Translate.vc / French → Turkish / Ses
Ses translate Turkish
157,281 parallel translation
Pour le moment ils se sont écartés, mais Truffault doit savoir que quand Ferrous Corp aura éliminé ses ennemis, ils s'en prendront à Mikkei.
Evet şimdiye kadar dışında kaldılar ama Truffault, Ferrous Corp'un düşmanlarını temizledikten sonra Mikkei'ye saldıracağını bilmesi gerek.
Oui, j'imagine. Tu sais quand Quatre a retrouvé ses souvenirs, il a commencé à m'éviter, comme s'il savait un truc de mon passé et qu'il ne voulait pas avoir à me le confier.
Evet, merak ediyorum da biliyor musun, Dört eski anılarını yükledikten sonra benden kaçmaya başladı sanki benim geçmişimle ilgili bir şey biliyormuş da, bunu bana söylemek zorunda kalacağı bir duruma düşmek istemiyormuş gibi.
Mon nom est Alexander Rook. Je possède une société nommée Dwarf Star Technologies ainsi que toutes ses filiales, brevets et prototypes, Rebecca inclue.
Benim adım Alexander Rook Dwarf Star Teknolojinin, tüm yan kuruluşlarının patentlerinin ve prototiplerinin sahibiyim buna Rebecca'da dahil.
Il pose ses mains sur ta tête, et ensuite il te regarde dans les yeux et il te montre un souvenir.
Ellerini kafana koyup gözlerinin içine bakıyor ve sana bir anı gösteriyor.
Aucun dommage physique n'est fait, donc ses nanites ne peuvent rien y faire.
Gerçek bir zarar verilmiyor, o yüzden nanitleri hiçbir şey yapamazlar.
Trois, répond.
Üç, ses ver.
À toutes les unités, ici le Dr. Aaron. Effectif immédiatement, le lieutenant Sajen a été relevé de ses fonctions pour raisons médicales.
Tüm birimler, Dr. Aaron konuşuyor şu andan itibaren Teğmen Sajen, tıbbi sebeplerden dolayı görevinden alınmıştır.
Mais de ses cendres, nous pouvons renaître.
Ama küllerinden biz yenisini başlatacağız.
Il a tué des gens pour ses prétendues recherches.
İnsanları öldürdü ve buna bilim diyor.
S'il n'est pas là pour payer pour ses crimes, ils me mettront tout sur le dos.
Suçlarını ödemek için burada olmadığına göre hınçlarını benden alacaklardır.
Sortir de cette enveloppe étroite a poussé le fluide depuis son gros corps jusque dans ses ailes.
O dar yerden onu çıkaran salya içindeki bedenini iten şey kanatlarıdır.
Jules-Pierre a beau être un géant dans le système, sa vie, ses souvenirs sont ancrés à ce rocher.
Jules-Pierre sistemin titan olabilir, Ama hayatını, anılarını o kayaya bağladı.
C'est lekker d'aller voir ses amis, ce plat est lekker.
Dostları ziyaret etmek lekker'dir veya bu yemek lekker'dir.
On ne peut pas donner ses mains comme une pelle ou une fourchette.
Ellerinizi bir kürek ya da çatal gibi başkasına veremezsiniz.
Puis on coupe le porc en deux, et on sort ses viscères.
Sonra domuzu ortadan kesip iç organlarını çıkarırsınız.
C'est génial de les faire soi-même, d'y mettre son âme, puis de les savourer avec ses amis et sa famille.
En iyisi kendi ellerinizle yapmanız ve ruhunuzu katmanızdır, sonra da arkadaşlarınızla ve ailenizle keyfini çıkarırsınız.
Avec ses proches.
Size yakın olan insanlarla.
Juste avant que ce soit prêt, quand on goûte le premier morceau de viande, on boit près du feu avec ses amis, c'est le summum du plaisir et du bonheur.
Tam hazır olmadan önce khorovats'ı ilk kez tadarken ateşin yanında dostlarınızla içersiniz ve bu en keyifli ve lezzetli andır.
Comme tout artisan, chacun a ses secrets.
Tüm zanaatkârlar gibi, herkesin sırları vardır.
Le secret... en général, on ne révèle pas ses secrets.
Sır... Genellikle sırlar paylaşılmaz.
"Retrousser ses manches."
"Koşuştur. Çık ve çalış."
Vous êtes les meilleures, qu'importe ce que dit Barbara à ses amis.
Barbara arkadaşlarına ne derse desin... süpersiniz kızlar.
Apparemment un peu ses seins.
Anlaşılan biraz dekolte gösterecek.
Et je vais enlever le reste de ses habits.
Bundan sonraki soyma işlerini ben yaparım.
Je veux dire, t'es déjà dans un lit, et ses pantalons s'enlèvent vraiment facilement.
Yataktasın, ve bu pantolon kolayca çıkabiliyor.
Et je ne trouve pas ses bagues d'orteil.
Ayrıca ayak yüzüklerini bulamadım.
Spartan-Ives réduit ses frais de 20 % - pour les 2 ans à venir.
Spartan-lves önümüzdeki iki yıl için aldığı ücreti yüzde 20 düşürecek.
Les lettres qu'a envoyées ce pauvre garçon à ses amis.
Zavallı çocuğun arkadaşlarına gönderdiği o mektuplar...
Il n'aurait pas montré les photos de ses bâtards.
Gayrimeşru çocuklarının fotoğraflarını yanında taşımazdı.
Donc ça me réchauffe le cœur quand je vois un garçon avec encore son père sur lequel se reposer, déployer ses contacts, ses couilles œuvrant à sa place, et qui n'a pas encore abandonné la partie.
Bu yüzden hâlâ babasının omzuna yaslanabilen bir çocuk görmek her zaman yüreğimi ısıtıyor. Babasının dostlarını devreye sokan, kendi cesareti yerine babasının cesaretiyle hareket eden bir çocuk çünkü kendisi daha adam olamamış.
Je lui paie des leçons particulières depuis ses 13 ans en échange d'une partie de son futur bonus.
13 yaşından beri özel ders alması için para ödüyorum. Karşılığında çocuğun giriş ikramiyesine ortak olacağım.
Il ne voulait aucune entrave à ses activités illégales, et c'est le cas à présent.
Yasa dışı aktivitelerinde hiçbir engel olmamasını istedi ve şu an istediğine sahip.
Sauf que je n'interviens jamais dans ses affaires pour des raisons éthiques... comme personnelles.
Ama etik ve kişisel nedenlerden dolayı onun iş anlaşmalarına hiç bulaşmam ben.
Cette introduction en bourse. C'est du lourd.
Bu halka arz büyük ses getirecek.
De grandes occasions comme ça doivent être marquées, reconnues, pour la postérité et le fun.
Hayır, böyle büyük vesileler ses getirmeli, tarihe geçmeli. Gelecek nesiller için. Eğlenirsin de.
C'est trop bruyant et pas assez sportif.
Bu çok ses çıkarır. Yeterince sportif değil.
Lors d'une crise, on retourne auprès de ses semblables. C'est toujours comme ça.
Her zaman olduğu gibi, krizin içindeyken kendimize geri çekiliyoruz.
On dit qu'il faut toucher le fond pour vaincre ses démons.
Şeytanı bırakmadan önce, millet dibe vurmalısın diyor.
Un jour, il a fait une de ses crises et sa mère l'a enfermé dans la cave.
Bir gün, ona uyan birine gitti. Annesi onu yakaladı ve bodrum kata kilitledi.
- Moi aussi. Walker et ses sbires arriveront avant nous si on n'accélère pas.
Dinle, Walker ve bu pisliklerden,... iki kat hızlı hareket etmezsek, bizden önce onu geri getirecekler.
Il m'a fait une promesse, ça compte à ses yeux.
Söz verdi. Bunun bir anlam ifade etmesi gerekir.
J'ai vu comment Walker traite ses victimes.
Walker'ın kurbanlarına ne yaptığını gözlerimle gördüm.
Son retour, ses bleus... - C'était du vent.
Buraya geri gelişi, vücudundaki yaralar hepsi palavraydı.
Ils peuvent suivre ses traces de sang.
Kan izlerini takip edebilirler.
Le chat sort ses griffes.
Kediciğin tırnağı varmış.
C'est quoi ce son?
Bu ses ne?
Alors s'il vole près de ça, ses pouvoirs vont s'affaiblir, et il rebondira sans faire de dommages.
Eğer yakın uçarsa güçleri zayıflayacak, ve güvenle sepetlenecek.
Qu'est-il arrivé à ses gardes?
Korumalarına ne oldu?
Ses crimes sont connus publiquement.
Suçları kamusal bilgi.
Il a ses démons, mais je le juge pas.
Aklı havada. Onu yargılayamam.
Ses dernières paroles.
Son sözleri.