Translate.vc / French → Turkish / Tomar
Tomar translate Turkish
387 parallel translation
Ah! des biftons! Ah!
Bir tomar para!
- Il en a toujours une liasse.
Sürekli bir tomar para taşıyor. Tamam, hepsi bu kadar.
Des beaux billets comme. Ça serait tout de même dommage.
- Koca bir tomarı mı?
Une rentrée de blé me fera pas de mal, j'ai rencontré une souris.
Olur da geçen haftaki manitaya rastlarsam, bir tomar arpa harcayabilirim.
Je vais porter la boîte à Mac et toucher un paquet.
Birkaç saat içinde şu kutuyu Koca Mac'e teslim etmiş olacağım. O da bana bir tomar para verecek.
Il a perdu un paquet à Newburgh.
Diyebilirim ki, Johnnie Newbury'de bir tomar para kaybetmiştir.
Ce tas de papiers ne vaut rien.
Bir tomar kağıt bir işe yaramaz.
Une bonne allonge, un coup de poing américain, un grade... un insigne de flic, un caillou... ou une liasse de billets.
Yumruk atarken fazladan mesafe, bir tunç muşta... apoletler, üzerinde polis yazan bir rozet... elinde bir taş ya da cebinde bir tomar para.
Je trouve qu'un poulet justifie autant un meurtre qu'une blonde, un matelas rempli de billets de banque, ou n'importe quelle raison ennuyeuse habituelle.
Bence bir tavuk cinayet için gayet iyi bir neden olabilir. En az bir sarışın, bir tomar para veya alışıldık akla gelmeyen diğer sebepler kadar iyi bir sebep.
Je me souviens de cette banderole dans la maison à Yamato.
O Tomarı, Yamato'daki evden hatırlıyorum.
Joli pactole.
Koca bir tomar.
II est logique que belle Rêve finisse ainsi : un tas de vieux papiers dans vos mains diIigentes.
Belle Reve'in bu iri ve yetenekli ellerde bir kağıt tomarına dönüşmesi, ne kadar uyumlu oldu!
Ils dansent en attendant d'emballer les girls après le spectacle.
Şovdaki kızları beklerken bir tomar para saçıyorlar. Ve sen de tıpkı onlar gibisin.
Pas une dent dans la gueule qui ne me coûte pas un maximum.
Ağzındaki her bir dişe bir tomar para harcamışımdır.
Aide-nous à faire notre pelote.
Sen bizim birkaç tomar kazanmamıza yardım et.
Le médecin qui m'a soigné me faisait de curieux titillements...
Bir doktor, bir tomar pamuk aldı. İçeri ve dışarı...
Tous ce que les caves ont perdu pendant la saison... ça fait une jolie masse.
Bu sezon enayilerin kaybettiği tomar tomar paralar.
- J'avais 500 livres, elles ont disparu!
- Bir tomar 500 lük vardı ama yok!
On dit qu'il a filé avec un paquet où tu avais ta part. - Vous l'avez retrouvé?
Biz, koca bir tomar parayla kaçmış, paranın da bir kısmı seninmiş diye duyduk.
On l'a jeté comme un tas de vieux journaux.
Bir tomar eski gazete gibi fırlattılar güverteye.
Mettez-le avec les autres, là-bas.
- Oradaki tomarın üzerine bırak.
Et Blondie se tenait là, comme ma conscience, remuant une liasse de billets aussi épaisse qu'un jeu de cartes.
Birden Blondie kendi vicdanım gibi karşıma dikildi. Kağıt destesi kalınlığındaki para tomarını gözüme sokuyordu.
La même semaine, il avait raflé une fortune à un des parrains.
Önemli adamlardan birinden bir tomar para kaçırdığı haberi yayılmıştı.
Cet homme est Victor Tomar. Un fournisseur d'armes qui vend au plus offrant.
Resimdeki Victor Tomar fark gözetmeksizin herkese satış yapan uluslararası bir silah tüccarı.
Après-demain, Tomar embarquera avec l'émeraude à bord de la Reine de Suez à Beicosia, pour rejoindre Tanger.
Öbür gün, Tomar, zümrüt ile Beicosia'dan S.S. Süveyş Kraliçesi'ne binerek Tanca'ya doğru yola çıkacak.
Ceci est la suite de monsieur Tomar, madame.
Burası Mösyö Tomar'ın suiti, madam.
Puis-je rencontrer M. Tomar? Il s'agit d'une affaire urgente.
Bay Tomar'ı çok acil bir konu için görebilir miyim?
Nous devons nous arranger pour que M. Tomar la sorte du coffre.
Bay Tomar'ın, zümrütü bizim için kasadan çıkartmasını sağlamalıyız.
Il s'appelle Victor Tomar.
Victor Tomar.
Vous m'avez dit que vous vouliez jouer contre Tomar.
Daha önce şu Tomar denen adamla oynamak istediğini söyledin.
Tomar est justement en possession d'un bien qui m'intéresse.
Bu gerçekleşirse, benim de Tomar'da istediğim bir şey var.
- Il refuse de vous la vendre?
- Tomar satmıyor mu?
Tomar arrive.
Tomar salona gidiyor.
Tomar arrive.
Tomar yolda.
Drea, Tomar, au rapport.
Drea, Tomar, rapor verin.
Tomar a inventé un mécanisme d'alarme.
Tomar, kurcalanmasını önleyen bir mekanizma kurdu.
Dans ce cas, Tomar ne devrait pas se régaler en ce moment.
O halde Tomar yemeğin tadını beğenmemeliydi.
Même chose pour Tomar.
Tomar'ı da öyle.
Parmi les autres prix, deux ans pour effraction, un cageot de mandats de perquisition, un T-shirt "Alors c'est quoi, ça?" et un week-end pour deux avec le skinhead de votre choix.
Diğer ödüller arasında, haneye tecavüzden iki yıl bir tomar arama izni, "Peki Bunlar Ne?" tişörtü ve seçtiğiniz dazlakla iki kişilik bir hafta sonu.
D'abord, prenez un tas de fleurs.
Önce bir tomar çiçek alınır.
Vous avez dû toucher..
Vanina 2 sana bir tomar para kazandırmıştır.
Patiente jusque-là.
Senin için bize bir tomar verecekler.
Occupe-toi des billets de 20.
Her bir tomarı saymış bulunuyoruz.
Elle m'a coûté une fortune.
O şey bana bir tomar paraya mal oldu.
Voilà ta liasse.
Bu senin tomarın.
Ça fait un sacré paquet!
Bir tomar para.
Peut-être qu'il pense aller à Belmont et gagner le gros lot.
Belki de bir tomar para kazanabileceğini düşünmüştür.
Non, une rame entière.
Hayır. Bir tomar gerekli.
Combien de rames?
Kaç tomar?
Deux rames, s'il vous plaît.
İki tomar, lütfen.
Donnez-m'en seulement une.
Yalnızca bir tomar verin.