English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Week

Week translate Turkish

10,644 parallel translation
Tu fais quoi, ce week-end?
Bu hafta sonu ne yapıyorsun?
Il y aura du monde à Medellín, ce week-end, toutes les putes de luxe de Bogotá.
Bu hafta sonu Medellin'e normalin çok üstünde fahişe gidiyor. Bogata'daki bütün üst düzey kadınlar.
on supposait que tu te marierais. Je croyais qu'on était supposé que tu tu marierais le week-end prochain.
Gelecek haftasonu evleneceksin diye biliyorum.
Eh bien, je dois quitter la ville pour le week-end...
Haftasonunda şehir dışına çıkacağım...
J'ai acheté une tablette tactile ce week-end.
Bu hafta sonu bir tablet aldım.
Nico m'a appelée le week-end.
Nico beni aradı geçen hafta.
Le week-end et... Attends.
Hafta sonlarında ve...
Tu es prise ce week-end?
Bu hafta sonun yoğun mu?
Que diriez-vous que je viens ce week-end?
Peki bu haftasonuna ne dersin?
Ça semblait aller, ce week-end.
Fark etmemişim. Bana gayet iyi göründün.
D'accord. Ce week-end, lisez L'Attrape-c œ urs, l'histoire d'un narcissique pleurnichard, gâté, dégoûté de lui-même avec raison.
Bu haftasonu The Catcher in the Rye, okuyun bir şımarık, mızmız, narsistin hikayesi.
On ira à New York. Et je viendrai - te visiter chaque week-end.
Lütfen ya da New York'a gideriz, ve her hafta sonu gelip seni görürüm.
Elle est partie en week-end.
Hafta sonu burada değil.
Le week-end, il y a du monde, il y a du choix.
- Hafta sonları. - Evet. Çok kalabalık olur, ve seçeneklerin fazladır.
Maman et papa ont passé un super week-end.
Bence annemle babam çok ama çok güzel bir hafta sonu geçirdi.
C'était notre plus grand week-end et tu allais nous lâcher pour aller faire je ne sais quoi, je ne sais où?
Bu hafta sonu ailemiz için unutulmaz bir anı olacaktı. Ve sen bizi ardında bırakıp ne yapacağını bilmediğimiz Allah bilir adını bile duymadığımız bir yere gidecektin?
Quand tu as dit : "partons en week-end", j'espérais plutôt le genre d'endroit qui laisse un petit paquet de menthe sur l'oreiller.
Hafta sonu kaçamak yapalım dediğinde yastığının altına mentol bırakan bir yere gideriz diye umuyordum.
Merci. J'ai aussi fait une réservation pour ce week-end à l'Alhambra.
Bu hafta sonu için Alhambra'ya rezervasyon yaptırdım.
On a beaucoup de personne ici le week-end.
Hafta sonu buraya çok insan gelir.
Peu importe, je n'ai pas envie de partir ce week-end.
Her neyse, canım bu hafta sonu gitmek istemiyor.
Ils pourront commencer à forer ce week-end.
Sonra da hafta sonuna kadar sondaja başlamış olacaklar.
Ces week-ends où il bossait, c'était faux.
Kimi hafta sonlarında çift vardiya almıştı öyle değil mi?
Les horaires, c'est une heure avant l'ouverture et deux heures après la fermeture qui est à minuit le week-end.
Dükkân açılmadan bir saat önce gelip kapandıktan iki saat sonraya kadar çalışacaksın. Hafta sonları gece yarılarına kadar sürer.
Je la prendrai un week-end. Tu pourras partir en vacances.
Tammy'yi gelecek hafta sonu alabilirim.
Tu pourrais prendre tout ton week-end et Ellie et moi on surveille le bar.
Bütün hafta sonu Ellie'yle bara bakabiliriz.
Le week-end?
- Hafta sonu mu?
Alors Grayson à mis sur pied ce casting et passé le week-end entier à faire des choses stupides et bizarre juste pour te remonter le moral?
Yani, Grayson bütün hafta sonunu sen neşelen diye bir avuç salağı bir araya getirmekle mi harcadı?
Le week-end est terminé. Oh mon Dieu.
Hafta sonu bitti.
Juste venus voir comment s'est passé le week-end.
Hafta sonunu nasıl geçirdiğinizi görmeye geldim.
C'est le week-end prochain, le camping?
Sonraki hafta sonu kampa gidiyorsunuz değil mi?
Je passerai pas le week-end sans came.
Hafta sonumu kafam ayık geçirmeyeceğim.
Non, je ne l'ai pas vu depuis avant ce week-end.
- Yok, hafta sonundan beri görmedim.
Mme Ramirez veut cette robe avant le week-end.
Hafta sonuna kadar Bayan Ramirez'e lazım bu elbise.
Tous les week-ends.
Her hafta sonu gidiyorum.
On a passé le week-end ensemble.
İşçi bayramının olduğu hafta sonunu birlikte geçirdik.
Elle nous traîne ici un week-end pour faire annuler le procès et impliquer son mari dans le meurtre de Lila Stangard.
Bayan Sutter ve Bay O'Reilly'nin davasını düşürebilmek için hafta sonu bizi buraya sürükledi. Kocasını Lila Stangard cinayetiyle suçlamaya çalışıyor.
On ira à Palm Springs pour le week-end.
- Anne, hafta sonu Palm Springs'e gideriz.
Mais un jour, je ne sais pas, c'était peut-être un long week-end. Je sais qu'il y avait un barbecue.
Ama bir gün, Anma Günü haftası olabilir, barbekü yapılıyormış.
Voilà... Ce week-end, je vais épouser un homme important que tu connais sûrement, Rajan Rasal, le fils du propriétaire de l'entreprise pharmaceutique où je travaille.
Tamam, bu hafta sonu çok önemli bir adamla evleneceğim.
T'as prévu quelque chose ce week-end?
Hafta sonu için planın var mı?
Le week-end prochain.
Haftaya.
On l'a fait le week-end dernier, non?
- Bu hafta sonu bakmıştık, değil mi?
C'était Bear Lake, ce week-end là.
- Bu hafta sonu Bear Lake'teydik.
Jamais sur les dix annees ou le magasin a ete ouvert nous n'avons ferme pendant un week-end.
10 senedir bu mağaza açık ve ilk kez hafta içi kapalıyız.
Je t'ai envoyé au moins dix textos ce week-end and appelée trois fois
Sana nerdeyse on mesaj attım bu haftasonu ve üç kere de aradım.
Ça te dirait d'aller pêcher ce week-end?
Bu hafta sonu balık tutmaya ne dersin?
Je suis occupé ce week-end.
Bu hafta sonu çok meşgulüm.
- Week-ends, vacances...
- Hafta sonu dinlemedim, tatil dinlemedim...
Alors tu vas à Los Angeles juste pour le week-end?
Yani Los Angeles'a sadece hafta sonu için mi uçuyorsunuz?
À ce week-end.
Bu hafta sonu görüşürüz.
Mes sœurs et moi, on allait à la patinoire tous les week-ends, et chaque vendredi soir, il y avait une soirée disco.
İşte ben ve kız kardeşlerim, her hafta sonu buz pateni pistine gideriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]