Translate.vc / French → Turkish / Rêvé
Rêvé translate Turkish
25,398 parallel translation
Je crois en avoir rêvé une fois.
Sanırım böyle bir rüya görmüştüm.
Tu as encore rêvé, Dolores?
Yine rüya görüyor musun Dolores?
Il existe. L'endroit dont j'ai rêvé.
Bu gerçek hayal ettiğim şey gerçek.
J'ai toujours rêvé que quelqu'un me dise ça, c'est très gentil.
Bütün ömrüm boyunca bana bunu diyecek birini bekledim. Benim için önemi büyüktü. Teşekkür ederim.
J'en ai rêvé toute la nuit.
Tüm gece bu toplantının hayalini kurdum.
Mais je n'ai jamais rêvé que mon rêve se réaliserait.
Ama rüyamın gerçek olacağını hayal edemezdim.
J'ai toujours rêvé d'avoir ma propre clinique vétérinaire.
Kendi veteriner kliniğimin olması hep hayalimdi.
Et j'ai toujours rêvé d'avoir ma propre entreprise.
Ve hep kendi işimde çalışmanın hayalini kurardım.
Tu es tout ce dont j'ai rêvé et plus que je ne mérite.
Hayal ettiğim her şey ve hak ettiğimden çok fazlasısın.
Mais je n'ai plus jamais rêvé de l'aquarium.
Ama o akvaryum bir daha hiç rüyama girmedi.
Mais on leur donne le concept du rêve, et du cauchemar en particulier.
Onlara rüya kavramını, özellikle kâbusları yükleriz.
Si elle rêve, c'est de ces sagouins qui la remettent d'aplomb à l'atelier.
Rüya görüyorsa aşağıdaki tamirhanede dikkatsiz salaklar onu yeniden onarır.
Je parle de notre rêve et toi, tu penses à ton crédit?
Ben burada hayallerimizden bahsediyorum sen Mortgage için endişeleniyorsun.
Je rêve?
- Ne oldu?
Le rêve d'une saison sans défaite a pris fin la semaine dernière, après une séance de tirs au but à Dallas.
Bu sezonda yenilmezlik hayalleri, Cotton Bowl in Dallas'daki Red River karşılaşmasında, büyük bir sınavdan geçti
Elle est rédactrice, mais rêve d'une chronique, alors pour faire ses preuves, elle en a écrit une :
Gazetede editörlük yapıyormuş, Ama, köşe yazarı olmak istiyormuş. O da kendisini patronlarına göstermek için örnek bir yazı yazmış.
Tu sais, je viens juste d'écrire sur mon blog, que je rêve que toutes les tendances trébuchent et tomberent dans un volcan actif, mais tu me fais reconsidérer ça... un peu.
Blogumda iş takımı modasının tekrar modaya girmesi hakkında bir yazı yayınladım ama tekrar düşünmeme sebep oluyorsun.
Un jour prochain, on aura la vie dont on rêve.
Çok yakında bir gün, ikimizin de hayalini kurduğumuz hayata kavuşacağız.
Mais peut-être qu'un jour prochain, on aura la vie dont on rêve.
Ama belki çok yakında bir gün, ikimizin de hayalini kurduğu o hayata kavuşuruz.
Je suis dans un rêve.
bir rüyadayım.
- Je suis dans un rêve.
- Bir rüyadayım.
- Oui, Dolores. Tu es dans mon rêve.
- Evet Dolores, benim rüyamdasın.
Dis-moi. Sais-tu ce que veut dire ce rêve?
Söylesene, bu rüyanın ne anlam ifade ettiğini biliyor musun?
C'était notre rêve.
Bu bizim hayalimizdi.
C'est ton rêve, d'être prof particulier toute ta vie?
Peki istediğin şey ne? Ömür boyu eğitmen olarak mı kalacaksın?
Le rêve de Cosby.
Süper Cosby atışı.
C'est le rêve de tout coach d'avoir un athlète doué. Et un athlète aussi doué que Bolt, c'est exceptionnel.
Yetenekli bir sporcuya sahip olmak her koçun hayalidir ve Bolt kadar yetenekli birine sahip olmak ekstra özel bir şey.
J'ai fait un rêve cette nuit.
Dün gece bir rüya gördüm.
- Super rêve, Dale.
- Harika rüyaymış, Dale.
Vous êtes la génération de rêve.
Siz en iyi nesilsiniz.
Savez-vous à quoi je rêve?
- En sevdiğim anne fantezisi ne, biliyor musunuz?
Je rêve de déjeuner seule, en paix.
Kendi başıma sakin bir kahvaltı.
Parfois, je suis seule au volant et je rêve d'avoir un petit accident.
Bazen tek başıma araba sürerken araba kazası geçirmekle ilgili bir fantezim var.
Je rêve qu'il me fasse des tresses.
Saçımı örmesiyle ilgili rüyalarım var.
Tu agissais comme si tu avais une vie de rêve.
Her zaman her şey çok mükemmelmiş gibi davranıyordun.
Et j'ai fais un magnifique rêve à propos d'elle à l'hôpital.
'Hastanedeyken onunla ilgili harika bir rüya gördüm.'
J'ai fais un rêve comme ça. Après l'enterrement de mon père.
Ben de öyle bir rüya gördüm babamın cenazesinden sonra.
Si tu fais un autre rêve, dis-toi que c'est ton cerveau qui te joue des tours.
'Eğer başka bir kabus daha görürsen, kendine bunun sadece zihninin bir oyunu olduğunu söyle.
Dans mon rêve, on se retrouvait tous les deux ici, à l'Euphoria.
Burada yine beraber olacağımızın rüyasını görmüştüm.
C'est un rêve devenu réalité!
Rüyalarım gerçek oldu!
Je rêve de toi chéri
Seni düşlüyorum bebeğim
Le rêve de toutes les filles!
Her kızın rüyası.
C'est pas pour ça que mon rêve ne peut pas se réaliser.
Kliniği alamadım diye hayallerim gerçek olmayacak değil ya.
Si c'est mon rêve, c'est à moi de le matérialiser. J'ai pas raison?
Hayal benimse, gerçekleştirmesi de bana düşer, değil mi?
Parce qu'on est une famille soudée qui te soutient pour réaliser ton rêve.
Çünkü hayalini destekleyen birleşmiş bir aileyiz.
J'ai une vie de rêve.
Büyülü bir hayata başlıyorum.
Quand je rêve de toi la nuit
Gece rüyamda seni görünce
Comme un mauvais rêve...
"Kötü bir rüya gibi.."
Ce n'était pas un rêve.
Rüya değildi.
Oui, Papa - Un seul homme peut briser le rêve de tout le monde.
Bir kişi diğerleri için de her şeyi mahvedebilir.
Ce n'est qu'un rêve, mon poussin.
Sadece bir düş küçük lahanam.