Translate.vc / French → Turkish / Yr
Yr translate Turkish
2,164 parallel translation
- C'est une égratignure.
Sana söyledim, sadece bir sıyrık.
Il faut traverser.
Sıyrılmak zorundayız.
Elle s'est glissée entre les mailles.
Aradan sıyrılmış.
Où vous êtes-vous fait ça?
- O sıyrıklar nasıl oldu?
D'une façon ou de l'autre je peux m'en sortir.
Her iki şekilde de bu işten sıyrılabilirim.
- Anthony Meloy, 32 ans, piéton avec blessure au bras gauche et contusions au visage et au torse.
Anthony Meloy, yaya 32 yaşında, erkek, sol kolu yaralı. Yüzünden vücuduna kadar sıyrıkları var.
Abrasions multiples, hématomes.
Çok fazla sıyrık ve morluk var.
Vous vous êtes furtivement glissée dans les failles.
Çatlaklar arasından sıyrıldın, seni sinsi fare.
Si je peux me faire payer par une strip-teaseuse pour un lap-dance, Je pense que je peux esquiver une amende.
Bir striptizciye kucak dansı için bana para ödettirebiliyorsam cezadan da sıyrılabileceğimi sanıyorum.
Mon petit oiseau est tout égratigné.
Çükümün her yeri sıyrıklarla dolu.
Je te demande juste... comment tu t'en tires après un meurtre?
Ben sana nasıI oluyor da cinayetten sıyrılabiliyorsun diye soruyorum.
Les poings salement écorchés.
Parmak eklemleri baya sıyrılmıştı.
Le coeur en plomb est ressorti, mais la chemise en cuivre est restée dedans.
Kurşun çekirdek çıkmış, ama bakır gövde içeri sıyrılmış.
Travailler dessus pourrait te distraire de toute cette pression.
Arabayı toplarken belki altında olduğun bu baskıdan biraz sıyrılırsın diye düşündüm.
C'est là un dénouement qu'on doit souhaiter avec ferveur. Mourir ;
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü..... çünkü o ölüm kuyularında, sıyrıldığımız zaman yaşam kaygısından,
- C'est superficiel.
- Sorun yoksa. - Sadece bir sıyrık.
Absolument pas.
Kesinlikle haıyr.
Nous devrions commencer.
sıyrık, bir yara bandı.
Tu fais l'anguille. Je ne fais pas l'anguille.
Böyle de rahat sıyrılıyorsun işte.
J'ai remarqué des cicatrices sur ses bras.
Çocuğun kolundaki bazı sıyrıklar dikkatimi çekmişti.
Vous ne vous en sortirez pas comme ça.
Bu işten sıyrılamayacaksın!
C'est un truc. Vraiment?
O kazadan bir sıyrık bile almadan mı kurtulacağını düşündün?
Laisser filer.
Ustaca sıyrılman...
Oui, laisser filer.
Doğru. Ustaca sıyrılmak.
Des égratignures. Des contusions.
Bazı sıyrıklar, bazı çürükler
Des éraflures sur le cou.
Boyunda sıyrık
Bon engagement, prise d'élan...
Güzel sıyrılış, geriye düşüyor...
2 personnes ont été éraflées, et quelques autres souffrent de blessures mineures dûes à la panique.
Birkaç kişide sıyrıklar var, birkaç kişi de kaçmaya çalışırken hafif yaralanmış.
Doit bien y avoir une solution.
Bu işten sıyrılmanın başka bir yolu da var.
La plupart des abrasions aux os sont très récentes.
Kemiklerdeki sıyrıkların çoğu yakın zamanda oluşmuş.
Mais il aurait fallu que l'assassin soit très mauvais tireur... pour effleurer la victime trois fois... dans un aussi petit espace.
Bu kadar dar bir alanda kurbanın üzerinde üç sıyrık olması için katilin inanılmaz kötü atışlar yapması lazım.
J'ai récupéré quelques granulés dans les griffures de son épaule.
Kurbanın omzundaki sıyrıklardan bazı pürüzlü tanecikler topladım.
C'était dans les égratignures de l'épaule.
Sid bu parçaları kurbanın omzundaki sıyrıklardan almıştı.
Avant de comprendre ce que c'est, j'ignore à quoi la blessure est due ou à qui, peut-être l'assassin.
Bunların ne olduğunu anlamadan, kurbandaki sıyrıkların neye ya da kime ait olduğunu bulamam.
D'habitude, tu sais gérer ça. Alors, je me tourne vers toi.
Ve sen, genellikle bu gibi durumlardan sıyrılırdın o yüzden ben de seni aradım, dostum
Qu'on peut tout se permettre.
Her şeyden bir şekilde sıyrılabileceğini de...
- Il a des contusions ici, et là.
- Sıyrıklar burada ve burada.
Il essaie de vous discréditer.
Suçu sizin adamların üzerine atarak, ithamlardan sıyrılmaya çalışıyor.
- Qu'est-ce qu'on fait?
- Peki, bu işten nasıl sıyrılacağız?
Je laisserai jamais Lemoine s'en sortir, quel que soit le deal qu'il va passer.
Lemoine benim gözetimimdeyken,... ikinizin anlaşması ne olursa olsun bu işten sıyrılamaz.
Écorchures sur les avant-bras et les mains.
Ön kol ve ellerinde sıyrıklar falan...
Les bleus sur les poignets de Fink corroborent cette version.
Silah da ateş mi aldı? Fink'in bileklerindeki sıyrıklar anlattıklarına oldukça uyumlu.
Je ne sais pas comment il a filé entre les doigts des Renseignements.
Bu beni çok endişelendiriyor. Raben, Özel Birimin elinden sıyrılmayı başarmış.
Nul ne couche avec Lucy Bennett et prend des photos d'elle nue impunément.
Kimse Lucy Bennett ile seks yapıp sonra da çıplak fotoğraflarını çekip bu işten sıyrılamaz.
C'est dingue que Cole s'en sorte ainsi.
Cole'un bu işten nasıl sıyrıldığına inanamıyorum.
Et tu t'y échapperas pas, on a ton ADN.
Boş yere bu işten sıyrılmaya çalışma. Elimizde DNA'n var.
Ce n'est qu'une éraflure.
Sadece bir sıyrık.
Ces marques?
- Sıyrıklar mı?
Ou peut-être que vous auriez eu une tape et une amende.
Hatta belki para cezasıyla bile sıyrılabilirdin.
- C'est incroyable.
Meselelerin içerisinden sıyrılmak için bulduğun
Ça te dérange pas?
Kendine bak, şu kutu olayından sıyrılıyorsun ve ben bunu beklemiyordum. Sorun olmayacağından emin misin? Tabii ki!