Translate.vc / French → Turkish / Zina
Zina translate Turkish
688 parallel translation
Maintenant... pourquoi ne pas venir faire un dépôt à la Banque de l'Infidélité?
Diyorum ki Zina Bankasına depozito yatırsan.
"Mme Filton, prétend faire croire au jury..." "... que le codéfendant ne l'a jamais embrassée? "
Mrs.Filton, Jüri'nin, zina ortağınızın, sizi asla öpmediğine, inanacağını, bekliyor musunuz?
"N'est-il pas vrai que le codéfendant..." "... avait déjà fait un testament... " "...
Zina ortağınızın, tüm servetini size bırakan vasiyeti, daha önceden yazmış olduğu, doğru değil mi?
"Et souvenez-vous que le codéfendant..." "... a laissé tout son argent... "
Ve anımsayın, zina ortağı, tüm parasını Mrs. Filton'a bıraktı-
Et ton mauvais comportement en dehors, ça pourrait me regarder, non?
O zaman zina için ayırdığın zaman ne olacak? Bu beni ilgilendirir, değil mi?
Oharu, votre appartenance au Palais vous interdisait toute fréquentation avec des hommes de basse condition.
" Oharu Okui İmparatorluk Sarayı'nın hizmetinde olmanıza rağmen aşağı tabakadan biriyle zina yapmaktan suçlu bulundunuz.
Des amants adultères vont être crucifiés!
Zina yapan bir çift çarmıha gerilecektir.
Que les femmes sont effroyables!
Zina yapanların hazin sonu budur.
Si un Samourai ne punit pas l'adultère chez lui, il perd son rang et son titre.
Eğer samuray, zina yapan eşini kendisi cezalandırmazsa unvanını ve mülkiyetini kaybeder.
Les hommes ont le droit de fauter... mais on crucifie les femmes pour cela. Quelle affreuse injustice!
Mohei, erkeklere zina yapmak serbestken kadınlar neden cezalandırılıyor?
Ils n'avoueront pas l'adultère... à cause de la crucifixion.
Çarmıhın korkusuyla zina suçunu kabul etmeyeceklerdir.
Sait-on jamais.? Faussaire, adultère, ce sont de grands coupables.
Haklarında kaçakçılık ve zina gibi büyük suçlamalar var.
On dit qu'ils ont avoué leur adultère.
Zina suçunu itiraf ettikleri söyleniyor.
Le Grand Imprimeur Ishun s'étant délibérément abstenu... de dénoncer sa femme et son employé Mohei... le Gouvernement a décidé de... CONFISCATION DES BIENS D'ISHUN, LE GRAND IMPRIMEUR
"'Büyük Yayımcı'Ishun'un kasıtlı olarak eşine ve çalışanı Mohei'ye ait zina suçunu ihbar etmemesi üzerine hükümet kendisini'mal varlığına el koyma'kararıyla'sürgün'cezasına çarptırmıştır.
Tu ne commettras point l'adultère.
Zina etmeyeceksin.
Adultère et luxure, impureté, idolâtrie et débauche, vanité et courroux.
Hatta zina, şehvet kirlilik, putperestlik, isyan, kibir ve öfke.
Admettons que je sois sur mon lit de mort et que je vous avoue un adultère.
Diyelim ki ölümü bekliyorum ve zina yaptığımı itiraf ediyorum. İndirmiyorum bir kere! Bir suçlu...
Il s'est passé quelque chose à Kimcheon entre une servante et son patron.
Gimcheon'da biri hizmetçisi ile zina yaparken yakalanmış.
La luxure ou l'adultère ont-ils disparu? "
Daha mı az haset, hırs ya da zina var? "
L'accusant d'infâme débauche avec son frère, la maudissant, lui promettant l'enfer en récompense de son infidélité.
Bayağı şehveti yüzünden, onu kardeşiyle zina yapmakla suçladı, sadakatsizliğine küfretti onu cehennem azabının beklediğini ve sadakatsizliğinin bedelini ödeteceğini söyledi.
Ta femme, adultère.
Karın zina yaptı.
Ta mère, adultère.
Annen de zina yapmıştı.
Ton oncle, adultère.
Amcan zina yapmıştı.
Ton meilleur ami, adultère.
Senin en yakın arkadaşın da zina yaptı.
S'il avait surpris son épouse en flagrant délit d'adultère, il aurait bien pu la tuer, messieurs les jurés.
Eğer bir erkek, karısının adice bir zina içinde bulunduğunu anlarsa... o halde evet, sayın jüri üyeleri, o zaman cinayet işleyebilir.
Que lui importait les cornes!
Aptal seni! Zina yapmak senin neyine?
Pour fornication et conduite indigne d'un homme d'église.
Zina ve uygunsuz davranışta bulunmaktan.
Ceux-ci : ne tue pas, ne commets pas l'adultère, ne vole pas, ne porte pas de faux témoignages, honore tes parents, aime ton prochain.
Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme annene babana saygı göster ve komşunu kendin gibi sev.
Savez-vous ce que le Seigneur a dit à la femme adultère?
Efendimiz zina yapan kadına ne demişti, biliyor musun?
Contaminer la prison de Sa Majesté avec des photos de fornication.
Majestelerinin cezaevini zina resimleriyle kirletmeyi düşündün, öyle mi?
Néanmoins, pour éviter la fornication, que chaque homme ait son épouse et que chaque femme ait son mari.
Ancak zina olmasın diye her erkek kendi karısıyla olmalı her kadın da kendi kocasıyla.
- Infidèle!
- Zina yapıyorsun! - Canavarın tekisin!
Fornication... Impureté... Idolâtrie...
Zina,... pislik,... putperestlik...
Dieu a dit : "Tu ne commettras point l'adultère."
"Zina etmeyeceksin."
"Le moindre désir envers une femme" "est déjà un péché."
"Şehvetle bakmak zina etmektir..."
Nous sommes deux étrangers sur le point de commettre un adultère.
Zina işlemek üzereyiz ama birbirimizin adını bile bilmiyoruz.
Vous êtes coupable d'adultère flagrant!
Zina suçundan suç üstü yakalandın!
J'ai décidé de le noyer en public, comme autrefois les adultères.
Onu toplum içinde boğmaya karar verdim. Eskiden zina yapan kadına yaptıkları gibi.
Forniquer n'est pas glorieux!
Zina önemsiz bir günahtır.
Je rédige un nouveau contrat, tu es infidèle, l'homme adultère est tué
Poliçene yazacağım. Zina yaparsan, zinacı ölür.
Je n'ai pas arrêté. J'ai fait fermer 2 bars, mis 6 filles au chômage et participé à des parties fines. Je suis épuisé.
Bu hafta meşguldüm. 2 oyun kapattım, altı dansözü işinden ettim ve şahsen birkaç zina davasına uğradım.
Tous mes fils sont des bâtards.
Tüm oğullarım veled-i zina zaten.
Zina a 16 ans, Mili en a 14.
Zina 16 yaşında, Mili ise 14.
C'est un cadeau pour Zina.
- Bunları Zina için aldım.
Il faut pas l'abîmer. C'est pour Zina.
Benim Zina'mın hediyesinin buruşmasından hoşlanmıyorum.
Que voulez vous?
- Diyorum ki Zina Bankasına depozito yatırsan. Ne istiyorsun?
Fornication derrière l'autel.
Sunağın arkasında zina.
L'adultère en est un.
- Zina bir suçtur.
Si je te comprends, j'arriverais à me comprendre.
"Bir kadına şehvetle bakan her adam yüreğinde o kadınla zina etmiş olur."
Zina travaille son piano.
İlk fazladan kazancımla, evimiz daha güzel bir hale gelmiş olacak.
Elle est douée.
Zina piyano çalıyor.