English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Va

Va translate Turkish

607,329 parallel translation
Encore mieux, on va y aller ce soir.
Daha iyisini yapayım. Bu akşam götüreyim.
On va vous maquiller et raidir vos cheveux.
Makyaj da yaparız ve saçları düzleştiririz.
Lillian, on va passer à la meilleure partie.
Lillian, sıra en iyi kısma geldi.
Et cet après-midi, on va habiller les pauvres avec Clara.
Bugün Bayan Clara'yla yoksullara giysi dağıtıyoruz.
Clara va parler à Reuben demain...
Clara yarın Reuben'la konuşacak.
On va rosser une bigote pour sauver ma réputation.
İyi biri olduğumu kanıtlamak için bir teyzeyi kiliseden kovacağız.
Buckley va m'attendre!
Buckley'ye geç kaldım!
C'est rien, ça va.
Problem yok, ben iyiyim.
Bien sûr que ça va.
Tabi ki iyisin.
De la fumée va bientôt sortir de ses oreilles.
Yakında kulaklarından Duman çıkacak.
- Salut les gars. Comment ça va?
Selam çocuklar, nasıl gidiyor?
Il va t'inciter à le comparer avec un homme mort vierge, et soudainement, c'est toi le méchant.
Kendini bakir bir ölüye kıyaslatır... ve bakarsınız kötü adam siz olmuşsunuz.
Peut-être même que je pourrais les réunir, un peu comme... un groupe de discussion, pour comprendre ce qui ne va pas chez moi.
Hatta hepsini bir araya toplayıp, bir nevi odak grubu oluşturup, ne sıkıntım olduğunu öğrenebilirim..
Combien de temps il va rester?
Tahmini ne kadar kalır?
On va le savoir.
Öğreneceğiz.
Si tu lui trouves un boulot, il va vivre ici pour toujours!
Eğer ona iş bulursan sonsuza kadar burada yaşayacak.
Juste pour info, vous vous appelez toutes les deux Emily, alors on va t'appeler "Emily la rousse" et toi,
Bu arada, her ikinizin adı da Emily olduğu için, seni, "kızıl saçlı Emily" olarak çağıracağız, seni de, küçük "kızıl saçlı Emily"
Tout va bien?
Hey, iyi misin?
Penny va appeler son père et lui dire que ce n'est pas le bon moment pour que Randall vienne.
Penny babasını arayacak ve Randall'ın ziyareti için uygun bir zaman olmadığını söyleyecek.
On va faire un marché.
Bir anlaşma yapalım.
Comment va Benjamin?
Benjamin nasıl?
Va-t'en d'ici.
Git buradan. Kim bilir nereden bulaştı.
Ça va de 5 à 25 réunions.
Beş tane de olabilir 25 tane de.
Pendant la mise en œuvre, je pense toujours à ce que va ressentir le public,
Nesneleri gölgelendirdiğimde her zaman seyircinin ne hissedeceğini düşünürüm.
Tout le reste va dans ce sens.
Kalan şeyler ise bunları nasıl sunduğumuza bağlı.
On va peut-être laisser Flynn changer l'histoire.
Belki de Flynn geçmişi mahvetmesine izin vermeliyiz.
Oui, ils ont extrêmement merdé, et je veux qu'ils disparaissent, mais Flynn va blesser des gens.
Evet vahşiler ve fazlasıyla kötüler, ben de yok olsunlar istiyorum ama Flynn insanlara zarar veriyor.
Il va tuer des gens, changer l'histoire.
İnsanları öldürecek ve geçmişi değiştirecek.
Je prends ces photos. On va demander à tes amis s'ils les ont vus.
Arkadaşlarımıza onları görüp görmediklerini sorarız.
Cet endroit va grouiller de gens célèbres. Tu penses que je vais manquer une chance de rencontrer Picasso?
Picasso'yla tanışma fırsatını kaçıracağımı mı düşünmüştün?
Comment on va retrouver Lindbergh maintenant?
Şimdi Lindbergh'i nasıl bulacağız?
Rufus va s'en occuper.
Bu sefer Rufus yapacak, tamam.
Et tu penses qu'il va juste abandonner toute la gloire, le pouvoir, l'héritage?
Ve onun da tüm bu şöhretten, güçten ve mirastan vazgeçeceğini mi sanıyorsun?
On va voir si ça va mieux avec ça.
Bu işe yarayacak mı bakalım, tamam mı?
Vous savez où on va?
- Nereye gittiğimizi biliyor musun?
Josephine va vous aider à trouver la vie que vous souhaitez.
Josephine istediğin hayatı bulmana yardım edecek.
Isolationniste, antisémite, et tout ce qui va avec.
İzolasyonist, Yahudi düşmanı ve diğer her şey.
Ça va aller.
Evet, her şey yoluna girecek.
On va capturer un zombie.
Bir zombiyi yakalayacağız.
Va voir.
Git bir bak.
- Est-ce que ça va?
- İyi misin?
Tout va bien maintenant.
Her şey yolunda.
Il est vivant et va revenir comme un nouveau messie.
O hayatta, iyi ve bir mesih gibi geri dönecek.
Son ami nous poursuis. Il va à 96 kilomètres à l'heure.
Manitası bizi sanki saatte 90 kilometreyle kovalıyordu.
Ils savent partout où l'on va et tout ce que l'ont dit.
Nereye gittiğimizi ve ne söylediğimizi biliyorlar.
Bien, va te promener.
- Tamam, git biraz yürü o zaman.
Ça va être dur de faire mieux.
Pekâlâ, o olmaz işte.
Et devine où on va dormir?
Ve bil bakalım nerede uyuyacağız?
Ça va?
- Aşı falan bir şey olmalı.
- Rufus va faire ça.
- Rufus seve seve yapar.
Ça va.
Ben böyle iyiyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]