Translate.vc / French → Turkish / Sade
Sade translate Turkish
1,924 parallel translation
Arrête de manger du pain, comme ça.
Sade ekmek yemesene.
C'était une époque plus simple.
Sade ve basit bir zamandı.
J'étais juste...
Ben sade...
Négligence et stupidité pures et simples.
İhmal ve aptallık. Sade ve basit, hanımefendi.
Tu prends des leçons de vie d'un ours à moitié attardé, Mikey.
- Taoist. - P'u doğal demek. Sade.
C'est peut-être ce gros problème qui cause cette petite crise existentielle.
Katılmamak elde değil. - Evet, tepeme biniyorsun ama Winnie en sade hâlinde.
- Noir.
- Sade olsun.
- Elle l'aime noir.
- Sade istiyor Conrad.
On commence par un quatuor à cordes, simple, élégant.
Şöyle sade ve elegan olsun. Yaylı çalgılarla başlayalım derim.
Il a... un peu peur, je crois.
O... sade biraz korkuyor, Sanırım.
Tu ne bois jamais de lait entier.
Hiçbir zaman sade süt içmezsin.
Il a infiltré le gouvernement, et maintenant, il est ici.
O hükümetimize sızdı ve şimdi de burada sade görünüşüyle saklanıyor.
Regarde, me voilà, fin prête pour une élégante soirée en ville à New York, balade en carrosse à travers le parc, dîner à l'anisette, boissons à l'Algonquin, mais si je change de chaussures et que j'enfile un gilet
Bak bana, hazırım, New York'ta sade bir gece için, parkta at arabasıyla gezmek için, Pastis'te akşam yemeği için, Algonquin'de içki içmek için, ama ayakkabılarımı değiştirip, hırka giyersem, iki numaralı kolyeyi takarsam,
On restera simple.
Sade bir kutlama.
Simple et catégorique : "Les docteurs excluent une guerre biologique."
Sade ve katı lütfen. "Doktorlar biyolojik savaşı ihtimal dışı bırakıyor."
C'est ce qui va arriver, Mustafa. Simple et magnifique.
Yine öyle olacak, Mustafa,... sade ve güzel.
Ce que je veux est très simple, pas compliqué.
İstediğim çok kolay ve sade.
Je pourrais regarder le documentaire de Ken Burns sur Sade sans m'endormir.
O kadar uyanığım ki bir Ken Burns belgeseli izlesem karşısında uyumam.
Noir pour toi, crème pour toi, noir et crème pour toi.
Senin için sade, senin için sütlü, Senin için sade ve sütlü.
- Noir.
- Sade.
Beauté divine, Lumière de mon austère vie!
Eşsiz güzellik, sade hayatımın ışığı!
Mais je reste sur mon Alamo burger et ma root beer.
Ama ben Alamo burger ve sade kök birası alsam daha iyi.
J'aimerais que vous vous habilliez et que vous veniez m'aider à interroger ce solide citoyen qui a abattu ces trois bâtards.
Üzerini giyinip buraya gelmen ve bu üç pisliği indiren sade vatandaşı sorgulamak için yardım etmen gerekiyor.
Puis-je vous servir un verre, Monsieur?
Bir viski daha. Sade.
Prenez-moi un scone au cassis, un cappuccino et un petit quelque chose pour vous.
Bana çay üzümlü çörek, sade bir kapuçino kendine de ufak bir şey al.
- OK... Mais, dis-moi... C'est pas un peu léger?
öğle yemeğin birazcık sade değil mi sence de?
Il ne réalise les souhaits que d'une seule manière : la destruction. C'est un pouvoir très simple.
Sade ve saf bir güçle taşıyıcısının dileklerini yıkımla gerçekleştiriyor.
Tu es sûre de ne rien vouloir de plus gai?
Ama bunun gibi sade bir kıyafetle rahat mısın?
C'est peut-être plus simple.
Bence bundan da sade bir şey.
Mon père n'a rien à envier au Marquis de Sade.
Marquis de Sade'nin babamla hiç alakası yoktur.
Je ne pense pas que les jeans soient appropriés.
Ben sade kot pantolonun uygun olmayacağını söylüyorum.
Je veux... s'il vous plaît.
Ben sade... Lütfen, lütfen, çocuklar.
Katherine, pourquoi vous n'amèneriez pas une simple salade verte?
Ve sen Katherine, neden sade yeşil salata getirmiyorsun?
Certaines personnes aiment les donuts natures, sans glaçage.
Bazı insanlar şekerli değil, sade çöreği sever.
Comme vous avez abordé mon client à titre privé, tous vos frais d'avocat seront à votre charge.
Sade vatandaş olarak tehdit ettiğin için teşkilat avukat vermeyecek. Masrafları kendin karşılayacaksın.
C'est si bon qu'on a donné le même nom à une couleur.
Sade likör. O kadar iyi ki bir renge isim oldu.
Il a que ça, et de la beuh.
Tek sattığı sade çubuk dondurma ve ot.
"se faufile dans les chambres et vous fait rêver d'un temps meilleur."
"yatak odanıza süzülüyor ve sizi eski sade zamanlara götürüyor."
C'est simple, c'est gentil.
Bu sade ve güzel.
Désolé.
Ben sade..
Quand tu en commandes là-bas, tu n'as que des biscottes un peu trop brulées.
Orada bundan isteyince önüne kokuşmuş sade bir ekmek koyuyorlar.
Simple, même.
Hatta sade ve çirkin.
Elles sont assez austères, non?
Fazla sade olmamislar mi bunlar?
En l'absence de Mirageman, un jeune homme nommé Pseudo-Robin a décidé de le remplacer.
Mirageman'in yokluğunda sade vatandaş Psued-Robin onun yerini almaya karar vermiş.
Ça s'applique aussi aux mannequins.
İnanmazsınız, mankenleri bile sade.
Plutôt comme le Marquis de Sade ou Casanova, je suis un libertin.
Daha çok Marquis de Sade gibiyim. Bir kazanova, bir çapkın.
Je...
Ben sade...
2000 dollars de change.
- Size içki getireyim mi? - Sade viski.
- Je suppose qu'on se débrouillera.
Gayet sade.
Penses-y :
Sade şunu düşün.
Elle était élégante, comme toi.
Sade ve mütevazı bir yüzüktü, tıpkı senin gibi.