Translate.vc / French → Turkish / Sat
Sat translate Turkish
42,793 parallel translation
Tu en vends à un client!
Tek bir müşteriye satıyorsun.
Oliver, si tu ne le fais pas le conseil va pousser à accepter l'offre de rachat de Ray Palmer.
Oliver, bunu yapmazsan kurul Ray Palmer'ın satın alma kararını değerlendirecek.
Les hommes comme Claybourne achètent les juges, ils achètent les jurys.
Claybourne gibi tipler hakimleri, jürileri satın alır.
Il a une Porsche 911 toute neuve pour laquelle il a apparemment payé en liquide, et il vient de louer un coffre-fort à la banque en bas de la rue.
Yeni Porsche 911'i kapının önünde duruyor Belli ki nakit olarak satın almış, Ve yolun aşağısındaki bankada
Tu souffres du petit remord de l'acheteur.
Birazcık satın alan müşterinin pişmanlığını yaşıyor gibisin.
Lars n'était pas un trafiquant de drogue.
Hayır. Lars uyuşturucu satıcısı değil.
Achetez mon livre.
Kitabımı satın alın.
Mr X craignait que la tombe de Salomon ne soit détruite ou pire pillée et que les objets soient vendus pour financer le terrorisme.
Mr. X Süleyman'ın mezarının yok edileceğinden endişe etmeye başladı Ya da daha kötüsü, soyulup, yazıtların terörizme destek sağlamak için satılacağından çekindi.
Non je suis homme d'affaires,
Hayır, kendi satışımı kendim yaparım ;
- Toi prouve-le 1 an avec une option pour acheter.
- Sen kanıtla. Satın alma seçeneğiyle bir yıllık.
Un bâtiment qui abritait des humains Va maintenant être dédié à la vente de choses Aux gens qui ont tellement
Eskiden insanların barınması için kullanılan bir bina artık kendi başlarına zapt edemeyecekleri kadar çok şeye sahip olan, bu yüzden bir mağazaya ihtiyaç duyanlara satış yapan bir yer olacak.
Parce que je n'aime pas flirter avec les médecins pour vendre.
Satış uğruna doktorlarla flört etmek hoşuma gitmiyor çünkü.
En fait, après toute une vie à prendre le bus, je viens juste de m'acheter ma toute première voiture.
Hatta, bir ömür süren otobüs şoförlüğünden sonra ilk arabamı satın aldım.
Selon les contacts de Joe White, ces types sont un gang de rue qui contrôle les filles, la drogue, et même quelques flics.
Joe White'ın bağlantısının dediğine göre fuhuş ve uyuşturucu işi yapan hatta bazı polisleri bile satın almış bir sokak çetesiymiş.
Maintenant, après un an de planification, des mois de solide préparation, le moment de mon voyage inaugural de ma nouvelle et ma plus grande entreprise : la croisière Kamekoma entre les îles.
Şimdi, yaklaşık bir yıllık planlamadan aylarca süren zorlu ön-satışlardan sonra en son ve en görkemli girişimim Kamekona'nın Adalar Arası İçki Gemisi'nin denize indirilme vakti geldi çattı.
C'est la beauté des achats sur application.
Evet, uygulama içi satın almanın güzelliği de bu zaten.
Tu vends 99 centimes de la nourriture virtuelle?
Sanal penguen mamasını 99 sente satıyorsun değil mi?
Elles étaient toutes sur le marché récemment.
Yakın zamanda satışa çıkmışlar.
Il est allé dans toutes les maisons ouvertes, a vérifié tous les systèmes de sécurité.
Satılık eve gider, mahalleyi yakından görür ve güvenliği detaylıca incelersin.
Ils se sont rencontrés à une porte ouverte récemment.
Kısa bir süre önce satılık bir evde tanışmışlar.
Le Realtor dit aussi que Morrow était intéressé par un contrat d'exclusivité qu'elle avait.
Emlakçı, Morrow'un gizli satış listesiyle ilgilendiğini söyledi.
Il a laissé un numéro de téléphone pour le contacter quand l'endroit était prêt à être montré.
Ev satışa çıktığında araması için cep numarasını vermiş.
Pourquoi les scientifiques ne gagnent jamais de trucs comme les représentants?
Neden bilim insanları satış temsilcileri gibi bedava şeyler kazanmıyor?
Penny est la troisième représentante de notre industrie pharmaceutique.
Beverly, Penny'nin ilaç şirketimizdeki üç numaralı satış temsilcisi olduğunu biliyor musun?
On a un gros Turc qui vient dealer avec Mandeville.
Tek söyleyebileceğim büyük bir Türk satıcının Mandeville'i görmeye geldiği.
- Les policiers français, on peut les acheter, pas les tuer.
Fransız polisi ile yaşanan bu tür sorunlarda onları satın alabiliriz ancak öldüremeyiz.
- Deux racailles qui fréquentent une femme en résidence privée, ça sent le boulot de nourrice.
Bir satıcı için çalışan iki serseri özel bir evde yaşayan genç bir kızı ziyaret gizemli gözüküyor.
Un particulier a acheté cette propriété non loin du braquage.
Birisi soygun yerinden birkaç kilometre uzaklıkta bu mülkü satın almış.
- Je vends des quads maintenant.
- ATV satıyorum.
En vérité, ces bébés se vendent tous seuls.
İşin doğrusu bu bebekler kendi kendilerini satıyorlar.
Je pense que vous serez plus à l'aise en parlant avec un des autres associés.
Diğer satış elemanlarımızdan biriyle konuşursanız daha iyi olur sizin için.
Non, j'ai besoin de parler à cet associé en particulier pour m'excuser d'avoir dit qu'il ne faisait son travail qu'à moitié.
Yok, yok. Ben özellikle sizinle görüşürüp ve ona işe yaramaz ATV satış tekniklerin var dediğim için özür dilemek istiyorum.
Castillo et les autres, ils racontent des conneries aux gens que détruire le pays était le seul moyen de le sauver.
Castillo ve diğerleri,... ülkeyi bölmenin onu kurtarmak için tek yol olduğunu düşünürek insanları bir dizi çerçöp için satıyordu.
À tous, attendez une liaison sat et un rapport de position. CIBLE : SHAW SAINT LOUIS
Tüm ekipler, uydu bağlantısı ve yer bildirimi için hazır olsun.
On a perdu le lien avec le sat et les caméras.
Uydu bağlantısı ve kameralar gitti.
Et notre dealer amoureux des emoji?
- Bizim ifadeci uyuşturucu satıcısından ne haber? - Güç gösterisi olabilir.
Beaucoup de caractère venant d'une vieille et grosse vendeuse.
Orta yaşlı bir satış elemanına göre amma tavır yaptı.
Mais si j'étais meilleure, je vendrais plus de photos et je serais capable de payer le loyer moi-même, c'est ça?
Ama zaten iyi olsaydım, o zaman daha çok satış yapıp kiramı tek başıma göze alabilirdim, değil mi?
Désolé, mais ça ne doit pas être la première fois que tu as des clients qui doivent vendre en l'état.
Affedersin ama satış yapmak zorunda olduğun müşterilerin ilk kez olmuyor.
La maison est en vente.
Evin satılığa çıkması falan.
Vous pourriez le vendre avec les pièces en laiton...
Bunu yeni pirinçle satılığa çıkarın.
L'avez-vous acheté auprès d'un négociant ou dans une vente de biens?
Bunu bir satıcıdan mı yoksa özel bir partiden mi almıştınız?
Vente.
Emlak satışından aldım.
J'ai l'impression que je devrais savoir ce que ça coûterait, si je devais payer la main-d'œuvre avant ou s'il y a un moyen de le faire après la vente.
Maliyetin ne olduğunu bilmek istiyorum. Ya önden ödeme yapacağım ya da ya da mobilyalar satılsın diye buraya getireceğim.
HOMME : "Cher Eldon, c'est avec un grande tristesse " que je t'écris aujourd'hui.
" Sevgili Eldon, bugün sana bu satırları yazmak acı verici.
C'est là que Keen conduit sa fille?
Bir Amerikalı, kasabanın batı sınırında bir villa satın almış.
Mon garçon, tu ne peux acheter mon pardon.
Oğlum, affedilmeyi satın alamazsın.
Je veux racheter votre entreprise.
Şirketi satın almak istiyorum Bay Anderson.
Elle était tiédasse.
Satıyorum çünkü onları istemiyorum anne. Hayatımı basitleştirmeye çalışıyorum.
Si c'est bien ce que tu fais.
Yarın Goodwill'e satıIık ilanı koyacaktım da o yüzden merak ettim.
Alors, pas en public.
Hepsi Reddington'ın işi. Benim kampanya paramla Diaz'i satın aldı.