Translate.vc / French → Turkish / Tus
Tus translate Turkish
957 parallel translation
Il secoue les hommes comme des fœtus de paille.
Sana söylüyorum, kaptan, bu Kong denen dünyadaki en büyük şey. Kütüğün üzerindeki adamları sanki sineklermiş gibi salladı.
Le fœtus sortira dans quelques jours.
Cenin birkaç güne düşecektir.
Ils se sont tus, l'air soupçonneux.
Şüpheli bir biçimde suratları asıldı.
- Que vois-tus?
- Ne görüyorsun?
J'ai rarement vu un fœtus aussi parfaitement formé.
Gördüğüm en kusursuz ceninlerden biri.
C'est un fœtus de 7 mois... après 5 mois de gestation!
Bu 7 aylık bir cenin, hem de 5 ay geçmişken.
Pourquoi nous sommes-nous tus?
Neden sessiz kaldık?
Entre-temps, tu essaies de te débarrasser du fœtus.
Bebekten kurtulmayı denedin.
Et il en est ainsi de la circulation sanguine, résultant de la position du fœtus.
Aynı şekilde, kan akışı, fetüsün konumundan kaynaklanır.
Père! Les tambours se sont tus.
Baba, Suwa tapınağının davulları sustu.
Mais ils se sont tus.
Ama artık sessizler.
Ils se sont tus.
Sustular.
Mais on s'est tus, tant que ça ne nous touchait pas.
Fakat bizim başımıza gelmediği sürece, hepimiz sessiz kalmaya devam edeceğiz.
LUH CONSOMMÉE LE 21 / 87 NOM RÉAFFECTÉ À FŒTUS 66691
Bir şey olmayacak. LUH 3417 TÜKETİLDİ ADI FETUS 66691'E VERİLDİ
- Approuvez-vous l'assassinat? - On s'est tus quand Hitler a failli être assassiné.
- Kötü olduğu için Hitler'in suikastine..... göz yumduk.
- Mais que faits-tus?
- Ne yapıyorsun?
Quand tout Rome a défilé dans son lit, nous nous sommes tus.
Bütün Roma akın akın kadının yatağına koşarken, sesimizi çıkarmadık.
Le fœtus se développe neuf fois plus vite qu'à l'ordinaire.
Cenin normalin dokuz katı hızla büyüyor.
En 25 ans, je n'ai connu que deux cas de cannibalisme, tus pas Ie gouvernement.
Ben son 25 yılda yalnızca iki tane yamyamlık vakası duydum, onlar da hükümet tarafından hasıraltı edildi.
Lava tus dientes.
Lava tus dientes.
Où le fœtus va-t-il se développer?
Cenin nerede yaşayacak?
Notre mère, dernière reine de Myrus, voyant la collision avec l'arme génocide, nous congela quand nous étions encore fœtus et nous projeta dans les profondeurs de l'espace.
Jane, Catherine, ve ben Milos'un son kraliçeleriyiz Milos yok olmadan hemen önce dondurulup, uzaya gönderildik.
C'était comme s'il était devant le fœtus d'un bébé Querelle.
Sanki önceden bir bebek Querelle ceniniymiş gibi, duruyordu.
Mangin, ils sont tres mauvais avec moi en ce moment, y m'ont refusé la provisoire tus ais pour Simon...
Gidip kendimi kurda teslim mi edeyim? Mangin, şu sıra bana karşı çok kötüler.
Le fœtus est mort à l'intérieur de la mère.
Embriyo kadının karnında ölmüş.
Les canons se sont tus.
silahlarımız sustu.
Les canons se sont tus parce qu'on va attaquer.
Silahlar sustu, zira taarruz başlamak üzere.
Les fœtus rêvent-ils?
Doğmamış bebek rüya görür mü?
Docteur... Les fœtus rêvent?
Dr. Moore, doğmamış bir bebek rüya görebilir mi?
Touché.
Tuş.
Quelques touches noires et blanches, et des doigts trop maladroits. Mais c'est vous, en un sens.
Birkaç siyah, birkaç da beyaz tuş ve fazlasıyla beceriksiz parmaklarla.
Qu'est-ce qu'il y a?
- Ne var, senin için kötü tuş mu?
Cette manette rouge me fascine.
Beni en çok şu küçük tuş büyülüyor, şuradaki küçük, kırmızı olan.
Touché!
Tuş oldum.
Combien de clés?
- Kaç tuş var?
Un interrupteur pour chaque chose.
Burada bir tuş ve anahtar var, her şey için.
- La pression sur les touches est différente.
- Tuş vuruşları aynı değil.
Touché, capitaine.
Tuş, Kaptan. Tuş!
Tus.
Öldüler.
En réalité le propos de ce que tu appelles la civilisation c'est un mannequin en habit de velours noir, qui appuie sur un putain de bouton pour anéantir une planète à des millions de milliers d'années lumière,
Senin medeniyet dediğin şeyin amacı ceketli bir adamın, viski ve şarabıyla bir tuşa basması... Milyarlarca kilometre öteden bir gezegeni yok edecek, hiç görmediği milyarlarca insanı öldürecek bir tuş.
Hé, touché, Harry.
Tuş oldun Harry.
Quand la lettre touche le ruban, elle s'imprime et reste visible sur le ruban.
Ve tuş şeride çarptığında, kullanılmış şeritte açıkça okunacak şekilde harfe uygun delik açar.
- Tu abandonnes?
- Tuş mu?
- Ouais.
- Tuş.
Un match en 3 rounds de 5 mn, une seule immobilisation.
Üç rauntluk bir maç, süre sınırı beş dakika, yalnız bir tuş.
Elles l'ont immobilisé au sol!
Yere serdiler, tuş ettiler!
- Non. Ca peut te sembler impossible, toi pour qui le romantisme, c'est un tapis et le Boléro en accéléré. Tu vas voir un homme séduire une femme avec seulement de la sincérité et ses sentiments.
Senin gibi romantizm anlayışı tuş etmekten ve 78'de çalınan Bolero'dan ibaret olan birine imkânsız gelebilir ama az sonra bir erkeğin bir kadını içten ve gerçek duyguları dışında hiçbir şeyi kullanmadan fethettiğine tanık olacaksın.
J'ai fait un sans-faute
BUNU TUŞ ETTİM
Touché!
Tuş.
À 88 notes de moi, mon petit frère Jack.
Ve 88 tuş çaprazımda ise küçük kardeşim Jack var.
Il est niqué, ce bouton!
- Hangi lanet olasıca tuş...