English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Yasemin

Yasemin translate Turkish

261 parallel translation
Gardenia, jasmin d'Arabie et camélia.
Gardenyalar, yasemin ve kamelya.
Rien à faire sinon attendre et transpirer... et boire pour transpirer encore.
Yasemin kokan sıcak rüzgarda beklemekten ve terlemekten başka ne yapılabilirdi? Telefon rehberi işe yarardı.
"Du jasmin", disait-il.
- "Yasemin kullanır." demişti. - Lütfen.
Et soudain... une bouffée de jasmin.
Sonra birden hafif bir yasemin kokusu duydum.
Avant de m'évanouir, j'ai senti le jasmin...
Dayaktan bayılmadan önce bir yasemin kokusu geldiğini hatırladım.
Le jasmin.
Yasemin.
Ou embrasser et assommer... en portant toujours le même parfum de jasmin dans les cheveux?
Başka bir kız da, adamı öpüp sonra yumrukla bayıltmıştı. Saçında yasemin kokusu varmış.
Ça sent fort le jasmin dans son bureau...
Martinelli'nin odasındaki yasemin kokusu yoğundur.
Le jasmin pousse partout ici, la nuit il sent fort.
Gece açan yasemin, ülkenin bu tarafında her yerde yetişir.
J'aperçus le capitaine John... devant la boutique de produits de beauté, le noir pour les yeux, la poudre rouge pour le front, les flacons de parfum, et le jasmin.
Güzellik satın almak isteyen bir insanın bunu alabilecek olduğu yerin önünden Yüzbaşı John'un geçişi gözüme çarpmıştı. Gözler için siyah sürme... alnı süsleyen güzellik benekleri için kırmızı toz... küçük, şirin şişelerde parfümler ve yasemin çiçeği...
II n'est pas de ceux que Ie jasmin transporte, mais iI nous faut un sang neuf, puisque belle Rêve n'est plus, puisque belle Rêve n'est plus là pour nous protéger.
Yasemin kokusunun başını döndüreceği erkeklerden değil sanırım. Belle Reve'yi kaybetmiş ve onun himayesi olmadan devam etmek zorunda olduğumuza göre, belki de kanımızı onunki ile karıştırmakta fayda var.
- Jasmine Washington
# - Yasemin Washington.
Le jasmin et le chèvrefeuille.
Yasemin ve hanimeli.
Elle vous a sans doute dit aussi que j'ai un faible pour le thé au jasmin.
Benim yasemin çayını sevdiğimi de söylemiş olmalı. - Yasemin çayı efendim. - Lapsang Souchong
- Du jasmin.
- Yasemin.
Donne-moi des pommes de Syrie, des coings ottomans, des pêches d'Amman, du jasmin d'Alep, des cornichons du Nil, des citrons d'Egypte, du cèdre, du myrte, du réséda, de la camomille, des grenades, des roses mouchetées et des gâteaux, des beignets fourrés, du nougat glacé, des confiseries, des gâteaux secs, de la pâte feuilletée, de l'encens mâle, de l'ambre, du musc et des cires alexandrines.
Bana Suriye'den elma Amman'dan şeftali, Halep'ten yasemin Mısır'dan limon kuru üzüm, mersin, papatya nar, beyaz güller minik tatlılar, hindistan cevizli halka kurabiyeler, şekerler kısa pastalar, puf pastalar şeker ve tütsü kehribar, misk ve bal mumu al.
Mais elles sentaient le jasmin.
Postayla gelmiş. Ama dediğine göre, üstlerinde ağır bir yasemin kokusu varmış.
Le jasmin?
Yasemin yağı mı?
J'ai senti le tremblement adoré de ta main descendre le long des branches de jasmin.
Titrediğini hissediyorum, elinin titremesi bana kadar geliyor... -... yasemin dallarından kayarak.
C'est à Cholon, dans les ruelles de Cholon, dans l'odeur de la soupe, de la viande, du jasmin, du feu de charbon de bois, dans l'odeur de la ville chinoise.
Cholon'un dar sokaklarında... çorbayla kızarmış et... ve yasemin, toz, kömür ateşi kokuları içinde... bir Çin kasabasının kokusunda.
Dans votre cas, je conseillerais le jasmin ou le pot-pourri.
Senin durumunda, yasemin ya da karışığı öneriyorum.
- Tu la connais? Hélas. C'est ma s œ ur.
Yasemin'in seni görmemesini sağlayacağım.
D'accord.
Harika görünüyorsun Yasemin.
Au prince Ali!
Açıklayamıyorum Yasemin.
Gloire à notre valeureux héros!
Prenses Yasemin onu idam cezasına çarptırırken..
Ce matin-là, tu sentais... le jasmin...
O sabah, yasemin kokuyordunuz.
Bouquet de jasmin, je te hume.
Yasemin demetim, bırak içime çekeyim seni.
Le narcisse et le jasmin Pour attirer les matelots de village en village
Nergis ve yasemin cezbedecek denizcileri her kasabadaki.
Jasmin.
Yasemin kokusu.
Du jasmin.
Yasemin kokusu.
Du jasmin.
Yasemin.
Du jasmin?
Yasemin mi? N'aber?
Une fleur de jasmin. Une beauté rare. Comme toi.
- Yasemin çiçeği... nadir bir güzelliktir... tıpkı senin gibi.
Je suis navré, Jasmine.
Bütün bu olanlar için üzgünüm, Yasemin.
Oh, Jasmine.
Ah, Yasemin.
Vous avez violé le périmètre du mariage d'Aladdin et Jasmine.
Alâaddin ile Yasemin'in düğün bölgesini ihlal ettiniz. Buharlaşmaya hazırlanın.
Je veux te présenter Jasmine et le Sultan.
Seni, Yasemin'le Sultan'a göstermek için sabırsızlanıyorum. Öhö, Ali.
II faut que j'y retourne.
Dönmek zorundayım. Yasemin orada.
"Sirop de menthe, jasmin en fleur, brises du sud."
"Nane likörü, gece ışığında yasemin ve yaz serintisi."
La Belle de Beyrouth, Jasmine.
Beyrutlu Dilber Yasemin.
Jasmine.
Yasemin!
Que t'a dit Al quand tu t'es dévoilée?
Şimdi söyle bakalım, Al senin Yasemin olduğunu öğrenince ne yaptı?
Oh non, le voile de Jasmine.
Olamaz, Yasemin'in peçesi.
Oh, Jasmine.
- Ah Yasemin.
Bon sang, je l'ai appelée Jasmine.
Tanrım, ona Yasemin dedim, beni öldürecek.
Thé au jasmin...
Yasemin çayı.
Tu n'es qu'un méprisable vaurien!
- Bence iyi görünüyorsun. - Yasemin.
Frotte cette lampe Et je dis
- Yasemin işim bitti sandım.
Un peu de poigne! Bonne poigne.
Yasemin lütfen.
Pour Jasmine et aladdin Qui vont unir leurs destins
Çünkü Alâaddin'le Yasemin'in düğünü var...
- Impossible!
- Yasemin'i yüzüstü bırakmayacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]