Translate.vc / French → Turkish / Saül
Saül translate Turkish
41 parallel translation
Saül, laisse-le raconter.
- Bırak anlatsın Saul.
Saül, dis-lui à quoi sert cette fronde.
O sapanın ne için olduğunu söylesene ona Saul.
Tire, vite! Non, Saül.
Hayır Saul, hayır!
Saül, Miriam, m'apportes-tu une mauvaise nouvelle?
Miriam, kötü haber mi getirdin? Yalnız konuşalım.
Saül, prends de l'eau. Dans la tente.
Çadırda konuşalım.
Non, Saül. Le chef qui a failli à son peuple n'a plus de patrie.
Halkını yenilgiye uğratan bir liderin evi yoktur.
"Saül revêtit David de son armure... " et lui mit un casque en cuivre sur la tête.
Saul Davud'a kendi zırhını verdi ve başının üstüne pirinçten bir miğfer taktı.
Saül sur la route de Damas.
Hayatınızı değiştiren olay. ( Damascusa giden yol. )
Tel Saül sur la route de Damas, j'ai vu la lumière et un choix s'offrit à moi.
Şam yolundaki Saul gibi, ışığı gördüm ve bana bir şans verildi.
Saül Traube.
Saul Traube.
Saül, il serait la commission d'intermédiaire.
Saul, aracıya da bir ücret ödenecek.
Qu'est-il arrivé à Saül Berkowitz?
Saul Berkowitz'e ne oldu?
Saül! Que Dieu te pardonne!
Saul Tanri seni affetsin
Saül! Saül!
Saul'Saul'
Après la désobéissance de Saül...
Saul'un itaatsizliginden sonra
Je te consacre, David de Bethléem... prochain roi d'Israël... après la mort de Saül.
Beytlehem'li Davut seni Israil'in yeni krali ilan ediyorum Saul oldukten sonra
David rejoint l'armée de Saül... et combat les Philistins pendant des décennies.
Davut Saul'un ordusuna katildi Ve yillarca filistinlilere karsi savasti
Saül! Saül! Saül!
Saul!
Et Saül?
Peki ya Saul?
Saül.
Şaul...
Ecoute, je veux que vous balancer par le école secondaire sur votre chemin à Saül.
Saul'a giderken liseye bir uğra.
Gars de Saül, Kuby, le traque, qui ne devrait pas prendre longtemps, et quand il le fait, je suis va...
Saul'un adamı Kuby onu arıyor ki, kısa sürede bulur... bulunca da, ben...
Dans Samuel, Dieu dit à Saül de les exterminer.
Samuel'de Tanrı Saul'dan hepsini öldürmesini istiyor.
Tu aurais dû me faire sortir de l'hôpital, Saül.
Beni hastaneden çıkarmalıydın Saul.
Saül se releva et bien que ses yeux fussent ouverts il ne voyait rien.
Saul uyandı. Gözleri açık olmasına rağmen hiçbir şey göremiyordu.
As-tu déjà entendu parler de Saül et les Amalécites?
Saul ve Amalekliler'in öyküsünü bilir misin?
- Dieu a ordonné à Saül de tuer tous les Amalécites. Il le fît.
Tanrı Saul'den tüm Amalekliler'i öldürmesini emretti, o da yaptı.
Alors je suis Saül dans cette histoire.
Bu hikayede Saul benim o halde.
Au moins Saül savait à qui s'attaquer.
Tamam ama en azından Saul kimi avlayacağını biliyordu.
Saül l'appelle concluant.
Saul kesin olduğunu söylüyor.
- Tiens ta langue, Saül.
- Dilini tut Saul!
Pars avec Saül.
Siz Saul'la gidin.
Peut-être le guideras-tu un jour, Saül.
Belki bir gün onları sen idare edersin Saul.
Non, Saül.
Hayır Saul, Miriam'ı da al ve tapınaktan gidin.
Sa force ne mourra jamais, Saül.
Onun gücü asla ölmeyecek Saul.
Saül!
Saul!
David devient un préposé à la cour de Saül... dans l'attente de devenir roi.
Kral olacagi gunu bekliyordu
Saül a tué des millions de gens!
Saul Saul!
Saül!
Şaul!