Translate.vc / French → Turkish / Raté
Raté translate Turkish
11,545 parallel translation
Sans vouloir les offenser, le fait est qu'ils ont raté quelque chose.
TYMB alınmasın, ama basit gerçek şu ki, bir şeyi gözden kaçırmış olmalılar.
J'espère que Mason trouvera ce que la police a raté.
Teknisyen polislerin gözden kaçırdığı şeyi Mason'ın bulacağını umuyorum.
Tu as raté toute la scène?
- Tüm tiyatroyu kaçırdın o halde.
J'ai fait du lèche-vitrine Je n'ai pas raté une boutique
# Vitrinleri gezmeyi tamamladım Hiçbir mağazayı kaçırmadım #
Elle a raté ça directement aussi.
Beceremedi tabii.
Elle m'a rappelé tout ce que j'avais raté. Quoi donc?
- Neyin eksik olduğunu anlamamı sağladı.
Walter a raté son rendez-vous avec le docteur.
Walter haftalık doktor değerlendirmesine gelmemiş.
Il n'a jamais raté un rendez-vous avant.
- Daha önce hiçbir randevuyu kaçırmamıştı.
J'espère que ton avion va se crasher quand tu vas revenir, espèce de chauve, de raté sans couilles!
Umarım dönüşte uçağın düşer, seni keltoş, korkak ezik herifi!
Avez-vous raté votre vocation?
- Siz eğitim almadınız mı?
J'ai tout raté, Mr Dawes.
- Ben hiçbir şey almadım Bay Dawes.
Combien de fois as-tu raté ton coup pour la tuer?
Kaç kez öldürmeyi başaramadınız?
Nous avons raté le dernier train.
Ama son treni kaçırdık.
Nous avons raté le dernier train d'ici mais il en reste peut-être un à York.
- Buradan son treni kaçırdık ama York'a gidersek geç kalkan bir tren olabilir.
- N'avez-vous pas raté le train?
- Son treni kaçırmadınız mı?
- Vous avez raté un bon dîner.
- Çok güzel bir akşam yemeğini kaçırdın.
Je suis navrée d'avoir raté le mariage, mais contente d'être là ce soir.
Carson, Bayan Carson. Düğünü kaçırdığım için üzgünüm ama bu gece burada olduğuma seviniyorum.
On a raté une douille?
Olay yeri inceleme o boş kovanı gözden mi kaçırmış?
Ils l'ont raté de peu.
Belli ki, onu kıl payı kaçırmışlar.
Un raté pareil?
O mu?
J'ai raté.
Iskaladım.
Je veux dire, tu es un raté.
Başarısızsın.
- On pense que nous devrions de jour, trouver quelque chose que nous avions raté la nuit dernière.
Gün ışığında dün gece gözden kaçan bir şeyler bulabileceğimizi düşünüyoruz.
Je crois que nous avons raté la visite de l'après-midi.
Öğleden sonra turunu kaçırdık sanırım.
On a raté toute notre expérience au lycée en essayant de résoudre le mystère qu'est Alison.
Alison'ın gizemini çözmeye çalışırken lise hayatımızı kaçırdık.
- Mais peut-être que nos tests ont raté quelque chose.
Ama belki testlerimiz bir şeyi kaçırmıştır.
Peut-être que son antidote a raté car elle n'a pas fait assez d'essais
Belki de virüs önleyici serumu, yeterince simulasyon yürütemediğinden çalışmamıştır.
Parce qu'en dépit de ce qu'a affirmé cet ordinateur qui coûte des millions, le Dr Barmal a raté quelque chose.
Çünkü bu multi milyon dolarlık süper bilgisayarın dediğine karşı Dr. Barmal bir şeyi kaçırmış.
On a raté quelque chose.
- Bir şeyleri gözden kaçırıyoruz.
Tu n'avais pas un bon angle de tir. Tu aurais pu raté.
Atis açin yoktu, iskalayabilirdin.
Je crois que c'est parce que j'ai raté le coche que c'est si important pour moi que d'autres l'attrapent.
Sanırım kendim fırsatı kaçırdığım için başkalarının yakalamasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Excusez-moi, madame, j'ai raté le bus.
Çok üzgünüm leydim. Otobüs bulamadım.
ça, c'est pour m'avoir fait raté le jour de mon mariage.
Bu bana düğünümü kaçırttığın için.
Y a "sale raté", sur celui-là.
Bunda "Hayalarımı tekmeleyin" yazıyor.
C'est pas "raté", mais merci.
- Tekmelemenin yazmaması gerekiyordu.
J'ai raté une étape?
Bir şey mi kaçırıyorum burada?
On devrait aller discuter avec l'oncle d'Oscar nous-mêmes, voir si on peut en tirer quelque chose que les autres auraient raté.
Düşünüyorum da, belki diğer polislerin gözden kaçırdığı bir şeyleri bulabilirmiyiz diye Oscar'ın amcası ile konuşabiliriz.
Mais ils t'ont raté.
Ama çuvalladılar.
Je rate tout.
Tanrım, her şeyi kaçırmışım.
La plaie est dangereusement proche de sa rate.
Yara dalağına tehlikeli bir biçimde yakın.
Je pensais qu'on n'avait pas besoin de la rate.
- Dalağa ihtiyacımız yok sanırdım.
Ce morceau de glissière devait être dans sa rate.
Dalağındaki bariyer parçasından olmuştur.
- Quand tu sens la rate...
- Dalağı hissettiğinde...
- Comment je sais que c'est la rate?
- Dalak olduğunu nasıl bileceğim?
Quand tu sens la rate, mets le métal chaud contre ton organe en faisant de courts petits coups, ça arrêtera le saignement, mais ça préservera le tissus.
- Dalağı hissettiğinde sıcak metali organa doğru ufak, kısa dokunuşlarla değdir. - Bu kanamayı kesecek ve dokuyu koruyacaktır.
Les frapper tout autour de la chambre avec ses côtes cassées et sa rate perforée?
Ne yapacak ki bunlarla? Kırık kaburgası ve delik dalağıyla odanın içinde oynayacak mı?
Tu as raté cette partie.
Sen o bölümleri kaçırdın.
Okay, donc toi avec les deux enfants de deux pères différents, qui laisse tomber le lycée, rate le strip-tease.
İki kocadan olan iki çocuğun var demek ki hayatın lisenin dışına çıkmış ve striptizde başarısız olmuşsun.
Enfin, sérieusement, qui rate le strip-tease?
Kim striptizde başarısız olabilir ki?
Soit sûre que l'on ait rien raté.
Bir şey atlamadığımıza emin olalım.
Tout le monde rate son premier jour.
Herkes ilk gününde çuvallar.