English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Slip

Slip translate Turkish

1,201 parallel translation
"Je dois te confesser que j'ai pas de slip sous ma soutane."
"Hans, birşey itiraf edeceğim. Bunun altına iççamaşırı giymedim."
Il me dit : "Quand elle a enlevé son slip, je voyais plus que son cul!"
Oğlan bana baktı. Dedi ki, "Kirby,... kız donunu açtığında, kıldan başka bir şey göremeyeceğimi sandım!"
Hé, quel est ce slip que tu as?
Hey, şu iç çamaşırları da ne öyle?
Tu sais que je veux des morceaux de slip dans ma salade plus tard.
Biliyorsun iç çamaşırını salatamla sonra yemeyi severim.
il a plus de place dans son slip!
Jokey şortunda daha çok yer kalacak.
Prends-moi un slip et un collant...
Bana bir külotlu çorap ve sutyen çıkarır mısın...
Je trouve un slip en 2 secondes.
Benden iç çamaşır istesen, iki saniyede getiririm.
Si les choses ont mal tourné, c'est parce que tu l'as déjà laissé se balader en slip de bain.
Eğer ona kötü bir şey olursa, iç çamaşırı yerine mayo giymesinin vakti gelmiştir.
Où sont passés mon soutif et mon slip?
Sütyen ve kilodum nerde acaba?
- Je voulais changer. Une merdeuse change pas son slip. Un leopard change pas ses tâches.
Bir leoparın beneklerinin hiçbir zaman değişmeyeceği gibi bir tokatçının da kadın külotları hiçbir zaman değişmez!
Regarde dans ton slip! J'ai horreur de ces bêtes!
Bunlardan nefret ediyorum.
Mon slip est merdique.
Altıma ediyordum.
♪ Ai le slip qui démange, et un biscuit chinois?
"Ruhum çok kötü durumda ve uğurlu kurabiyemi almalıyım."
Ils sont dans votre voiture et tout ce qu'ils vous ont donné... et même dans ce slip très moche.
arabadaki kıyafetlerin ve sana verdikleri herşey çok çirkin iç çamaşırın hariç.
Mon slip était sale, ma mère malade et ma voiture en panne.
Temiz çamaşıra ihtiyacım oldu. Annem hastalandı. Araba bozuldu.
T'aurais dû y penser avant d'ôter ton slip.
- O zaman bunu, külotunu indirmeden önce düşünecektin!
Il y a un mec, là, debout, avec le pantalon plein de Bridelight et personne ne lui dit rien!
Adamın biri şurada duruyor ve slip donu küçük Vinnie'ler ve Debbie'ler ile dolu ancak adama kimse bir şey söylemiyor.
J'étais attaché par des menottes à mon lit... en slip. Je suis resté comme ça pendant...
Yatağa iç çamaşırlarıyla kelepçelenmiştim kalan tek giysimle...
Je t'ai déjà offert un slip moule-boules?
Sana hiç hediye olarak suspansuvar aldım mı?
Pourquoi es-tu en slip?
Niye iç çamaşırlarınlasın?
Passez-moi un slip!
Biriniz bana iç çamaşırını versin.
Ross, 50 $ pour ton slip!
Bak, Ross. İç çamaşırın için sana 50 dolar veririm.
Un autre lui touchant les cheveux, [br] les hanches, son slip rose.
Başka bir erkek saçlarına, kalçalarına... pembe donlarına dokunuyorsa...
Mon Dieu, son slip rose, celui avec le petit...
Ah o pembe donları. Hele o küçük şeyli olanı...
Du sable dans le slip, des tiques...
Kumun ortasında dikenler, pireler...
On a retrouvé Mélanie avec plein de billets marqués dans le slip.
İşaretli paranın bir kısmı Melanie'nin şortunda bulundu.
Pardon? Avec ton slip, tu ne la tromperas pas.
İç çamaşırın üzerinde kalırsa aldatamazsın.
Elle ôte son slip.
Şimdi pantolon çıkıyor.
Sans slip, sans soutien-gorge. Je suis choquée.
- Çamaşır yok, sütyen yok.
- Il faut que j'enlève le slip!
- Donumu soymalıyım!
Le contenu de mon slip est plus intéressant.
Paçalı donum bile daha iyi malzemeden yapılmıştır.
Je veux pas qu'elle me prenne pour un mec limité et chochotte.
Beni alçak sesle konuşan göğsünü traş etmiş slip don giyen adamlardan biri olduğumu düşünmesini istemem.
Eh, Bart. On a le même slip.
Bart, aynı külotu giymişiz.
Il est allé s'acheter un slip en cuir.
Belki, deri pantolon almak için, alışverişe gitmiştir.
T'as changé de slip?
İç çamaşırını değiştirdin mi?
Je ne sais pas pour toi, mais j'ai un Pinocchio dans le slip.
Seni bilmem ama, ben kendimi Pinokyo gibi hissetmeye başladım.
Faudrait lui en mettre dans son slip.
Belki bir tane de onun bacak arasına.
Je lui ai dit : "Ecoute, mon fils... " Achète-toi une grosse patate et fourre-la dans ton slip de bain.
Ona dedim ki, dinle oğlum büyük bir patates al ve mayonun içine sok.
" Demain, vous apprendrez à faire attendre les patients en slip.
İnsanları iç çamaşırlarıyla kabinde bekletme alıştırması yapacağız. "
"Le docteur veut vous voir en slip."
"Pantolonunuzu çıkarın.Doktor size pantolonsuz bakmak isteyecektir."
J'ai oublié d'emmener mon slip de bain.
Mayomu unuttum.
Il a glissé la main dans mon slip, enfin, vous voyez.
Sonra... sonra elini iç çamaşırımın içine soktu.
C'est l'élastique de mon slip qui a sauté.
İç çamaşırımdaki elastik kopmuş.
Tu lui glisses dans le slip? Non, merci, maman!
Hayır, teşekkür ederim, anne!
Beurk! Un slip!
Don.
J'enlève mon slip chez les autres.
Donumu başkalarının evinde çıkartırım.
Et un slip kangourou?
Beyaz don mu?
Et pendant ce temps, Rachel me met ton slip sous le nez... et me demande quand elle me verra jouer dans L'Affreuse bonne femme.
Bu olurken Rachel yüzüme senin donunu sokuyor ve Çirkin Kadın'ı oynarken beni ne zaman izlemeye gelebileceğini soruyor.
C'est un slip mangeable?
Yenilebilir iç çamaşırı mı
Garde ton slip.
- O zaman iç çamaşırın kalsın.
- J'ai dit "En slip!"
- Çıkar dedim pantolonunu. "

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]