Translate.vc / French → Turkish / Yaşar
Yaşar translate Turkish
3,141 parallel translation
Avant les problèmes d'Eric, sorcière rimait avec conte de fées.
Eric'le olanlardan önce cadılar masallarda yaşar sanırdım.
Les requins vivent dans l'eau salée.
Köpekbalıkları tuzlu suda yaşar, dostum.
Comment pourrais-je vivre sans toi ici?
Burada sensiz nasıl yaşarım ki?
Tes rebelles sont loin d'être discrets, ils crient à en faire trembler les arbres.
Adamların bütün ormanı sallıyor. ... sadece kör bir adam seni bulmakta sorun yaşar.
On se ressaisit et on part dévaliser les boutiques. On relance une liaison. On retourne travailler.
Kendimizi toplar, alışveriş çılgınlığı yaşarız ya da bir ilişkiyi yeniden ateşlendiririz ya da işe geri döneriz.
- Et les héroïnes de slashers vivent dans de jolies maisons.
- Artı, bungalovda yaşıyorsun. Cinayet filmi kurbanları malikanelerde yaşar.
Et si on continue à vivre, on continue.
Ama yaşıyorsak da yaşarız.
Vous vivez dans les nuages, vos voitures sont en nuage.
Bulutlarda yaşar ve buluttan arabalar sürerler. Deli saçması gibi mi geldi?
Elle vivra une demi-heure, au mieux.
Belki de yaşar. En fazla yarım saat.
Le même jour, toutes les banques qu'elle assure enregistrent des pertes massives.
Sigortaladığı her banka aynı gün inanılmaz kayıplar yaşar.
Sans action immédiate et audacieuse, on rejouera la crise des années 1930s, en beaucoup, beaucoup plus grave.
eğer cesur ve hızlı bir şekilde harekete geçmezsek, 1930 büyük buhranını yeniden yaşarız, ancak bu sefer çok daha kötü olur.
Avec elle... je vis!
Kızla beraber... Yaşarım!
C'est un petit coin de paradis.
Dünyada cenneti yaşar gibiyim.
Mais l'espoir fait vivre, n'est-ce pas, cardinal?
Ama biz, umut içinde yaşarız değil mi, Kardinal?
Fais ce que je te dis et tu vivras.
Söylediklerimi aynen yaparsanız herkes yaşar.
Sa vie contre les documents.
Dosyaları getirirsen, kız yaşar.
Un vrai marin vit et meurt au gré du vent.
Tam bir denizci. Rüzgarla yaşar, rüzgarla ölür.
Baba Yaga a son propre royaume, où aucun autre Fae ne peut interférer, ou entrer.
Baba Yaga kendi diyarında yaşar. Diğer Fae'lerin girebilmeyi bırak, müdahale bile edemeyeceği bir yer.
Mais son but est de rassasier son esprit.
Ama aklını beslemek için yaşar.
Cet effondrement atteindra inévitablement une personne, une entreprise ou un pays et se produit généralement lorsque le paiement des intérêts ne peut être couvert.
Bu çöküşleri ya bir birey ya bir işyeri ya da bir ülke yaşar ve bu durum genellikle faiz ödemeleri artık yapılamaz hale gelince olur..
Aussi impitoyable que cela puisse paraître, la nature est une dictature, et nous pouvons soit l'écouter et vivre en harmonie avec elle, soit subir les inévitables conséquences néfastes.
Kulağa ne kadar sevimsiz gelse de, doğa bir diktatörlüktür ve ya onu dinler ve onunla uyum içinde yaşarız, ya da kaçınılmaz kötü sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız.
On se combat les uns les autres. Tous les chefs veulent devenir roi.
birlikte savaşırız, ve bir arada yaşarız her köyün şefi kral olmak ister.
Pak Kesum est resté sept jours près de l'eau qui tombe jusqu'à rêver d'une prophétie, mais tu n'es pas l'élu.
Pak Kesum suların yedi gün yedi gece çekildiği yerde yaşar ama sen onlardan değilsin.
Je préfère vivre avec un sans-abri.
Evsiz biriyle de yaşarım. Hav hav! " diyor.
And I don t know how I can do without
* Bilmiyorum nasıl yaşarım sensiz *
Car on est spontanés.
- Çünkü biz spontane yaşarız.
Imbécile, apprends à te taire!
Bu arada, böyleleri genellikle kaç yıl yaşar? Yani, beyaz saçlı olanını asla görmezsin.
En ligne pour le triple "in", un câlin, une poignée de main, ou un "tape dans ma main".
Peter, bu, bu çok şeker ama toplumdan bu kadar dışlanmışken bu şehirde daha fazla nasıl yaşarım ben?
Peut-être que notre fille vas vivre éternellement. arrété, ok?
Belki de kızımız sonsuza kadar yaşar.
Si je vous dis ce que je sais ou même ce que je soupçonne, je subirai le même sort.
Bildiğimi ya da şüphelendiğimi söylersem, aynı kaderi yaşarım.
Tu m'avais dit que j'étais dans l'équipe, couvert les yeux, et dit que nous allions fêter ça en mangeant.
Hem zaten ben köpeğim. En fazla sekiz yıl daha yaşarım.
- Vous gérez bien les conflits?
- Hiç çekişme yaşar mısınız?
On se dispute.
yaşarız... Dövüşürüz.
Vous avez pensé à l'éducation religieuse de votre fils? Je pense qu'on l'encouragera à décider du chemin spirituel qu'il voudra prendre, en s'assurant qu'il ait toutes les cartes en main. C'est un enfant, donc en attendant, il ira à l'église ici, au catéchisme...
Çocuğunuza vereceğiniz dini eğitim konusunda... kararsızlık yaşar mısınız? her seçeneği bilmesini sağlayacağız. ve...
Avec une main étrangère sur l'entrejambe et des Smarties, je vivrais n'importe où.
Apış arama yabancı bir el, yanına da bir paket bonibon ver. Yol çukurunda bile yaşarım.
Yasar!
Yaşar abi!
- Le fils de Yasar, la victime.
- Maktul Yaşar'ın oğlu.
Apparemment, Yasar n'en savait rien et croyait être le père.
Yaşar da bilmiyormuş sözde. Kendi çocuğu zannediyormuş.
"Il était une fois, dans un grand pré près d'une ville, une famille de sauterelles qui vivait dans sa maison de sauterelles et qui faisait des choses de sauterelles."
"Bir zamanlar, şehrin yanında bir tarlada, bir çekirge ailesi çekirge evlerinde yaşar ve tüm gün çekirge işlerini yaparlarmış."
Y vivre.
Afrika'da yaşarız.
Un homme des Gardiens de la nuit.. vivre sa vie pour le royaume
Gece Kolcularının bir adamı ülkesi için yaşar.
Pas pour un roi... ou un seigneur... ou pour l'honneur de telle ou telle maison.
Ne kral için ne bir lord için ne de bu hanenin şu hanenin onuru için yaşar.
Mais seulement dans le Royaume... et tous les gens qui l'habitent.
Yalnızca ülkesi ve bütün insanları için yaşar.
La seule différence, c'est le moment où cela arrive.
Kimisi uzun yaşar kimisi kısa...
Fais comme je dis et tu pourras la récupérer en vie.
Söylediğimi yaparsan, karın yaşar.
Quel genre d'adulte vit sur un bateau? Merci d'être venu.
Yani hangi yetişkin insan bir teknede yaşar ki?
La NASA, c'est là qu'ils vivent.
Uzay adamları NASA'da yaşar.
Vous me suspendez aussi?
Yoksa sorun yaşarız
Je vivrai dans le pêché avec vous.
Seninle nikahsız bile yaşarım.
Oui.
yaşarız.
Le patient survit, c'est aussi simple que ça.
Protokolü takip eder, hiçbir basamağı atlamazsak insanlar yaşar bu kadar basit.