English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Pâle

Pâle translate Turkish

1,518 parallel translation
ou des démons. Pour les Indiens, le Visage Pâle n'était pas un être humain.
Çünkü kızılderililere göre, beyaz adam, pek adama benzemiyordu.
Ô quelle est ta peine, Chevalier errant, seul et pâle?
Yalnız dolaşan şövalye, senin canını ne sıkabilir ki?
Tu as l'air un peu pâle, Mitch.
Biraz solgun gözüküyorsun, Mitch.
J'ai le teint pâle, j'ai jamais rien fait de mal,
# Hayır ben hapse girmedim.
Tu deviens toute pâle.
Rengin solmaya başladı.
Quand vous voyez leur drapeau bleu pâle...
Açık mavi bir bayrakları var.
On la croyait morte, elle était si pâle, si blanche.
Öldüğünü sandık.Orada öyle beyaz ve kaskatıydı ki.
T'es tout pâle.
Gerçekten.
Elle a dit qu'il avait l'air pâle.
- Solgun göründüğünü söylüyor.
Tu devrais tirer un coup, t'es pâle.
- Anladım Jack, dinlenmen gerek. Solgun görünüyorsun.
Ça fait 5 ans que je suis pâle.
Son beş yıldır solgun görünüyorum.
Michael, je ne sais pas ce que tu as vu avec ta machine, mais il y a quelques semaines, tu es revenu tout pâle du labo.
Michael, makinende ne gördüğünü bilmiyorum fakat... birkaç hafta önce laboratuarından geldin ve sapsarıydın.
T'es aussi pâle qu'un fantôme.
Hayalet gibi beyazsın.
- Il est plutôt pâle.
- tahmin edemezsin.
Quelque chose de mal est arrivé à Soo-mi? Monsieur? Elle avait juste l'air si pâle quand elle est venue la dernière fois.
Ama yaptığım seçimle hayatımın geri kalanını pişmanlık içinde geçireceğimi biliyorum.
O mon fils chéri... tu devras manger toute la nourriture qu'on a préparée aujourd'hui... ce que tu es devenu si pâle en mangeant ce pain tous les jours
Sevgili çocuğum, Hepsinden tatmalısın. Beyaz ekmekten dolayı bembeyaz oldun.
Avec son petit visage pâle, sans aucune force, on aurait vraiment dit une fille.
Bak ona, hala soluk tenli. Hiç güçlü değil.
Cette garde-robe est un peu trop pâle.
Kıyafetler fazla parlak.
À côté de toi, elle fait pâle figure.
Senin yanında o hiç kalır.
Il s'est fait porter pâle.
Ne diyorsunuz?
Je suis sûr que c'est pâle en comparaison d'une BMW dernier cri que tu attends pour te ramener à 90210-land, mais c'est tout ce que j'ai.
Çünkü tehlikeli. Saygısızlık ettiğini hiç söylemiyorum bile. Neden bahsediyorsun sen?
Ou alors... je me fais porter pâle et j'oublie tout.
- Ya da... ... arayıp hasta olduğumu söyler ve tüm bunlarla uğraşmam.
- Il était pâle et bossu.
- Solgun tenli ve kamburdu.
Vous êtes le rayon de soleil de cette pâle et triste saison.
Sıkıcı ve eğlencesiz bir sezonun tek keyifli şeyi sensin.
Teint pâle, mi-vingtaine, qui joue sur son Palm Pilot.
Açık ten, 20'li yaşlarında. bir PalmPilotla oynuyor. Hala çalışıyor mu?
Une pâle copie de moi.
Benim fakir hâlim.
Le pâle court des bras. Hétéro et juif!
Kolsuz soluk yüzlü, heteroseksüel ve Yahudi!
Froideur rampant Sur la chair pâle
Soğukluk solgun derimde geziniyor.
Peut-être t'es un peu pâle... mais ce gars n'a pas pressé le bon bouton de la Xerox.
Belki biraz olayların dışında kaldın. Ama bu adam fotokopi makinasının doğru düğmelerine basmamış.
Tu es tout pâle.
Red. Red, yapış-yapış oldun.
Tu es pâle comme un linge.
Bir şey mi oldu? Hasta görünüyorsun.
Par peur... ho, j'aurais voulu rester ici, toujours avec toi, et ne jamais t'enlever de cette écrin de nuit pâle, ne jamais repartir.
Böylesi bir korku için, Seninle burada kalacağım ve karanlığın bu bulanıklığında seni koruyacağım.
Ibo, t'es tout pâle.
Rengin bayağı solmuş, İbo.
Un mois que je me fais porter pâle pour remplir ton rôle de père!
Bir aydır senin yapman gereken işleri yapmaktan yorgun düştüm!
Elle est affreusement pâle.
Rengi çok soluk.
Mais je l'imagine... très... extrêmement... pâle.
Ama onun son derece solgun olduğunu hayal ediyorum.
Si seulement tu n'étais pas un pâle reflet du cœur de ma mère.
Annemin yüreğinden... solgun bir yansıma olmasaydın eğer...
C'est une pâle imitation de notre vie commune.
Birlikte geçirdiğimiz hayatın solgun bir yansıması.
Tu es devenu tout pâle.
Rengin soldu.
Ces gars sont une pâle imitation de nous.
Bu adamlar bizim aptal versiyonumuz gibiler.
pâle comme la Vierge.
Yüzü Bakire Meryem gibi solgundu.
Ce teint pâle, ce soupçon de rose.
Süt gibi teni bir parça pembelik.
Ni de toi non plus, pâle et vulgaire argent entre l'homme et l'homme.
Ya da insanı insana düşüren, düşmanlık yaratan kendini beğenmiş gümüş...
Elle n'est qu'un peu plus pâle.
Her zamankinden daha soluk.
Il s'enferme tout le temps et il est de plus en plus pâle.
Giderek benzi soluklaştı.
- Le noir te rend plus pâle.
- Siyah teninin daha açık renk görünmesini sağlıyor.
Je mets du noir pour paraître plus pâle.
Hayır. Daha açık görünmek için siyah giyiyorum.
Salut, visage pâle.
Kıyamet Günü havasına girmek için, Manhattan üzerindeki fırtına bulutlarından iyisi olamaz.
T'es pâle!
Suratın bembeyaz.
Vous êtes très pâle.
- Oldukça solgunsunuz.
Tu es pâle.
Çok solgun bakıyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]