Translate.vc / French → Turkish / Père
Père translate Turkish
164,856 parallel translation
En fait, mon père... je peux?
Aslında, Peder... Ben başlayabilir miyim?
Tu avais juré de ne jamais le faire, comme ton père l'avait fait avec toi.
Ki aynısını baban da sana yaptığından bunu asla yapmayacağına söz vermiştin.
Je suis, et j'ai toujours été, loyal au dirigeant légitime de Zairon et à son père avant lui.
Ben, her zaman Zairon'un gerçek hükümdarına ve kendisinden önceki babasına sadık oldum.
Les paramètres du nouveau centre de recherche que mon père construit.
Bunlar babamın yaptığı yeni araştırma tesisinin tasarımları.
- Mon père sait.
- Babam biliyor.
Mon père a pris mon téléphone, et il a vu la photo du vaisseau.
Ve babam telefonumu aldı... geminin fotoğrafını gördü.
Cet homme était un père pour moi.
Bak o adam benim babam gibiydi.
Un bon à rien, absent, un père très irritable dont j'ai pris soin pendant cinq longues années, en fait.
Ayrıca beş uzun yıl boyunca ilgilendiğim can sıkıcı, ilgisiz, süper sinirli bir baba.
Je suis marié. Je suis père.
- Evliydim babaydım.
Mon père a reçu une hache dans la jambe et on ne peut pas arrêter le saignement.
Babamın bacağına balta geldi, ve kanamayı durduramadık.
Comme mon père le dit, si on prépare l'avenir, préparons un avenir meilleur.
Babamın dediği gibi, gelecek planı yapıyorsanız... iyi bir gelecek planı yapın.
C'est ce que vous dites, ton père et toi.
Sen de baban da sürekli böyle söylüyorsunuz.
Mon père était alcoolique, comme elle.
Babam sarhoşun tekiydi, onun gibi.
Ofelia a besoin de son père. Ofelia est morte.
- Ofelia'nın babasına ihtiyacı var.
Votre père était si fier de vous.
Baban seninle her zaman gurur duyardı.
Mon père.
Babam.
Et tu lui diras que la médaille a été donnée au père qu'il connaît, peu importe ce qu'il entend sur moi.
Ona bu madalyanın verildiğini söyledin Bildiği babaya, Benim hakkımda ne duyarsa duyarsa yap onu.
Mes grands-parents et mon père ont vécu ici.
Dedelerim, babam burada yaşadı.
Notre père, qui est aux cieux, que ton nom soit...
Göklerdeki babamız, adın kutsal kılınsın...
Mon père faisait beaucoup de khorovats, parce qu'on avait toujours de la visite.
Babam sık sık khorovats yapardı, çünkü hep misafirimiz olurdu.
J'ai appris en regardant comment faisait mon père.
Babamı izleyerek öğrendim.
Il faut se bouger et, comme mon père le disait :
Emek vermeniz gerekir. Babamın dediği gibi,
Mon père est tombé malade l'été avant que je finisse mes études à la fac, sa dernière volonté était que je garde le restaurant.
Üniversite mezuniyetimden bir önceki yaz babam rahatsızlandı. Babamın ölüm döşeğindeki arzusu işi devam ettirmekti.
Mon père était très fier de son métier.
Babam yaptığı işle gurur duyuyordu.
L'affaire dont j'ai hérité me vient de mon grand-père.
Ben bu işi dedemden miras aldım.
Mon grand-père est travailleur.
Dedem çok çalışkandır.
"Ils disent qu'on sexualise le lien masculin" car on n'a pas eu de lien avec notre père suffisamment sain et asexué.
Babalarımızla cinsel olmayan sağlıklı ilişkiler kurmadığımız için erkeksi bağları cinselleştirdiğimizi söylediler.
Votre père me parle de vous depuis que vous êtes en culotte courte.
Baban sen ilk golf pantolonunu giydiğinden beri bana senden bahsediyor.
On dit qu'un garçon ne devient vraiment un homme qu'une fois son père enterré.
Bir oğlanın babasını gömmedikçe asla erkek olamadığını söylerler.
Pour moi, mon père est mort quand il est parti alors que j'avais 12 ans.
Benim babam ben 12 yaşındayken bizi terk ettiğinden beri benim için ölü.
Donc ça me réchauffe le cœur quand je vois un garçon avec encore son père sur lequel se reposer, déployer ses contacts, ses couilles œuvrant à sa place, et qui n'a pas encore abandonné la partie.
Bu yüzden hâlâ babasının omzuna yaslanabilen bir çocuk görmek her zaman yüreğimi ısıtıyor. Babasının dostlarını devreye sokan, kendi cesareti yerine babasının cesaretiyle hareket eden bir çocuk çünkü kendisi daha adam olamamış.
Mon père. Tu veux son argent.
Babamın parasını istiyorsun.
On entend dire que mon père serait à l'origine pour Sandicot... et ça retombe sur moi.
Babamın Sandicot'ta bir şeyler başlattığı duyulursa son domino taşı üstüme düşer.
Actuellement, personne ne sait que vous et mon père avez détruit cette ville autant que Axe.
Şu an babamla senin o kasabayı en az Axe kadar ezdiğinizi kimse bilmiyor.
Avec Phil McCarthy, Otto et mon père.
O, Phil McCarthy, Otto, ve babam.
Mon père voulait que je fasse du droit.
Babam beni kanunlara karşı kumanda etti.
Et si c'était ton père?
Eğer o senin babansa, yas tutmana gerek yok?
Mon père était dans le bâtiment.
Babam bir müteahhitti.
Mon père va te tuer.
Babam seni öldürecek.
Mais la situation est pire que ce qu'imaginait mon père.
Şimdi olanlar, babamın düşündüğen daha çok daha kötü.
Tu parles comme mon père.
Babam gibi konuştun.
Et ceux de ton père.
Senin mi yoksa babanın mı?
Qui reprendra le ranch après ton père?
Ya baban da giderse ne olacak? Çiftlik kimin olacak?
- Les gens écoutent ton père.
Evet ama insanlar babanın ağzına bakıyorlar.
Ton père veut que ce soit toi.
Baban senin olmanı ister.
Il y a pas que mon frère, c'est ma famille, mon père...
Sadece ağabeyim korkmuyor. Bütün ailem, babam da.
Mon père nous croit en danger.
Babam güvende olmadığımızı düşünüyor.
Mon père?
Peder.
Ton père le croit?
Baban da mı böyle düşünüyor?
Son père est mort.
- Ofelia öldü. Babası da öldü.
Et ton père?
Baban iyi mi?