Translate.vc / French → Turkish / Rue
Rue translate Turkish
19,519 parallel translation
Il vous a traînée dans la rue par les cheveux pour vous ramener? Et vous êtes enceinte.
He drug you down the street by your hair and brought you back to the house, and you're pregnant.
Descendez la quatrième rue. Gardez un œil sur l'extérieur.
4. sokağa gidin, gözünüzü dört açın.
Je possède une taverne, un bordel, une tannerie, une boucherie... des intérêts dans une douzaine d'autres commerces sur la rue.
Merhaneye, kerhaneye, tabakçıya, kasaba sahibim. Sokaktaki onlarca diğer sorunla ilgileniyorum.
Et aller jusqu'au rond-point et prendre la rue Youri-Gagarine.
Sonra da göbekten dönüp Youri Gagarine caddesine gireceğiz.
Les distributeurs du coin sont limités à 200. Mais vous pouvez tirer 350 sur la 14e Rue.
Bu civardaki ATM'ler en fazla 200 dolar veriyor, ama 14. caddedeki eczanenin orada 350 çekebilirsin.
Ton dealer habite de l'autre côté de ta rue?
Ot satıcının karşısında mı oturuyorsun?
Les Blips de la 17e rue, ils m'ont dit, tu vois, qu'ils allaient venir "foutre la merde".
Caddenin Blips'i, "Gelip evine girip " malını mahvedeceğiz. " dedi.
Les Blips de la 17e rue.
17. Cadde Blips'i.
Dans la 17e rue.
17. Caddede.
Une putain de bagarre de rue.
Aptalca bir sokak kavgası.
Tu sais combien de gens dans la rue paieraient pour une Rolex? Tu veux de l'argent, alors vole de l'argent.
Sokakta kaç kişi bir Rolex satın alır sanıyorsun? Para istiyorsan para çalacaksın.
1837 Rue Buena Vista.
Buena Vista Caddesi, 1837 numara.
Une histoire de manifestation dans la rue. À propos de films contre l'islam.
İslam karşıtı filmler protesto edilmiş.
Tout vaut mieux que la rue.
Ne olsa onları sokakta bekleyen şeylerden daha iyidir.
Donald Goines était un poète de la rue.
Donald Goines bir sokak şairiydi.
Il a lutté contre le système dans la rue, tout seul.
Sokaklarda sisteme karşı savaştı hem de tek başına.
J'aurais pu retourner dans la rue.
Sokaklara dönebilirdim.
La rue s'en chargera.
Sokaklar bu işin icabına bakar.
Des apparts, des sociétés écrans, des dealeurs de rue.
Daireler, paravan şirketler, uyuşturucu satıcıları.
Laisse-moi gérer ce qui se passe dans la rue.
Sokak işlerini bırak da ben halledeyim.
Il y aurait des projectiles partout dans la rue si l'explosion s'était produite à l'intérieur.
İçeriden olsaydı enkaz yolun karşı tarafına roket gibi fırlardı.
Je vivais sur la 42e Rue, dans le temps.
Eskiden 42. Cadde'de yaşardım.
Je peux me battre parce que la rue m'appartenait quand je dealais.
Sanmıyorum, uyuşturucu sattığım dönemde sokakların kralıydım.
Je regardais des kung-fu quand j'étais pas dans la rue.
Sokaklarda değilken kung fu filmleri seyrederdim.
Tous vos profits en cash de la rue, des planques et des dépôts.
Uyuşturucudan gelen ve zula evlerindeki tüm nakit karın.
On commence à parler, dans la rue.
El alem konuşuyor.
Ça signifie ceci : si on laissait ce Luke Cage tranquille, si on lui laissait son coin de rue, on pourrait garder le nôtre.
Şu anlama geliyor belki Luke Cage'i rahat bırakırsak o mahallenin kendi tarafında takılır, biz de kendi tarafımızda.
Il m'a appris la rue de la manière forte.
Bana sokakları tecrübe ettirerek öğretti.
Mon Harlem est plein de jazz, de bons petits plats, et du pur génie qui transpire dans la rue.
Hayalimdeki Harlem, sokaklarında cazın yankılandığı, güzel yemeklerle dolu yaratıcılığın hakim olduğu bir yer.
Fais-le savoir dans la rue.
Etrafa haber sal.
Mon Harlem est plein de jazz, de bons petits plats, et du pur génie qui transpire dans la rue.
Hayalimdeki Harlem, sokaklarında cazın yankılandığı güzel yemeklerle dolu, yaratıcılığın hakim olduğu bir yer.
Les flingues, la dope, tout le trafic de rue est perturbé par sa faute!
Silah, uyuşturucu, bütün sokak işleri onun yüzünden altüst oldu!
J'ai grandi dans la rue.
Sokaklarda büyüdüm.
Dans la rue, on sait ce que tu fais. Tout le monde en parle.
Sokaklar yaptığın şeylerle çalkalanıyor.
Elle t'a payé des études et m'a forcé à tenir la rue.
Seni okuttu, bana sokak işlerini yıktı.
Pour vous, la rue se résumerait au parking, à aller prendre un café ou regarder par la fenêtre.
Sokakları sadece park yerine gittiğinde veya kahve almaya giderken veya pencereden baktığında göreceksin.
145e Rue.
145. Cadde'de.
Son nom de rue est Diamondback.
Sokak adı Diamondback.
Toutes les armes de la police ou de l'armée finissent dans la rue.
Polisin ya da ordunun elindeki her silah nihayetinde sokaklara düşüyor.
Pas étonnant qu'on l'appelle Sugar dans la rue.
Sokak adının Sugar olmasına şaşmamalı.
La rue est folle de Cage.
Sokaktaki insan Cage'i seviyor.
Spéciale dédicace au mec le plus fort dans la rue.
Bu şarkıyı şu an sokaktaki en sağlam adama adıyorum.
La rue, là, c'est la folie. Tu comprends ce que je dis?
Sokaklar bu aralar çok karışık.
Que ça vous plaise ou non, Luke Cage, crois ça, la rue te protège.
Hoşuna gitse de gitmese de Luke Cage, lütfen şuna inan sokaklar arkanda.
Je vais t'envoyer valser à l'autre bout de la rue.
Seni eşek sudan gelene dek döveceğim.
Et on se retrouve dans un appartement, au-dessus d'un restaurant de l'autre côté de la rue de la radio.
Bunun yerine radyonun karşısındaki restoranın en üst katında pinekliyoruz.
- Frank. - A Quito, cet homme dans la rue ne sait pas que demain, en plus des coups de feu et des attaques aléatoires la menace d'une guerre chimique plane au-dessus de la ville.
- Quito'daki insanlar, silahlı çatışmalar, artan şiddet olayları ve kimyasal gaz tehdidi karşısında gelecekten ümitsiz.
Il y a un vétérinaire en haut de la rue.
İleride, dükkânların olduğu sırada bir veteriner var.
Il y a une rencontre au Café Moravie, sur la rue Vodickova.
Vodickova caddesindeki Moravia kafede toplantı olacakmış.
Puis commencez la surveillance de rue.
Sonra da sokak gözetimine başlayın.
- On descend dans la rue pour nos parents, pour les salariés, les ouvriers, qui ont lutté toute leur vie!
- Biz mi benciliz? ! Bu bizim için değil.