Translate.vc / French → Turkish / Pûs
Pûs translate Turkish
407 parallel translation
Même les oiseaux se taisent.
Kuşlar bile sus pus oldular.
Je t'ai ouvert mon coeur... et je suis un peu gênée que tu n'aies rien à dire.
Kalbimi sana açmamdan sonra seni orada sus pus görmek beni biraz mahcup ediyor.
Nos jouets étaient pus simples, beaucoup plus simples...
İteklemeyin. Hayır.
Cette vision était si précise et émouvante que j'ai pris la résolution d'amasser le plus de belles choses que je pus, et les ai préservées ici, face à la ruine vers laquelle court le monde.
Bu gördüklerim, öylesine gerçek ve dokunaklıydı ki... bulabildiğim bütün güzel şeyleri ve kültür hazinelerini toplamaya... ve burada, dünyanın hızla yaklaştığı akıbetten... korumaya karar verdim.
Il était tellement séduisant... que je ne pus résister.
O kadar romantikti ki Ona karşı koyamazdım
Je me voyais devant la grille qui menait à l'allée. D'abord, je ne pus entrer. L'accès m'était interdit.
Özel araba yoluna açılan demir kapının önünde durduğumu gördüm ve bir süre giremedim çünkü parmaklıklar kapalıydı.
D'abord, tu jacasses comme une pie, puis tu boudes comme une couventine.
Önce ağustos böceği gibi car car susmadın, sonra da sus pus somurtup durdun.
Vous êtes devenu bien calme.
Birdenbire sus pus oldun.
Pays de brouillard, de brume, de sombres histoires...
Pus, deniz sisi ve gizemli hikayelerin toplandığı bir yerdir burası.
Je pus m'esquiver sans qu'elle m'abordât.
Şansıma, başını kaldırmadı. Yakama yapışmadan kaçtım.
Je demeurai tremblante au bord du quai. Mais je ne pus le faire.
Tam kenarda titreyerek durdum ama yapamadım.
Ne reste pas comme ça, sans rien dire.
Orada öyle sus pus durma. Bir şey söyle. Belki benden daha çok korkuyorsun.
Marcillus et Flavius, pour atteinte aux images, sont écartés.
Marullus'la Flavius, Sezar'ın heykellerinden çelenkleri kaldırdıkları için sus pus edildiler.
Que ta gorge se remplisse de pus et que tu meures d'une mort longue et douloureuse.
Dilerim boğazın irinle tıkanır ve uzun ve acı bir ölüm tadarsın.
- A bouge pus?
- Ölmüş mü?
- Pas d'éther non pus.
- Eter de yok.
Et toi, tu dis rien?
Böyle sus pus duracak mısın?
On s'adapte à la fosse à pus où on vit.
Bir cerahat kuyusunda yaşarsan, ona göre de davranırsın.
Ça, on aurait pus s'en servir! Venez.
Bir işimize yarayabilirdi.
Il a essayé de me crever l'oeil. Il y avait du pus qui coulait.
- O beni kör etmeye çalıştı, fakat o nu püskürttüm. -
Un grand bol de pus.
Dev bir irin çanağı.
Pus cinq pour la selle.
Eyer için beş daha.
- Nous déterrons pus profond.
- Daha derin kazarız.
Je prouverai qu'il est apparu des millénaires pus tôt.
Ben ise, bunun çok daha önce olduğunu kanıtlayacağım.
Encore pus incroyable est le fossile à côté.
Yandaki fosil daha da inanılmaz.
Le pus beau... ranch qu'on ait jamais vu!
- Çok güzel muhteşem bir çiftlik.
- Pus tard.
- Sonra.
On vient de repeindre la façade avec du pus.
Dışarıyı irinle boyattık.
Enfin, dans le concours international d'objets répugnants de Wembley, l'Angleterre a battu l'Espagne avec du pus braisé contre un héron putride.
Son olarak, bu akşam Wembley'deki uluslararası iğrenç nesnelerde İngiltere, İspanya'yı çürük balıkçıla karşı bir tabak haşlanmış irinle yendi.
Pus vite!
Daha çabuk olun!
Pour moi, c'est comme un rocher... un grand bol de pus! Mais je peux la voir.
Ama görebiliyorum.
Il y a de la fumée, ce qui je pense, cause quelques problèmes aux idiots.
Sanırım budalalar pus yüzünden zorluk çekiyorlar.
Oh, je suis beaucoup pus vieille.
Oh... Çok, çok daha fazlayım.
sur le fleuve déboulait le brouillard,
Pus daha kalkmamış nehirden.
L'Egyptien tenta de m'hypnotiser mais je pus neutraliser son influence.
Mısırlılar beni hipnotize etmeye çalıştı ama onun etkisini nötralize edebilirim.
La plaie viens d'être infecté par du pus gangréneux.
Yarası şu an kangren olmak üzere.
Paniqué, je me cachai où je pus.
Çok panikledim ve bir yere saklandım.
Ensuite, je pus voir combien j'avais été mauvais.
Sonra ne kadar da yanlış düşündüğümün farkına vardım.
Je ne pus résister ŕ la tentation et la tuai.
Şeytanın çağrısına karşı koyamadım. Onu öldürdüm.
Il y a beaucoup de pus.
Azıcık irin.
Recouvert d'ulcères de la tête aux pieds, dégoulinant de pus, il se raclait avec un tesson.
Job'un bacağını ayak tabanından kalçasına kadar yaralar sarmıştı. Kuma oturunca bacaklarından irin boşaldı. Eline bir çömlek parçası alıp bacağını kazıdı.
Ils n'on pas pus m'entendre.
Beni duymuş olamazlar.
Vous voudriez que je salue ce tas de pus ambulant?
Bu yürüyen irin torbasını selamlamamı mı istiyorsun?
Viens grosse tête pleine de pus. Viens gros sac à merde.
Gel hadi, irin beyinli, bok torbası seni!
Mais celui-ci, je ne pus pas m'en débarrasser.
Ama bunu yine de atamadım.
En tout cas, si tu t'maries, on aura pus jamais faim!
Şu kadarını söyleyeyim ki ; eğer evlenirsen, bir daha asla fakir ve aç kalmamız gerekmeyecek.
Si elle se marie dans l'beau monde, on aura pus jamais faim.
Açıkçası, sosyete ile evlilik bağı kuruyoruz, artık asla ne fakir olacağız, ne de aç.
" Et bien que le furoncle puisse paraître dur et solide il peut rompre soudainement à la surprise de la victime et répandre un pus bicolore.
" Çıban ne kadar sert ve iri olursa olsun Kişinin hiç beklemediği bir anda patlayabilir. İki ya da dört renkli irin dışarı akar.
Je ne pus continuer à travailler, ce jour-là.
O gün daha fazla çalışamadım.
Avec des veines, du pus?
Kanlı damarlar, irin falan mı var?
J'says pus Vot'Majesté.
- Hatırlayamadım Majesteleri.