English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Torrent

Torrent translate Turkish

170 parallel translation
La petite rivière en bas était rouge : un torrent déchaîné de sang.
Derelerin rengi kırmızıya dönmüş, kan sel gibi akıyordu.
Croyez-moi, cet Andrew Jackson, le terrible volcan de Washington, répand, tel un torrent de lave, la corruption politique sur la totalité de notre pays. Ce flot détruit les terres fertiles et les êtres vivants.
Andrew Jackson, Washington'daki o büyük ejderha ağzıyla alev gibi siyasal suistimal saçarak bu toprakları enine boyuna silip süpürerek hasar görmemiş tek yeşil yer ve yaşayan canlı bırakmamıştır.
Le torrent devient ruisseau.
Dağlardan gelen azgın bir nehir yerine, sessiz ve küçük bir dere gibi oluyor.
C'est drôle comme la musique est plus éloquente qu'un torrent de paroles.
Birkaç müzik notasıyla bir yığın sözden daha çok şey ifade edebilmek çok tuhaf.
Il y avait un pont au-dessus d'un torrent. Le soleil tentait de se montrer, mais sans grand succès.
Küçük bir köprü ve çay vardı güneş çıkmak için çabalıyordu ama pek başarılı sayılmazdı.
Et puis un matin, un gros titre... une déclaration de guerre, la bourse qui s'effondre, ou un gentil petit vieux abattu en pleine rue et voici le quotidien de notre communauté bouleversé ses eaux calmes transformées en torrent impétueux.
Sonra bir sabah, kara manşetler gözümüze çarpıyor. Savaş ilan edildi, borsa çöküyor veya yaşlı bir adam sokakta vuruldu ve toplum hayatının sessiz merkezi bir anda alevlenir. Suları kaynar ve sessiz akıntıları yeni ve dolambaçlı yollarda kıvrılır.
Mais au-delà du domaine de Tarzan, il devient un tumultueux torrent, soulevé par des rapides tourbillonnants. Il traverse de tortueux marécages et des grottes inexplorées. Puis il va se perdre dans un dédale de petites îles avant de se jeter dans la mer par un passage souterrain.
Ama Tarzan'ın evini geçtikten sonra çok geçmeden türbülanslarla dalgalanan öfkeli bir taşkına döner sonra dolambaçlı bataklardan geçer sonra da mağaralardan ve sonunda bir adacıklar labirentine yutulur ki bu labirentten bir alt geçit sayesinde denize dökülür.
- Une allumette? Merci. Dans un torrent de flammes
Hiç tereddüt etmeden canavarı meydana çıkaracağız.
New York par tous les vents, un torrent des Alpes qui ronronne, le loch Lomond au retour de l'automne, tu es mon clair de lune à Capri.
Berrak bir günde New York'sun Bir parça güneş büyüyen İsveç Alplerisin Sonbahar ressamsa sende Lomond When'sin
On ne retient pas un torrent.
Bu insan selinin önünde duramazsın.
Vous savez comment franchir ce torrent?
Karşıya geçmek için iyi bir fikrin var mı?
Impossible. Il va falloir marcher longtemps le long du torrent.
Buradan karşıya geçemeyiz Aşagıya doğru gitmemiz lazım.
Vous voulez suivre le torrent? Alors, emmenez-la!
Eğer aşağı gidiyorsan kızı da al.
De tous nos muscles, nous cognions sur le torrent, le repoussant, le défiant d'un coeur rebelle.
O da atladı hemen doğrusu. Sel gibi akıyordu su şarıl şarıl. Bizse hiç aldırmayıp azgın akıntıya, sağlam pençelerle yarıyorduk suları.
Il se prend pour un châtelain. Avec torrent poissonneux et chevaux, menant une vie de gentilhomme.
Kendini alabalık nehirleri ve atlarla dolu bir batı ülkesinde toprak ağası hayatı sürdürür olarak görüyor.
Le flot des réfugiés devint un torrent, puis un immense sauve-qui-peut, sans ordre ni but.
Kaçanlar, giderek bir insan seli oluşturdu. Düzensiz ve amaçsız kaçan bu insanlar, yenik düşmüş dev bir orduyu andırıyorlardı.
L'une est comme un torrent, l'autre comme un lac.
Birisi bir nehir, diğeri ise göl.
"Un torrent surgi de son âme dévasta son subconscient..."
Tüm o düşüşte olan nabızlar yastığa yayılmış saçlar.
Le torrent surgi de nos âmes balayera tous les obstacles...
Düşüşte nabızlarım, çabalıyorum. Şimdi beraberiz, bitiyoruz ve başlıyoruz.
Comme un torrent surgi de l'âme... et qui balaie tous les obstacles?
" Çıkışta ve düşüşte nabızlarım! Şimdi beraberiz, bitiyoruz ve başlıyoruz!
Parfait, mais comment arrêter un torrent?
Bunu duyduğuma sevindim ama bazı şeyleri başlatmak durdurmaktan çok daha kolaydır.
" Sans doute à cause des eaux glacées du torrent...
" Şüphesiz bu, az önce üstünden geçtiğim, dağdan inen...
"et que le torrent issu des neiges éternelles t'ait lavée de son eau,"
"... sürekli akan kar ırmağında temizlendi. "
Dessous, court un torrent sauvage.
Altından bir ırmak akıyor
On a retrouvé le corps de Boris dans le torrent.
Bu da ne? Boris'in cesedini akıntıda bulmuşlar efendim.
Si j'avais bu moins de whisky et plus d'eau du torrent, c'est moi qui aurais tout cet or.
Eğer daha az viski içseydim ve dereden daha fazla su içseydim, Muhtemelen bu altının hepsine sahip olabilirdim.
Écrase, sac à puces, ou tu finis dans le torrent.
Kapa çeneni, pire torbası, kapamazsan ağzına vuracağım!
Cherche le trou le plus froid du torrent et assieds-toi dedans.
Sen neden kendine şu azgın derenin civarında soğuk bir yer bulup orada oturmuyorsun?
J'ai soulevé le couvercle et j'ai vu un grand précipice, et les eaux claires d'un torrent.
Gözlerimi açtığımda,... sarp bir uçurumla karşılaştım. Tâ aşağıda acelesi olan bir akıntı vardı.
Pourquoi nous font-ils entasser cette végétation dans un torrent d'acide? C'est...
Neden bize bu bitki yığınını asit nehirine attırıyorlar?
La Tour de Tokyo est grande à cause de l'antenne télévisée.
Tokyo Kulesi Torrent gibidir. Televizyon heyeti sayesinde orada bulunuyor.
"Tes mots sont un torrent " Qui recouvre la vieille France du sang de son peuple
Sözcüklerin döndü sele boğdu Fransa halkını kana...
C'est un torrent! Une avalanche!
Adeta bir sel, bir çığ.
Il est parti dans le torrent des années qui ne s'arrête jamais.
Şimdi geçip giden ve hiç durmayan yılların ruhların nehrine katıldı.
Quel pharaon d'une dynastie oubliée a reposé ici avant de se laisseremporter parle torrent, sous les pierres, partant à la recherche de la vie étemelle?
Hangi unutulmuş hanedanın hangi firavunu bu taşların arkasındaki hangi akımın kucağına sürüklenmeden önce sonsuz yaşamı bulmak için buraya gömülmüştü?
Mon esprit est un torrent tumultueux où affluent des ruisseaux de pensées tombant en cascade d'alternatives.
Kafamdakiler, düşünce nehirlerinden... azgın dalgalarla taşıp... yaratıcı alternatif şelaleler şeklinde dökülen kudurmuş bir sel gibi.
Pas quelques gouttes, un torrent!
Azar azar alacağız ama orda devasa bir kaynak var.
C'est le torrent derrière le bois.
Ve bu... Koruluğun arkasında akan çay.
C'est une grotte creusée dans le sol terrestre... par un torrent de roche liquéfiée.
Kayaların bir lav nehri tarafından oyulduğu Dünya'nın merkezine doğru giden bir mağaradayız.
Et en ce qui te concerne, ce n'est déjà pas un torrent.
İşin doğrusu, sana göre, hızlı akan temiz bir ırmakla karşı karşıya değiliz.
Le torrent, alimenté par le glacier qui fond, plonge dans une énorme abysse, d'où sortent les embruns comme la fumée sort d'une maison en flammes.
Eriyen buzuldan gelen su dökülürken kabararak, sanki yanan bir evden çıkan duman gibi görünüyor ve bu muazzam derin uçurumdan aşağı dökülüyor.
Le torrent est à 30 mètres.
Akarsu 30 metre aşağıda.
Cette vision avait la fraîcheur et la clarté d'un torrent.
Bu bir hayaldi. Dağların arasından gelen bir akarsu gibi tertemiz.
phil. J'ai 39 ans et je dis "meuh, Ies vaches" dans un torrent.
Hey, Phil. 39 yaşındayım ve nehirde "möö inek" diyorum.
Je m'accrochais à ces clés. Telle une branche sur les rives d'un torrent. A présent, j'ai lâché.
O anahtarlara öylesine bağlanmıştım ki, taşmış bir nehirin kenarında duran bir dala tutunuyor gibiyidim ve artık bırakma zamanı geldi.
Nous avons dû nous amuser, cherchant notre pitance, buvant l'eau d'un torrent, ôtant insectes et brindilles du pelage de l'autre.
Birlikte yiyecek aradığımız, bir dereden su içtiğimiz, birbirimizin üstünden kurtçukları ve çiçek tohumlarını topladığımız zamanlar.
Elle doit seulement laver des plats dans un torrent!
Sadece çeşmenin yanında bulaşıkları yıkayacak.
Je pensais à sa fille pour la scène du torrent.
Kızını düşünüyorum... çeşmedeki sahne için.
Ici, dans le final tragique de Comme un Torrent, les acteurs semblent se fondre dans ce qui les entoure.
"Some Came Running" in hüzünlü sonunda olduğu gibi. Oyuncular çevreleriyle bütünleşmiş sanki.
C'est un torrent.
Çok vahşi bir nehir.
COMME UN TORRENT Vincente Minnelli, 1958
Anne!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]