Translate.vc / French → Turkish / Ventre
Ventre translate Turkish
5,958 parallel translation
Je mets de la cire sur la poitrine, le ventre c'est au laser, et le reste c'est la friction due à l'usage.
Aslında bir kombinasyon var. Göğsüme ağda yaparım karın bölgesi lazer epilasyon ve geri kalanı kullanıma dayalı aşınma.
Je pense qu'il est collé sur mon ventre.
Sanırım uhu karnıma akmış.
Mais nous mourrons en battant, pas grillés dans le ventre d'un taureau obèse en bronze.
Ama savaşarak öleceğiz. Bronz bir boğanın midesinde kızartılarak değil.
Du sang de ma blessure par balle l'a tachà © quand je me suturais le ventre, mais la vingt-cinquià ¨ me est mon summum.
Karnımdaki kurşun yarasını... dikmeye çalışırken üzerine kan damlattım... ama 25. poz hayatımın karesi oldu.
- Il va avoir un papillon dans le ventre?
Karnında kelebek çıkar mı? - Bilmiyorum canım.
Je suis attaché par cette corde sur mon ventre, et je transmets les messages de Pat par ce casque Sennheiser 1000 de dernier cri.
Binaya bu iple bağlıyım ve Pat'in mesajlarını bu sanat eseri Sennheiser 1000 kulaklık ile ileteceğim.
- Comme je n'ai pas de cerveau, elles viennent du plus profond de mon ventre, et remontent dans mon esprit.
Beynim olmadığından, midemin derinliklerinden başlayarak aklıma geliyorlar!
Il a essayé de me couper, sur mon ventre.
Beni şu tarafımdan kesmeye çalıştı.
Ils ont traversé le pays le ventre vide et tout sales!
Çocukları aç ve pis halde peşinden sürüklemiş!
Parfois j'ai l'impression que... J'ai eu les yeux plus gros que le ventre.
Ara sıra sanki büyük lokma yemişim gibi geliyor, anlıyor musun?
Une blonde de mon cours de danse du ventre.
Dansözlük kursumdan.
À mon cours de danse du ventre.
Dansözlük kursuma.
Bon, sur le ventre!
Düzeltin!
Mettez vous à plat ventre et les mains dans le dos je suis juste employé du marketing
Yere yat ve ellerini başının üstüne koy. Ben sadece pazarlamacıyım.
J'ai mal au ventre. Je dois aller faire caca.
Karnım ağrıyor, sıçmam lazım.
Tu es venu me voir pour me montrer ce que tu avais dans le ventre.
Bana gelip kendini göstermek için bir gün istedin.
Du cirage sur ton visage, rampant sur ton ventre à travers la boue et la pluie.
Yüzünde çizme boyasıyla, çamur ve yağmur içinde karnının üzerinde sürünürsün.
Montre leur ce que t'as dans le ventre.
Zıpla bakalım. Başla!
Gros ventre, longs bras, longues jambes.
Kocaman bir göbek, uzun kollar ve uzun bacaklar. Kurbağa gibi.
Les anguilles sont gelées, le ventre gonflé
Yılanbalıkları pişirilmiş Karınlar şişmiş
Allez, Krokmou, montre ce que tu as dans le ventre.
Hadi Dişsiz! Göster gücünü dostum.
Ramenez votre bébé dans votre ventre.
Bebeği rahme geri koyun.
Il a les yeux plus gros que le ventre.
Gözleri midesinden daha büyüktür.
Avec le ventre vide, dans une salle sans chauffage.
Aç karna, buz gibi bir koğuşun ortasında.
Tu courras mieux le ventre plein.
Tok karınla daha iyi hissedersin.
Bien. On entre. On se remplit le ventre.
Tamam, gireceğiz ve karnımızı doyuracağız.
Tu peux parler si tu mets un coussin sous ton ventre.
Seninle bir anlaşma yapacağım. Yastığı karnının altına koyarsan konuşabilirsin.
Le citadin, montre ce que t'as dans le ventre.
- Hadi sehirli, göster kendini. - Tanrim.
- Frottez la colère sur le ventre.
- Oksa göbegi, yolla öfkeyi.
Pauvre privée. Seul, impuissants dans le ventre de la bête.
Zavalli Private, o canavarin karninda yalniz ve çaresiz.
T'as eu un bébé qui est mort dans ton ventre.
Senin karnında bir bebek öldü, değil mi?
Elle m'a dit qu'elle était morte dans ton ventre.
O senin karnında öldüğünü söyledi.
Elle avait une grosse coupure au ventre.
Belinde büyük bir kesik vardı.
Ton ventre est très gros.
- Karnın çok büyük.
Tu as peur, car tu n'as rien dans le ventre.
Burada yumuşak olduğun için korktun.
Tu n'as vraiment pas de chance dans la vie Si ta mère porte une chaîne de ventre.
Annen bel zinciri takıyorsa hayatta hiçbir şansın olmuyor.
Montrez ce que vous avez dans le ventre, à trois, cul sec!
Hadi çocuklar. Hazırlanın ve biralarınızı açın.
Tous auront le ventre bien plein.
Harika bir gece olacağını söyleyebilirim.
Tu as le ventre d'un Noir.
- Siyahi midesi mi var sende?
À plat ventre.
- Yere yatın!
Y a que les tordus qui aiment le ventre.
Sadece birkaç manyak göbeğimden hoşlanıyor.
Moi, j'aime bien le ventre.
Ben göbeğini seviyorum, tamam mı?
J'ai des cicatrices sur les jambes, le ventre et le dos.
Yanık izlerim var. Bacaklarımda. Karnımda.
Ou des jello shots sur le ventre d'un inconnu?
Yada yabancıların karın kaslarından jello shot içmek gibi..
C'est attaché à ton ventre!
Ne olduğu umrumda değil.
Rentre ton ventre!
İçine çek!
Il avait mal au ventre.
Karnı ağrımış.
Couche-toi sur le ventre.
Devam et. Yüzüstü yat.
en rampant sur le ventre pour les salauds comme lui.
Onun gibi ibneler için yerde sürünürsünüz.
On va voir ce que t'as dans le ventre.
Bakalım neler yapabiliyorsun?
J'ai mal au ventre.
Midem alt üst olmuş.