Translate.vc / French → Turkish / Tira
Tira translate Turkish
70 parallel translation
Il posa sa main sur mon front et me tira dans la vie, comme s'il m'avait tiré avec une corde!
Elini başıma koydu... sonra derin bir kuyudan çıkarır gibi beni hayata geri getirdi.
Si seulement j'avais un rasoir.
Bir jilet bulsam tiraº olabilirdim.
Avant la nuit, en traversant la grande île des sargasses qui se balançaient dans l'eau claire comme si l'océan faisait l'amour sous une couverture jaune, il prit un dauphin à la ligne et il le tira dans la yole.
Hava kararmadan hemen önce sargasso otlarıyla çevrili büyük bir adayı geçerlerken sanki okyanus sarı bir battaniyenin altında bir şeyle sevişiyormuş gibi bir aşağı bir yukarı sallanırken küçük oltasına bir yunus takılmış ve onu kayığına çekmişti.
" Il tira une flèche en l'air
Bir ok attım havaya...
A propos des fils du seigneur Bouc, maître du comté de Rohacek, à la chasse sur la voie royale, et comment leur voisin en tira profit, et qui s'en sortit sain et sauf par le miracle du Saint-Esprit.
Kozlik kardeşlerden ikisi imparatorluk yoluna nasıl ava gitti, ve onların, ganimetini çalan komşuları, nasıl kutsal bir ışıkla ölümden kıl payı kurtuldu.
Avant de partir, il tira sur un ballon qu'il jugeait superflu.
Ayrılmadan önce fazla yük olarak gördüğü futbol topunu vurdu.
Par tous les saints! Pourquoi ne pas chanter "On tira à la courte paille"... ou faire "Am-stram-gram..."
Daha neler. "Portakalı soydum, başucuma koydum" oynayalım istersen.
Il enleva facilement les bagues qu'elle portait à une main, mais l'autre main portait les bagues les plus précieuses. Il tira et tira mais il ne put les enlever.
Bu elindeki yüzükler kolayca çıktı ; ancak diğer eldeki daha büyük ve değerli olanı ne kadar çekiştirse de yerinden oynatamadı.
Il plongea ses doigts dans la blessure... tira sur les chairs, pour les remonter sur la poitrine... comme un serpent qui fait sa mue.
Sonra parmaklarını yaranın içinde soktu... derisini, göğsünü baştan başa yırtarak çekti... tıpkı derisini çıkartan bir yılan gibi.
Vif d'esprit, il sauta dans un tramway approchant, et tira le frein.
Büyük bir özgüvenle, yaklaşan tramvaya atlayıp el frenini kendisi çekti.
On n'en tira plus rien.
Cevap vermeyecek.
COUPE DE CHEVEUX 15 cents BAIN 20 cents
BANYO 20 CENT - SAÇ TIRAªI 15 CENT SAKAL TIRAªI 10 CENT
Et le SS qui les suivait, leur tira dessus.
SS'ler onların arkalarından ateş etti.
David prit une pierre qu'il tira à la fronde. Il atteignit le Philistin au front. Il tomba face contre terre.
David elini çantasına koyup bir taş alarak attı ve Filistinlinin kafasına vurdu o ve yere düştü.
"Ll ouvrit les gaz et poussa et tira et poussa et tira " et crachota encore, puis il... puis il... "
Ve başladı ilerlemeye bir ileri bir geri... biraz daha ileri biraz daha...
Alors, arrivé à la 99ème nuit... le soldat se leva, prit sa chaise... et il se tira!
Nihayet, 99. günün akşamında asker ayağa kalktı, sandalyesini aldı ve gitti.
Il grimpa sur la cheminée Ce gros rat Il me montra ses fesses Et la langue me tira
Ve o, şişko pislik bacadan tırmanmadan önce, bana iki kez poposunu gösterip, dilini çıkardı.
Ce poseur de goupille essaya de le buter avec un bâton de nitro... mais Tommy sentit la substance et lui tira une balle dans le corps.
Sinsi herif onu nitroyla boğmaya kalkıştı fakat gaz kokusunu aldı, ve bir zerre kurşunla at binicisini alt etti.
Elle en tira un objet. Et referma le panneau.
Sonra oradan bir şey alıp hole doğru çıktı.
- Ayant changé cette antique pétoire en souvenir de famille, il tira de cette dérisoire cartonnade un immense fusil.
Böylece antika silah, bir aile yadigarına dönüştü. Babam koca tüfeği, o garip kutusundan çıkardı.
Cette ordure ne s'en tira pas comme ça.
Bu pislik o kadar kolay kurtulamayacak.
Après tout, "Anastasia" signifie : "celle qui rena ^ tira".
Üstelik, Anastasya, "yeniden doğacak" anlamına gelir.
Il se tira une balle dans la bouche.
O sene ağzına silahı dayadı.
" Phœnix se retourna et tira deux fois.
- Günaydın. - Biliyorum.
Très bien. " Ll la tira vers lui,
- Hoşça kal demeyecek misin?
Elle a tiré sa jupe jusqu'au nombril. Et rapidement elle me tira le zizi.
Eteklerini karnına kadar çekti ve bir çırpıda sikimi dışarı çıkarttı.
De son expérience elle tira un livre.
Bu konuda bir kitap yazmıştı.
Les choses devinrent sérieuses. On tira plus loin.
.. Ve modern silahların ortaya çıkmasıyla..
On ne se tira pas d'ici.
Buradan çıkamayız.
Pendant l'après-midi du 20 juillet, une jeep pénétra dans la foule Un officier de police âgé de 18 ans pointa son pistolet à travers la vite arrière et tira une balle dans la tête de Carlo Giuliani.
20 Temmuz 2001, Protestolar boyunca,... İtalyan polisi çok yakın mesafeden,... Carlo Giuliani'nin yüzüne iki el ateş etti.
- "Il tira profit de son cœur."
- "Onun kalbini çaldı."
Sans savoir pourquoi, il tira sur les corps.
Hiçbirşeyden haberi olmayan bu adam da kurşuna dizilerek öldürüldü.
Mais, aussi frustré qu'il était, Papa nous tira d'affaire
Ama, ne kadar sorunlu da olsa, hep bizimleydi., babam bizi ordan çıkartmak için tekrar geldi.
Quand je harponnai mon premier phoque, mon père s'étendit à plat ventre sur la glace, et l'on tira le phoque encore vivant en travers de son dos nu.
İlk yakaladığım şeyi sadece erkekler yiyebilirlerdi ve hiç bir şey artmamalıydı. İlk geyiğim için, tüfek kullanmam yasaklandı.
Thira se noie!
Hey! Tira boğuluyor!
Si vous songez à m'abandonner, il vous tira une balle dans la tête.
Beni ele verirsen peşine düşer ve seni öldürür.
Mais il s'en tira à bon compte et vécut heureux pour toujours, sans même éprouver une pointe de remord pour ce qu'il avait fait.
Yaptıklarıyla ilgili en ufak bir vicdan azabı duymaksızın sonsuza dek mutlu yaşadı.
Le soldat a alors pointé son arme vers la tête de Musa, et tira 5 balles
Sonra, asker silahını Musa'nın kafasına dayayıp ona beş el ateş etti.
Sa vigueur est identique au jour où il tira l'épée!
Kılıç seçimini yaptığından beri, korkusuz görüntüsü hiç değişmedi.
M. Monk et l'homme qui tira sur le père Noël.
Sezon 6 - Bölüm 10 Mr. Monk ve Noel Babayı Vuran Adam.
" He gained from Heaven ( qu'il tira du Paradis )
" Cennetten kazandığı
" et tira un coup de feu avant de perdre connaissance.
"Ve bayılmadan önce tek bir atış yapabildi."
M. Bragg tira dans la tête de l'adjoint avec sa Winchester.
Bay Bragg, Winchester'i ile görevlileri vurdu.
Et lorsqu'il le comprit vraiment, il chercha son vieux revolver de service et se tira une balle dans la tête.
Ve bunu anladığı zaman da tabancasını eline aldı ve beynine bir kurşun sıktı.
Elle tira au pistolet et Gitti tomba morte dans la piscine.
Vuruldu, havuza düşerken öldü.
" Et alors qu'Izadora cherchait ŕ cacher ses joues rosâtres que le vent effleurait....... Jack la saisit par la taille et la tira vers lui.
" Ve İzadora, tatlı meltemin yaladığı pembeleşmiş yanaklarını saklamaya çalışırken, Jack onu belinden yakalayıp, kendine çekti.
Je n'avais que 14 ans quand un lâche du nom de Tom Chaney tira sur mon père et lui arracha la vie, son cheval, et deux pièces d'or qu'il gardait dans sa ceinture.
Tom Chaney isimli bir korkak, babamı vurduğunda daha 14 yaşındaydım. Babamı öldürüp, atını ve pantolununun cebinde taşıdığı iki California altınını çalmış.
Quand papa tenta d'intervenir, Chaney lui tira dessus.
Babam araya girmeye çalıştığı sırada Chaney onu vurmuş.
Et je juste tira, tira et l! Et quand je arrivé au sommet, l juste arraché les crochets de ma poitrine.
Kendimi yukarı çektim ve çektim ve yukarı çıktığımda o çengelleri göğsümden çıkarıp attım.
Il tira de nouveau et lança la flèche juste à côté du centre de la cible.
Sonra bir ok daha aldı ve yaya oturttu.
Ca aurait pu être pire, ca aurait pu être à ma soirée, quand j'essayais de servir le tiramisu, et que le'tira'avait été léché.
Daha kötüsü de olabilirdi. "Tira" sı yalanmış bir tramisu ikram ettiğim yemek partimde de olabilirdiniz.