Translate.vc / French → Turkish / Voyage
Voyage translate Turkish
20,358 parallel translation
Ed et moi on a fait un voyage en haut de la côte californienne pour célébrer notre cinquième anniversaire de mariage
Ed ve ben 5. yıldönümümüz için California sahiline gitmiştik.
J'espère que tu as fait bon voyage.
Güzel bir yolculuk geçirmişsindir umarım.
Ce n'était pas exactement le voyage auquel je m'attendais.
- Beklediğim gibi bir tatil olmadı.
Ce voyage a été plus long que prévu.
Tahmin ettiğimden çok daha uzun bir gezi oldu bu.
Écoute, je ne voulais vraiment pas faire ce voyage, mais je ne voulais être une rabat-joie, Et puis tu as loué le camping-car?
Dinle, tatile çıkmayı çok da istemedim mızıkçılık yapmak istemedim, sen de karavanı kiralamıştın çoktan, tamam mı?
J'ai juste besoin que tu te détendes et que tu "apprécie" le voyage.
Ray, sadece rahatla ve yolculuğun tadını çıkar.
Voyage d'affaires ou d'agrément?
İş mi, tatil mi?
Bon voyage.
İyi yolculuklar.
Bon voyage, Jaha.
İyi yolculuklar Jaha.
Un passage sûr pendant votre voyage. Jusqu'à notre dernier voyage sur le sol.
Dünyadaki son yolculuk için yola çıkmadan önce sağ salim gidip gel.
Enfin bref, elle voyage beaucoup pour son boulot, et récemment, j'ai eu de plus en plus envie de laisser tomber et de dire : "Bon, c'est arrivé une fois."
Her neyse, çok iş seyahati yapıyor bu da sorun olmaya başladı, her şeyden vazgeçip "Bir kerelik bir şeydi" deme noktasına geldim.
Une chose que le voyage dans le temps t'apprend c'est que le temps change, pas les gens.
Zaman yolculuğunun sana öğrettiği şeylerden biri zamanın değiştiği ama insanların değişmediğidir.
On perfectionne le voyage spatial.
Dünya uzay yoluyla seyahat ediyor.
Elle restait à l'arrière du chariot durant tout le voyage, envelopper d'une couverture, essayant de se réchauffer.
Arabanın arkasındaydı yolculuk boyunca battaniyeye sarılı oturuyordu, ısınmaya çalışıyordu.
La seule chose qu'elle m'a dit, c'est qu'il est agent de voyage en Amérique.
Tek söylediği, Amerika'da seyahat acentesi olduğuydu.
Et j'ai aussi une feuille de voyage scolaire qui doit être rempli pour l'école.
Ayrıca, okul için imzalanması gereken. gezi formum var.
Je disparais pour un moment. Un voyage en famille.
Bir süreliğine ortadan kayboluyorum.
On va faire un petit voyage.
Okul gezisine çıkıyoruz.
Veuillez vous lever pour le dernier voyage de Nibbles.
Nibbles'ı son yolculuğuna ayakta uğurlayalım.
- Quand il donne ses instructions, on entend une cloche sonner moins le quart. - Rassemblez 100 000 livres * dans un sac de voyage. *
Olabilir fakat takas talimatlarını verdiğinde saat çanını duyabilirsiniz.
- Il faisait partie du voyage.
Virjinya gezisinde de sizinleydi.
C'est un long voyage pour remettre ça.
Mesajı bizzat iletmek için uzun bir yolculuk.
Le voyage sera long.
Uzun bir yolculuk olacak.
Bon voyage, prince Nayan.
Güvenli yolculuklar, Prens Nayan.
Je ne voulais même pas venir dans ce stupide voyage.
Bu aptal yolculuğa çıkmayı bile istemiyordum.
C'est seulement pour le voyage, OK?
Sadece yolculuk masrafları için, değil mi?
Mais Maria Alexandri était... faisait partie des gens du voyage.
Maria Alexandri göçebe bir topluluğun üyesiymiş.
La femme du voyage, poignardée dans sa caravane.
Karavanda bıçaklanan gezgin bir kadın.
Préparez notre frère tombé pour son dernier voyage.
Ölü kardeşimizi son yolculuğuna hazırlayın.
Après des années d'attente, et des retards de la NASA, John Glenn est prêt pour son voyage dans l'espace tant attendu par nous tous.
Yıllarca süren beklemenin ve NASA ertelemelerinin ardından Albay Glenn nihayet büyük merakla beklediğimiz uzay için hazır.
Comment était le voyage?
- Yolculuk nasıldı?
Le signal d'alarme que nous émettons voyage loin.
İşaret hazır sinyali bütün dünyayı dolaşıyor.
J'ai besoin d'aide pour la dernière partie du voyage.
Yolculuğu tamamlayabilmek için biraz yardıma ihtiyacım var.
Ouais, c'est... c'est totalement bon, sauf qu'il y a 3 mois, j'étais quelqu'un de normal, alors que maintenant, je suis une déesse faucon qui voyage à travers le temps et qui essaie de ne pas se faire tuer par un psychopathe immortel
Hayır canım, olmaz tabii. Fakat üç ay önce tamamen normal bir insandım şu an zamanda yolculuk ederken, sonsuza dek beraber olmam gereken adamı öldüren ölümsüz bir psikopat tarafından öldürülmemeye çalışan bir Tanrıçayım.
Elle ne voyage pas seule.
Yalnız seyahat etmiyor.
Le son voyage à travers le tuyau.
- Borular sesi iletir.
elle voyage beaucoup.
O kadar çok yolculuk eder.
Il s'avère que mon voyage a eu un franc succès.
- Merhaba. Gezim büyük bir başarıya ulaşmış.
Le voyage est déjà payé.
Unut gitsin. Gezinin parası zaten ödendi.
Pourquoi tu ne m'en as pas parlé quand tu es rentrée de ce voyage?
Geziden geldiğinde neden bana bundan bahsetmedin?
Ça prouve juste à quel point tu as besoin de ce voyage.
Bu tatile ne kadar ihtiyaç duyduğunun kanıtı.
Bon voyage?
Yolculuk nasıldı?
Ils ont voyagé en première classe l'année passée.
Geçen sene birinci sınıf uçtular.
Je ne veux pas faire le voyage.
Tatile çıkmak istemiyorum.
J'ai voyagé d'innombrables années dans le futur. On se pose toujours la même question :
Yüzlerce kez geleceğe yolculuk ettim ama hâlâ kendime aynı soruyu soruyorum :
En Inde... où j'ai voyagé, les dieux sont si chatoyants.
Hindistan'da gezinirken çok renkli ilahları olduğunu gördüm.
- Il a voyagé avec nous quand nous étions jeunes.
Biz daha gençken bizimle seyahat ederdi. Bir süreliğine hepimiz ona aşık olmuştuk.
Cependant, peut-être que celui qui a tué Lorenz a lu quelque chose sur le sujet ou qu'il a... voyagé en Afrique.
Ama Lorenz'i kim öldürmüşse ya onlar hakkında okumuş ya da onları direkt biliyor. Belki Afrika'da bulunmuşlardır.
C'est également vrai que j'ai voyagé.
Buradan uzaklaştığım da doğru.
C'était un voyage de courte durée.
Hızlı bir seyahat oldu bu.
Le mois dernier quand on s'est battus contre Vandal Savage, Barry a voyagé dans le temps et changé les choses. Quoi?
Geçen ay Vandal Savage ile karşı karşıyayken Barry zamanda yolculuk yaptı ve bazı şeyleri değiştirdi.