Translate.vc / French → Turkish / Sue
Sue translate Turkish
4,467 parallel translation
Le plan évolue constamment, Sue.
Evet, plan gelişiyor, Sue.
Venez, Sue!
Hadi, Sue!
On a encore quelques jours avant que,
Sue koro odasının ışıklarını söndürene kadar
Sue éteigne les lumières dans la salle de chorale, donc... profitons en au maximum.
Hala birkaç günümüz var. Hadi biraz eğlenelim.
- Salut, je suis Sue du bureau de Blanc de la Camomille?
- Merhaba, ben Sue Camomile White'ın ofisinden.
Sue... Tupp.
- Takeam Chek.
Tu crois qu'il y a combien de Sue, par ici?
Burada kaç tane Sue olabileceğini düşünüyorsun?
Elle a un nom.
Onun bir adı var, Sue.
C'est plus suffisant.
- Hayır efendim... - Vaziyet boktan, Sue.
C'est ma faute, je n'aurais pas dû vous jeter dans la fosse aux lions.
Üzgünüm Sue, bu benim hatam. Dikkatleri üzerine çekmemeliydim.
Désolé.
Üzgünüm Sue.
Cette semaine est un peu folle, j'aimerais que tu ailles chercher Sue au travail mardi.
Dinle bu hafta çok karışık yani Salı günü Sue'yu işten alman lazım.
C'est le blouson de Sue.
Bu Sue'nun montu.
Emmène Sue.
Sue'yla git.
C'est des bonnes places, Sue, contre Michigan.
Michigan maçında saha önü koltukları Sue.
Hey, Sue.
Selam Sue.
Et Sue a aimé?
Sue'nun hoşuna gitti mi?
Je sais que tu n'as pas emmené Sue.
Sue'yu götürmediğini biliyorum.
Tu y as emmené Sue et tu n'as jamais pensé à demander à Axl.
Sue'yu buz patenine götürdün ama Axl'a sormayı hiç düşünmedin.
Je tiens debout, comme Axl, sur deux jambes, ce qui aurait été parfait pour le patinage, mais nous ne le saurons jamais parce que tu as emmenée Sue.
Evet var, Axl mükemmel bir patenci olabilirdi. Bunu asla öğrenemeyeceğiz çünkü buz patenine sadece Sue'yu götürdün.
C'est quand la dernière fois que t'as fait quelque chose avec Sue?
Sen en son ne zaman Sue ile bir şeyler yaptın?
Je passe du temps avec Sue.
Sue'yla zaman geçiriyorum.
Mike ne voulait pas l'entendre, mais plus il y pensait, plus il réalisait qu'il n'avait pas toujours donné à Sue l'attention qu'elle méritait.
Mike ilk başta inanmak istemedi ama biraz daha düşününce Sue'ya vermesi gereken dikkati vermediğini fark etmişti.
Non Sue, tu n'as pas à être volontaire.
Hayır Sue. Gönüllü olmak zorunda değilsin.
Sue, personne n'est malade, pas de divorce.
Sue kimse hasta değil ve boşanma yok.
Il n'est pas inoffensif, Sue.
Zararsız değil, Sue.
J'aimerais pouvoir dire qu'une planche à découper dans la tête signerait la fin du combat entre Axl et Sue.
Axl'ın yüzüne aldığı darbeyle Sue ile girdiği destansı mücadele sona erdi demek isterdim.
- Désolé, Sue.
- Üzgünüm Sue.
Pendant que Sue tenait tête à Axl, j'acceptais d'aller acheter des chaussures avec mon patron.
Sue Axl'a karşı ayaklanırken ben patronumla ayakkabı alışverişine gitmiş ve çökmüştüm.
Sue savait que ça allait trop loin.
Sue olayın çok büyüdüğünü biliyordu.
Harley et Sue, vous êtes mes petits fouineurs parce que vous êtes petits et fouineurs.
Harley ve Sue, siz benim Küçük Sinsi'lerimsiniz. Çünkü küçüksünüz ve sinsisiniz.
Allons voir tante Sue.
- Hadi Sue Halanı görelim.
Demande d'abord à tante Sue.
Bilmiyorum. Önce Sue Halaya sormalısın.
Je t'aime. Écoute bien tante Sue.
Seni seviyorum ve Sue Halan ne derse yap, tamam mı?
Ça fait maintenant 3 heures et quelques qu'une petite fille de 4 ans Gabby Hoffer a été enlevée de la voiture de sa cousine Sue Walsh.
4 yaşındaki Gabby Hoffer kuzeni Sue Walsh'un aracından kaçırılalı 3 saat oldu.
Sue a dit aux autorités locales qu'elle était pas loin de sa maison. Elle ne voulait pas réveiller Gabby. Elle n'est rentrée dans ce magasin que 4 minutes.
Sue yerel yetkililere evinden birkaç blok ötede olduğunu Gabby'yi uyandırmak istemediğini ve 4 dakikanın altında bir sürede o mağazaya girip çıktığını anlatmış.
On a un témoin mais ses souvenirs, se limitent a un van foncé près de la voiture de Sue.
Bir görgü tanığı var ama gördükleri Sue'nun aracının yanına park eden koyu renk bir kamyonetle sınırlı.
Morgan, toi et JJ allez voir à la maison de Sue Walsh.
Morgan, sen ve JJ Sue Walsh'un evine gidin.
Ça bloquait la vue sur la voiture de Sue.
Sue'nun arabası önünü kapattığı için tam görememiş.
D'accord, Sue.
Tamam Sue.
Quand Sue l'a emmenée en voiture.
Sue onu arabayla gezintiye çıkardığında.
L'histoire de Sue tient debout.
Sue'nun hikâyesi uyuşuyor.
Va jusqu'à l'arrivée de Sue à 22h03.
Sue'nun akşam 10 : 03'te gelmesine geçelim.
Là- - C'est la chemise de Sue?
Şuradaki Sue'nun gömleği mi?
Vous pensez qu'elle à fait tout ça?
Sizce bunları Sue mu yaptı?
Regarde si il a un récent contact entre Ian Little et Sue Walsh.
Ian Little ve Sue Walsh arasında son zamanlarda bir temas var mı bak.
Il y a des douzaines d'appels depuis ce numéro et je vais vérifier avec celui de chez Sue Walsh.
Ona ve bu numaradan düzinelerce arama var ve bunu Sue Walsh'un eviyle karşılaştırıyorum.
Sue, on a besoin d'une déposition formelle.
Sue, resmi ifaden lazım.
N'as-tu jamais hésité a laissé Gabby avec Sue?
Gabby'yi Sue'ya emanet etmekte tereddüttünüz oldu mu hiç?
Je m'appelle Sue.
Adım Sue.
Sue est à l'intérieur?
- Değiştirilmemişler. - Sue içeride mi?