié en faisant ton puzzle de "Mort sacrée".
Senin Kutsal Ölüm yapbozunu yaparken kaynaşmışlar.
Tu as touché à mon puzzle "Mort sacrée"?
Hayır. Niye Kutsal Ölüm yapbozumu aldın?
C'est un puzzle de collection!
O bir koleksiyon parçası.
Enfin, c'était un puzzle de collection.
Düzeltiyorum, koleksiyon parçasıydı!
On a fait un puzzle, on a discuté, elle n'a rien fait de mal et moi non plus!
Yapboz yapıp sohbet ettik. O da yanlış bir şey yapmadı, ben de!
Comme un gosse de huit ans devant un puzzle qui est juste du niveau au-dessus.
Sekiz yaşında daha beceremeyeceği bir yapboz ile uğraşan çocuk gibi.
En rassemblant les morceaux du puzzle... on dirait qu'elle a choisi de disparaître.
Bunların hepsinin bir araya getirince... Sanırım, ortadan kaybolmayı tercih etti.
J'ai inventé une méthode-puzzle de mélange des animaux.
Hayvanları birleştirecek yeni bir yöntem buldum.
On se voit dans 30 mn, pour le puzzle.
Yarım saate kadar dönerim. Birleştirme işlemine başlarız.
Allez, Moon, c'est l'heure du puzzle.
Uyan, Moon, kesme zamanı.
Les timbres viennent du même rouleau les bords sont inégaux, mais ils se correspondent comme des pièces de puzzle
Pullar aynı rulodan. Kenarları eşit değil... Ama bir araya getirilince yapbozun parçaları gibi birbirlerini tamamlıyorlar.
J'ai besoin de soleil avant de retourner à mon puzzle humain.
İnsan yap-bozuma dönmeden önce biraz güneşe çıkmam lazım.
On n'en a qu'une partie, donc une partie du puzzle.
Numaranın bir kısmı olduğu için, resmin sadece bir kısmını görüyoruz.
Cette propriété était la dernière pièce du puzzle qui lui manquait.
Burası, ondaki son eksik parçaydı.
- Entendu. Des éléments du puzzle nous manquent.
Bulmacanın bir parçası mı eksik?
Ma vie est un puzzle que j'ai du mal à reconstituer.
Hayatımda bir araya getiremeyeceğim parçalar var.
La cache d'armes? Ce que je dis, c'est qu'il faut voir ça comme un puzzle en 3D.
Morgan ortadan kayboldu, onu kim kiraladıysa, düşman bir güç tarafından alı konulduğunu varsayacaktır.
On tente de reconstituer le puzzle.
Hala ayrıntıları bir araya getirmeye çalışıyoruz.
Ca rassemble toutes les pièces du puzzle, non?
Bu yapbozun bütün parçalarının birleşmesi gibi değil mi?
Je suis contrarié par Un puzzle métaphysique
Engellendim bir metafizik bulmacası tarafından
Nous sommes tous des pièces dans le puzzle de Winter.
Hepimiz Winter'ın bulmacada ki parçalarıyız.
Plus intense que quiconque peut l'imaginer, même ceux qui ont résolu le puzzle de la boîte avant nous.
Herkesten fazla, bizden önce kutunun bilmecesini çözeni hayal et.
Le problème est que Winter ne peut résoudre le puzzle.
Sorun şu, Winter bilmece çözemez.
La personne qui nous rejoindra de son plein gré et qui sera capable de résoudre le puzzle.
Bir kişi kendi isteğiyle bize katılıp bu bilmeceyi çözebilir.
Si vous voulez Construire une énigme... Pourquoi cacher les pièces Du puzzle si éloignées entre elles?
Eğer bu bir bulmacaysa, neden bu kadar uzağa bırakılmışlar.
Tout ce qu'il nous faut, c'est la pièce manquante du puzzle.
Şimdi tek ihtiyacımız olan, yapbozdaki eksik parça.
Il ne manque qu'une pièce au puzzle.
Sadece bu bilgiyi elde edemedim.
Je me prends cette grosse pièce du puzzle en pleine tronche.
İşte bu şekilde bulmacanın büyük bir parçası kucağıma düşüverdi.
À assembler le puzzle?
Tüm parçaları bir araya getirmeyi?
oui, c'est un verrou-puzzle.
Evet. Bu bir bulmaca kilit
Penser à ce qui nous prend la tête et l'exprimer avec des mots pour former un puzzle.
Aklındaki şeyleri kağıt üzerine dökmek... ve bir yap-boz gibi bir araya getirmek cidden zor.
Quand ils te retrouveront, ce sera comme refaire un puzzle.
Seni bulduklarında, birleştirmek, yap-boz oynamaya benzeyecek.
La plupart de mes jeunes assistants voient ça et filent aux toilettes. C'est juste un puzzle de viande.
Etten bir yap-boz gibi.
C'est un puzzle en 3D.
- Herkesin bir zayıflığı vardır. - Zaman dilimimiz nedir?