Translate.vc / French → Turkish / Pêté
Pêté translate Turkish
28 parallel translation
Il est complètement pêté, ton médecin.
- Adam sarhoşun teki, Torkild.
- On dirait que quelqu'un a pêté ici. - Regardez toutes ces bulles.
Sanki aşağıda biri osuruyor.
T'as pêté les plombs.
Kendini kaybettin, adamım.
Elliot a pêté un cable et prend les internes pour ses bébés.
Elliot biraz kafayı oynattı ve stajyerlerin bebekleri olduğuna karar verdi.
Je sais que j'ai pêté un plomb.
Çok saçma davrandığımı biliyorum.
Tu as pêté ma clavicule.
Köprücük kemiğimi kırmış olmalısın.
ensuite tu appuie sur un bouton et tout a pêté, et je ne sais pas ce qui s'est passé mais tu vas me le dire Alec!
Ve sen bir düğmeyi çevirdin ve bir şey oldu ve ne olduğunu bilmiyorum ama bana anlatacaksın Alec, Tanrıya yemin ederim ki!
- Ana s'est énervé contre Marcus car il l'avait interrompue quand elle mémorisait ses lignes, et... il a pêté les plombs. Il l'a attaquée. - Il l'a frappée?
- Ana Marcus'a repliklerini ezberlemeye çalışırken onu böldüğü için sinirlenmişti ve Marcus da kendini kaybetti.
- Il a pêté?
- Patladı mı?
Je te pête le crâne!
Seni bir sivilce gibi sıkıp ezerim.
On pête les plombs!
biz mahvolduk adamım.
John, appelle une ambulance, Mick pête les plombs.
Bir ambulans çağırır mısınız? Adam delirmiş!
Ça ne pête plus.
Pekâlâ, bu işe yaramıyor.
Pas étonnant que le son augmente â chaque fois que je pête. "
Tabi ya, her osurduğumda TV'nin sesinin yükselmesi bundanmış. "
Parker pête un cable, comme si j'étais une bête étrange qui n'attrape pas tout ce qui passe à 3 mètres.
Parker, 3 metreden fazla yaklaşan erkekleri kapmadığım için tuhaf bir yaratık olduğumu... -... düşünüyor.
Je pête un cable.
Bu beni çok korkutuyor.
II y a un an de cela, j'étais en amour... avec le meilleur pête que mon oncle gai a lâché.
Geçen yıl da... gey amcamın osuruğuna aşık oldum.
Il pête les plombs pour un rien.
Durduk yere sinirlenir.
Nous ferions mieux d'y aller avant qu'Hayes ne pête un plomb.
Hayes'in sigortası atmadan gitsek iyi olur.
A quoi bon? Alors, je pourrais aller dans une bonne école, rencontrer quelqu'un de bien, et me marier et avoir un enfant et que tout me pête à la figure?
İyi bir üniversiteye gideyim ve hoş biriyle tanışıp evleneyim ve çocuk sahibi olayım da her şey suratıma patlasın diye mi?
Drew était à son enterrement de vie de garçon ce weekend, Du coup Wilfy pête la forme. Ah oui c'est vrai.
Drew'in bekârlığa veda partisi vardı o yüzden enerjisini harcayacak yer bulamadı.
Ok, Ronny, donc s'il pête un cable Est-ce que je pourrais avoir ses points d'expérience?
Pekala Ronnie, eğer o delirirse onun tecrübe puanları bana kalır mı?
Elle pête un câble sur scène, devant 10000 personnes.
- Sahnede 10,000 kişinin önünde sinir krizi geçiriyor.
Je pête encore.
Şu an hâlâ osuruyorum.
Je pête depuis qu'on est ici.
Burada dikildiğimiz sürece hep osuruyordum.
Oh. Juste, pête un câble pour une nuit.
- Bir gece spazm geçirdi altı üstü.
Comme si lui et Joe-je-me-la-pête allaient un jour créer un PC rivalisant avec les géants.
Sanki o ve tipini unuttuğum Joe kodamanlarla bilgisayar oluşturma yarışına girebileceklermiş gibi.
- C'est ça la pête?
- Yar mı o?