English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Villé

Villé translate Turkish

55,640 parallel translation
Vous arrivez en ville?
- Monterey'de yeni misiniz?
Il est parti en ville, acheter des bagels et du café. C'est adorable, ça.
- Ne hoş.
Il y a une réunion d'entrepreneurs, en ville, ce soir.
Bu akşam merkezde küçük işletme sahipleri toplantısı var.
Il y a une réunion barbante pour les entrepreneurs de la ville.
- Evet, şey vardı... Merkezde küçük işletme sahipleri için sıkıcı bir toplantı var.
Je fais honte à la ville de Baltimore, tu sais bien.
Baltimore şehri için yüz karasıydım, unuttun mu?
On prend le fric et on quitte la ville.
Parayı alıp şehirden kaçacağız.
On devrait prendre les pièces et quitter la ville.
Elimizdeki sikkeleri alıp şehri terk edelim diyorum.
Si ils nous prennent, Lydia sera la seule restante dans cette ville.
Eğer bizi alırlarsa, Lydia burada kalıp etrafı gözetebilecek tek kişi.
Je dois le sortir de cette ville.
Onu bu şehirden çıkarmalıyım.
Dans la ville de L.A.
LA şehrinde
Dans la ville, la ville de Compton
Compton'ın şehrinde
Celui qui s'imagine être en paix dans cette ville sans un gardien ou un policier pour l'espionner est un imbécile.
Eğer birisi bu kasabada bir blok müdürü ya da polis onu dinlemeden rahatlayabileceğini düşünürse, o aptaldır.
Ce qui aurait la capacité de détruire une ville entière.
Belki de bütün bir şehri yok edecek güce sahip olabilir.
Tu es finie dans cette ville.
Bu kasabada artık işin bitti.
La ville ne peut pas engager de juriste?
Monterey kasabasının avukat tutmaya bütçesi yetmiyor muymuş?
C'est la ville qui veut annuler les représentations.
- Projeyi iptal etmeye çalışan Monterey kasabası zaten.
Tout se sait dans cette ville.
Bu kasabada hiçbir şey gizli kalmıyor.
J'ai rendez-vous avec l'avocat de la ville.
- Kasabayı temsil eden avukatla görüşeceğim.
J'en abattrais plus d'un dans cette ville.
Bu kasabada vurmak isteyeceğim birden fazla insan var.
Ça s'arrête jamais dans cette putain de ville où j'aurais pas dû venir.
Bu kasabada başım dertten kurtulmadı bir türlü, keşke gelmez olaydım!
Elle a été ensevelie dans une fosse commune au nord de la ville,
Pottersville'e gömüldü kız da. Kasabanın kuzeyine.
La ville n'a plus jamais été la même, depuis.
Ondan sonra kasaba hiç eskisi gibi olmadı.
Comme la plupart des gens de cette ville, ces événements... l'ont éteint.
Sanırım kasabadaki çoğu kişiye olduğu gibi... yaşananlar bir şekilde onu da yordu.
Vous venez de la ville?
- Şehirden mi geliyorsunuz? - Evet, öyle.
Les gens d'ici sont aussi fous que les gens en ville.
Anlaşılan buradaki insanlar da şehirdekiler kadar çılgınmış.
Mais je n'ai même pas envie d'aller en ville. Les tâches sont devenues mon sanctuaire.
Angaryalarda buldum huzuru...
Comment être beaucoup plus tu vas dans cette ville?
Ne kadar daha bu kasabada kalacaksın?
Il est la ville de Laura.
Daha çok Laura'nın kasabasıydı.
C'est loin de la ville, je n'aime pas comment l'argent est partagé.
Ama bana göre değil pek ve şehirden çok uzak Oradaki para bölüşümünü sevmiyorum.
Non, cette ville.
Hayır, bu kasabayı diyorum.
De ce côté de la ville?
Kasabanın diğer ucunda mı?
Je mentionne plusieurs endroits de notre belle ville.
Sevgili şehrimizin birçok yerinden bahsedeceğim.
Tu es arrivé à ma première maison dans cette ville pourrie.
Bu boktan kasabadaki ilk evime vardın.
Vous avez les meilleurs magasins de la ville. Chez les Blancs friqués.
Kasabanın en güzel dükkânları sizin, zengin beyazların muhitinde.
On vit dans une ville sûre!
En güvenli kasabada yaşıyoruz.
La nuit dernière, j'ai arpenté toutes les rues de cette ville à la con.
Dün gece bu boktan şehrin tüm sokaklarını yürüdüm.
Je suis monté tout en haut d'une grue, et je pouvais voir toute la ville.
Bir vincin tepesine tırmandım, bütün şehri görebiliyordum.
" dans chaque village, chaque hameau, chaque État, chaque ville,
"... her eyaletten ve kentten, özgürlük şarkısının yankısını duyduğumuzda...
Une ville faite de tentes, de latrines, avec des feux de bois et des bébés qui pleuraient.
Muşambalar, şantiye tuvaletleri odun dumanı ve bebek ağlamalarıyla dolu bir şehirdi.
Une ville de grand-pères? Morty :
- Dedemle dolu olan bir şehir mi?
On a rendez-vous au centre-ville qui a été fixé il y a une semaine et convenu par tous, en t'incluant.
Şehir merkezinde haftalar öncesinden bir randevu ayarlamıştık ve sen de dahil herkes kabul etmişti.
Et la ville était...
Kasaba da...
Et la ville avait quelque chose de biblique.
Kasabanın ilahi bir adı vardı.
On ne peut pas attaquer la ville. - En augmentant nos forces...
Nassau'ya saldıracak yeterli sayıya sahip değiliz ama sayımızı yükseltebilirsek...
Vous avez relayé des informations à la résistance pirate pendant les purges de la ville.
Buradaki temizlik boyunca korsan direnişçilere bilgi aktardığını biliyorum.
L'ennemi nous surveillera, nous. Profites-en pour accoster à l'ouest. Tu gagneras la ville sans être vu.
Düşmanın dikkati bizim üstümüzdeyken batıdan karaya çıkarsın ve fark edilmeden kasabaya ilerlersin.
J'ai prêté serment auprès du gouverneur de tout faire pour protéger la ville contre nos ennemis, quels qu'ils soient.
Ve valimize her türlü düşmana karşı koruyacağıma resmen yemin ettim.
Je sais que Phoenix n'est pas une ville très romantique, mais on pourrait s'échapper à Sedona pour une nuit.
'Benimle Phoenix'e gel.'duyabileceğin en romantik şey değil, farkındayım. - Ama gece Sedona'da kaçamak yapabiliriz.
J'ai prêté serment de tout faire pour protéger la ville.
Buranın hiçbir zarar görmeyeceği konusunda ona bizzat söz verdim.
Même si on gagnait la ville, on serait 10 contre 100 soldats, ce serait de la folie.
Savunmalarını aşsak bile karşımızda sayımızın on katı kadar asker bulabiliriz.
Si vous voulez être baptisés ici, venez demain matin à la source, à l'est de la ville, que le Seigneur a jugé bon de réalimenter en eau.
Burada Miracle'da vaftiz edilmek istiyorsanız, yarın sabah gelin. Kasabanın doğu ucundaki su kaynağında olacağız, Tanrı'nın yenilediği kaynakta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]