Translate.vc / French → Turkish / Soho
Soho translate Turkish
305 parallel translation
Un vieillard et sept gamins Brûlés vifs, à Soho
Yedi çocuk ve bir yaşlı adam yandılar eski Soho'da.
Voici le meilleur danseur de Soho.
Soho'nun en iyi dansçısı.
Vois-tu la lune briller sur Soho?
Soho üzerindeki Ay'ı görebiliyor musun?
Ce sera : "Au revoir Soho, et à nous les beaux quartiers".
Soho'ya elveda ve büyük şehre merhaba diyeceğiz.
Quel taudis nous sert de planque désormais?
Soho'daki hangi lağım şimdiki büromuz?
C'est fini, les taudis.
Ne Soho lağımı mı?
Portez ceci à MIle Ivy Pearson, Diadem Court, Soho.
Bunu, Bayan lvy Pearson'a ilet, Diadem Court, Soho'da kendisi.
MEURTRE A SOHO. Meurtre brutal hier soir à Soho :
SOHO'DA CİNAYET Dün gece hunharca bir cinayet işlendi.
Vos dons de déduction et d'observation sont parfaits pour Limehouse ou Soho, mais ici, aux États-Unis, vous n'êtes pas à la hauteur.
Limehouse ya da Soho'da işe yarar fakat burada Amerika'da sanırım sizin boyunuzu aşıyor.
Faites passer le mot dans East End, Soho... et sur les quais.
Her yere duyurun, Doğu Yakası Soho, Nehir Kıyısı.
Haut fonctionnaire assassiné à Soho.
SÖMÜRGE GÖREVLİSİ SOHO'DA ÖLDÜRÜLDÜ
" a été poignardé, tôt ce matin, par un individu non identifié
"... bu sabah erken saatlerde Soho'da bir kulübün çıkışında...
" près d'un club de Soho.
"... bilinmeyen bir saldırgan tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Oui, Soho. Une belle et longue lettre.
- Soho, güzel uzun bir mektup.
Laissez-moi vous mettre dans l'ambiance la scène se situe dans un grenier sale de Soho au coeur même du vice de London square puis une ombre se déplace sur la scène - c'est vous Bill.
Sizi havaya sokayım. Sahne Soho'da pis bir çatı katında geçer Londra'nın ahlaksızlık yuvasının tam ortasında, işin daha kötüsü sahnede karanlık bir figür var - yani sen Bill.
" Ecoutez-les a Soho Square, Avalant tous les H
Öyle mi? " kulak verin bir Soho Meydanına R'ler düşmüş dört bir yana
Caerphilly à gogo LE SHOW SUPER CHAUD DE SOHO
Beyaz Peynir a-Gogo SOHO'DAKİ EN AÇIK ŞOV
Bertrand et moi allions dans un restaurant italien à Soho, mais ça n'a rien à voir.
Bertram'la birlikte Soho'da gittiğimiz bir İtalyan restoranı vardı. Ama buna hiç benzemiyordu.
Il est toujours à Soho, où il a été heureux toutes ces années.
Hâlâ Soho'da ve tüm o yılları iyi geçirdiğini sanıyor.
Et ce vieux père qui vit à Soho- - Depuis combien de temps n'a-t-il plu reçu d'argent?
Peki ya Soho'daki o yaşlı babacığın. Ona en son ne zaman para gönderebildin?
De Soho jusqu'à Brighton j'ai joué à tous les flippers
Soho'dan Brighton'a hemen hemen her tarafta.
De retour à New York, elle habitait à SoHo avec un type.
Yeniden New York'a taşınmıştı. Herifin biriyle Soho'da yaşıyordu.
Ce soir, à la galerie Elaine Cassell... les fans attendaient les célébrités... au vernissage de l'exposition de Laura Mars.
Bugün, Soho'daki, E laine Cassell Gallerisinde, L. Mars'ın fotoğraf sergisi açılışında, hayranları, meşhur ve zenginleri de beklediler.
Vous connaissez la Galerie Rowan à Soho?
Soho'da Rowan Galeri
- Soho.
- SoHo, böyle diyorlar.
- Quoi?
SoHo. - So-ne?
- Centre-ville, Soho.
- Güneye, Soho.
Je me sens artiste d'avant-garde.
Gerçek bir Soho'lu sanatçı gibi hissediyorum.
Je suis venu à Soho... ce soir...
Bu gece bu yakaya geçtim.
" Un homme a été écartelé par une foule déchaînée hier soir, dans le quartier chic de Soho, à Manhattan.
" Dün gece bir adam, Manhattan'ın Soho bölgesinde öfkeli bir çete tarafından kol ve bacaklarından parçalandı.
Je m'appelle Paul Hackett.
Adım Paul Hackett. Soho'dayım.
Je suis quelque part à Soho.
Tam adresi bilmiyorum.
C'est dans le quartier Sud, hé?
Soho'nun güneyindeki Jamaika mı?
Oui, plein Sud!
Hayır, dostum. Soho'nun epeyce güneyindeki.
Vous n'avez pas connu Soho, où je vivais.
Benim oturduğum yer Soho'da fazla kalmış olamazsın.
je parle des youpins de Soho, des étrangers.
Soho'daki çıfıtları kastediyorum. - Yabancılar.
Le passage obligé du photographe à Soho et à travers les feux de Times Square, shootant le coin à la mode et capturant par flashes toute cette merde.
Soholu fotoğrafçı Times Meydanı'nın çamurlu yollarından ağır adımlarla yürüyor... kalçadan çekiyor ve tüm pisliklerin bir anlık görüntülerini yakalıyor.
Ça ressemble à Barry Wilcox, plus souvent à Soho Square qu'au East End.
Harry Wilcox'ı andırıyor, Genelde Doğunun sonundan çok, Soho Meydanı'ndadır.
Si c'était le cas, Lestrade, vous feriez bien d'aller parler à Harry Wilcox, de Soho.
Eğer öyleyse Lestrade, Soho'daki Harry Tash Wilcox'la konuşmaktan daha kötüsünü yapman gerekecek.
En banlieue? Pourquoi pas à Soho, ou à Leicester Square?
Dış mahallelerinde de, neden Soho'da ya da Lesters Meydanında değil?
En bas de SoHo.
- Evet hemen Soho'nun orada.
Intelligence navale... et j'en passe.
Marin lntel Topluluğu. Ve SOHO.
Chez Chippers à SoHo.
Soho, Chippers'tan. Orada garsonluk yapıyordum.
Barkley, un coureur de mannequins très renommé... est l'un de ces prodiges de SoHo qui mène un grand train de vie... sans jamais avoir vendu un seul tableau.
Adı çıkmış bir mankenci olan Barkley..... görkemli bir yaşam elde etmiş SoHo mucizelerinden biriydi. Hem de tek bir resim satmadan.
2300 dollars pour un loft à soho.
2,300'e SoHo'da çatı katı.
Je m'occupais d'une galerie à Soho.
SoHo'da bir sanat galerisini yönetiyordum.
Tout le monde ne me parle que de Greenwich Village et SoHo.
Hep bana Village'da ve SoHo'da dolaşmamı söylerler.
Ursula est serveuse. Elle habite SoHo.
Ursula garsonluk yapıyor ve Soho'da yaşıyor.
Barkley, un coureur de mannequins tres renomme... est l'un de ces prodiges de SoHo qui mene un grand train de vie... sans jamais avoir vendu un seul tableau.
Barkley, adı çıkmış bir'mankenci'... SoHo'nun harikalarından bir başkası, hiç bir resminin satılmamış olmasına rağmen... harika bir hayatı olan bir ressam.
Ca n'avance pas, ce crime de Soho!
Soho cinayetlerinde bir yere varamıyoruz.
Elle fait l'anqle avec Crosby Av., à Soho. C'est où?
Nereye?