Translate.vc / French → Turkish / Shows
Shows translate Turkish
261 parallel translation
Celui au Miracle Shows. Il paraît qu'on t'a proposé un travail.
Mucize Şov sana teklifte bulunmuş diye duydum.
Tu devrais accepter l'offre du cirque Miracle Shows.
En iyisi Mucize Şov'a telgraf çekip işi kabul ettiğini bildir.
Le Miracle Shows est un bon cirque.
Mucize Şov çok büyük bir gösteri.
Le rodéo Frontier Days de Prescott... fut le premier rodéo des cow-boys américains... et depuis cette époque il est demeuré... un des shows les plus connus et les plus respectés.
Prescott Öncü Günleri kutlaması... Amerika'nın ilk kovboy rodeosudur... ve o zamandan beri, öyle olagelmiştir... Amerika'nın en değerli ve ünlü rodeolarından biri.
Ecoute les talk-shows, tu verras ce qui se passe.
Sohbet programlarını dinle, neler olduğunu öğrenirsin.
- Elle m'a traîné à vos shows.
Beni senin bulunduğun her müzikale sürükledi.
Ma chérie, tu devrais lui arranger une visite pour un de nos shows équestres.
Hayatım, at gösterilerimizden birini ziyaret etmesini organize etmelisin.
Parades, shows aériens, danses du ventre...
Geçit törenleri, gökyüzü gösterileri, dansözler.
Projeté dans des peep-shows.
İzleme makinelerinde gösterilir.
- DYN-O-MITE FILLES NUES - 25 CENTS 25 CENTS - PEEP-SHOWS LIVRES
[Konuşmalar ] [ Siren Yükseliyor]
Tiens! Faudrait bien dix shows pour payer tout ça.
Bunlara gücünün yetmesi için on gösteri yapman gerekir.
Là-bas. Il finance beaucoup de shows à Broadway.
Broadway şovlarını finanse ediyor.
Six shows, six plagiats.
6 şov, 6 kopya.
- C'est ça. Six shows par semaine.
Haftada altı gösteri.
des nazis, des pubs pour deodorants, des catcheurs, des concours de beaute, des talk-shows...
Naziler, deodorant satıcıları güreşler, güzellik yarışmaları, talk şovlar...
Buster fait douze shows et il ne se répète jamais.
Buster'ın aynısını tekrarlamadığı 12 farklı şovu var.
J'ai quatre shows, ce week-end.
Bu hafta sonu dört gösterim var.
Vous devriez savoir que Mr.Sullivan vous veut pour quatre autres shows.
Bilseniz iyi olur Bay Sullivan sizinle dört şov daha düşünüyor. - Anladınız? - Anladık.
M. Gaines possède ce bar, le Driller's, et les peep-shows à la sortie de la ville.
Bay Gaines de bu barın sahibidir. Ayrıca Driller's barının ve kasabanın batısındaki otoyoldaki kitapçılardaki dikiz gösterilerinin de.
Elle m'a entraîné dans un entrepôt sur les quais pour voir un de ses shows.
Beni Brooklyn'de rıhtımın üstünde bir depoya oyunlarından birini görmem için sürükledi.
Vous m'avez invité à un de vos shows...
Beni gösterilerinden birini izlemeye götürmüştün.
Il y a environ trois ans, tu m'as invitée à un de tes shows.
Üç yıl önce bir kere çıkmıştık. Beni gösterilerinden birine götürmüştün.
Dans les films ou les shows télé situés dans le futur, ils portent tous la même chose.
Çünkü ne zaman gelecekteki insanlarla ilgili bir film ya da program izlesem hepsi aynı şeyi giyiyor.
Les animateurs de talk-shows ignorent toujours le temps d'antenne qui leur est imparti.
Talk show sunucuları, şovda ne kadar süre kaldığını hiçbir zaman bilmezler.
J'enverrai un communiqué de presse. Tu pourras faire les talk-shows.
Bir basın duyurusu yapacağım, şovlara katılabilirsin.
Avec nous ce soir, le propriétaire de l'usine C.M. Burns, le grand syndicaliste Homer Simpson et le pilier des talk-shows, Joyce Brothers.
Satral sahibi C.M. Burns ve Sendika başı Homer Simpson... ve de talkshowların vazgeçilmezi Dr. Joyce Brothers.
Il ameutera les journalistes, qui ameuteront les foules, les présentateurs de talk-shows.
Bu oraya habercileri, onlar kalabalïklarï, televizyon sunucularïnï getirecekler.
Seule, je regarde pas les talk-shows.
Tek başıma talk-show seyredemem.
Je crois que tu regardes trop tous ces talk shows!
O saçma sapan talk showları seyretmeyi bıraksan iyi edersin.
C'est un hommage aux grands shows télévisés.
Adeta büyük TV şovları için bir selamlama gibi birşey.
- Ecoute, j'ai regardé des reality shows.
Yapmayacaklar! Baba yapma. Realty şovlarını izliyorum.
Il va dans les peep-shows pour aimer les femmes, mais ne ressent que de la colère.
Bu yüzden gözetleme şovlarına gidip, kadınlara bir şey hissetmeye çalışıyor.
On arrête les shows.
Herkül her kötülüğü durduruyordu.
Vous allez participer à un tas de talk-shows.
Ciddiyim. Sonsuza dek sohbet programlarına çıkacaksınız.
Vous allez faire des talk-shows sans arrêt.
Bu programlara çıkacaksınız, ve bir sürü program olacak. Haftalarca yollarda olacaksınız.
On est en présence d'un exemple d'une culture pour laquelle les talk-shows et la presse à scandales sont devenus une réalité qui fait office de référence.
Bence burada gündüz şovları ve asparagas haberlerin gerçeğe dönüşüp, hayatlarının ölçütü haline gelmiş bir kültür örneğini görüyoruz.
On a fait des talk-shows.
Birlikte birkaç şova çıkmıştık.
Tu vas faire comme les types qu'on voit dans les talk-shows qui boivent, copulent avec des putes puis vont à l'église jurer fidélité alors qu'ils empestent la fornication avec des putes!
3 gün boyunca, içip içip orospularla yatıp kalkan, sonra da bağlılık yemini eden Oprah'taki ayyaş herifler gibi takılacaksın. Ucuz otel orospularının kokuları üzerlerindeyken yemin ediyorlar.
A combien de shows d'avant-match as-tu assisté?
Doğru. Ve Dawson, kaç heyecan verici toplantıya sadakatle iştirak ettin?
Tous les flics du coin nous recherchent, toi et moi. Mais pas deux homos qui bouffent des gâteaux, montent des shows et habillent des nains à Happy, Texas.
Şu an güneybatıdaki her polis memuru seni aramakta ama hiç kimse Happy Teksas'ta pasta yiyen cüce elbiseleri hazırlayan homoseksüel çifti aramıyor.
De nos jours, tout le monde court voir le psy... déballe ses problèmes dans les talk-shows...
Artık herkes deli doktoruna ya da Sally Jessy Raphael'a sorunlarını anlatıyor.
Maylin Block découvrent des candidats pour la plupart des shows.
Maylin ve Block televizyon şovu için yarışmacıları arar.
- Celebrity Peep Shows.
- Ünlülerin basınını.
Maman, c'est des one-man-shows, pas des concerts.
Anne, Rich Little konser değil. Öyle mi?
Devenir une célébrité déjantée à la Oscar Levant, aller dans les talk-shows.
Oscar Levant gibi bir ünlü olur. Talk Show'lara katılır. Regis'e sataşır.
Hey, je regarde les shows des avocats.
Hey, hukuk programları izlerim.
Je suis une mordue de talk-shows.
"Görüntü" den bahsediyorum.
Dans les talk-shows, peut-être... ça ne va pas?
Diğer laboratuarlara sorun. Bekle. İyi hissetmiyor musunuz?
Si tu aimes la vraie Lucy, pas celle des films... ni des shows télé d'avocats ou des articles lèche-bottes de People... tu dois supprimer ce robot.
Eğer filmlerde görmüş olduğun teşhirci avukat karakterini ya da People dergisindeki beni değil, gerçek Lucy Lui'u seviyorsan o zaman o robotu silersin.
Et les shows?
Harika.
- Talk-shows?
- Programlara mı?