English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Â

 translate Turkish

3,950 parallel translation
- Je suis venu parler â ton père.
Babanla görüşmeye geldim.
- En 1915, lors d'un repli près de Ypres, des soldats allemands ont cloué un sous-officier canadien â une porte de grange.
1915 yılında, Ypres'in dışında geri çekilme sırasında Alman askerleri, Kanadalı bir bir astsubayı ahır kapısına çivilemişlerdi.
- Oui, monsieur. J'ai participé au repli, mais s'ils ont trouvé le temps de s'arrêter pour clouer un gars â une porte, c'est qu'ils sont encore plus forts que ce que j'aurais pu penser.
Evet efendim, o geri çekilmede ben de yer aldım ama eğer geri çekilirken durup bir adamı kapıya çivileyecek vakitleri olmuşsa onlar gerçekten benim bildiğimden çok daha iyiler demektir.
- Je dirais que l'artillerie force les soldats â vivre des situations inimaginables.
Söylediğim şey, top ateşinin askerleri akla hayale gelmedik durumlarda sağa sola fırlattığıdır.
- Dès que vous avez pu marcher, vous avez manqué â l'appel.
Yürüyebilecek kadar iyileşir iyileşmez firar ettin.
- Infirmière Mann, voudriez-vous raccompagner le sergent â sa chambre, s'il vous plaît.
Hemşire Mann, lütfen çavuşa koğuşuna kadar eşlik edin.
En fait, ce n'est... ce n'est pas tout â fait juste.
Hayır, bu... Bu doğru değil.
On évite les sourds et les aveugles, et les asthmatiques sont strictement tenus â l'écart vu les problèmes associés aux gaz toxiques.
Görme ve işitme özürlüler başvuramaz gaza maruz kalma sonucu yaşanabilecek sorunlardan ötürü astım hastaları kesinlikle kabul edilmez
Et â ce sujet, permettez-moi de dire, tout â fait entre nous... J'ai vu des actes de dépravation, Dunne Kronstadt.
Bu notla ilgili olarak, aramızda kalsın ahlaksız hareketlere şahit oldum, Dunne.
Je vous aurai â l'oeil.
Gözüm hep üzerinde olacak.
Et â présent, je vous demanderais de regarder les hommes qui sont restés debout autour de vous. Et d'expliquer au sergent Dunne pourquoi ces derniers ne font pas leur part pour leur roi, leur pays et leur Dieu.
Şimdi sizlerden, aranızda ayakta duran erkeklere bakıp Kralları, ülkeleri ve Tanrı için kendi üzerlerine düşeni neden yapmadıklarını Çavuş Dunne'a açıklamanızı rica ediyorum!
- O.K. Alors aussi longtemps que je resterai ici, vous n'irez pas â la guerre, jeune homme.
Pekâlâ, ben bu görevde olduğum sürece sen bu savaşa katılamayacaksın.
- Tu l'as perdu â la scierie!
Sen kolunu kereste atölyesinde kaybettin.
 Dunne.
Hey, Royster. - Dunne'un şerefine.
Et si je demandais la permission â votre père?
Peki ya babanızdan izin alsam?
Ils ont du rhum, lâ-bas, â ce qu'on dit, hein?
Epey bir rom vardır orada, sanırım.
Mais moi, â 5 h pile, tous les jours, j'attrape religieusement le journal, et je me colle le nez en plein dessus.
Ama ya ben? Her gün saat beş dedin mi, elimde bir gazete burnum yazılara gömülüdür.
Et c'est pas juste â cause de l'alcool, mais je le suis.
Bu yalnızca alkolün etkisiyle söylenmiş bir laf değil ama evet, öyleyim.
Alors j'ai pensé que je n'avais plus qu'â m'engager et... aller me faire tuer.
Altının tükenmesi, savaşın başladığı zamana denk geldi böylece ben de gidip askere yazılıp kendimi öldürteyim dedim.
On était les premiers â réussir.
Başka kimse bunu yapamadı. İngilizler yapamadı ;
- Je serais prêt â faire n'importe quoi pour vous.
Sanırım senin için hemen her şeyi yaparım.
( soupir ) Dans ce tableau, il y a une rivière et il y a un cheval et un homme sur le dos du cheval. Et ensemble, ils traversent la rivière â gué.
Bu resimde, bir nehir var ve şey bir at var ve atın üzerinde de bir adam oturuyor ve beraber nehri karşıdan karşıya geçiyorlar.
Et toute la journée, il cherche très fort et ce n'est que lorsqu'il est assis â coté de la femme et qu'ils contemplent la rivière, qu'il trouve enfin le mot...
Bütün gün doğru kelimeyi arayıp duruyor ta ki kadınla beraber yan yana oturmuş bir nehire bakarken en sonunda buna bir isim bulana dek.
Alors, je commencerais â croire que vous êtes vraiment idiot de m'aimer.
O yüzden beni sevdiğin için senin bir ahmak olduğunu düşünmeye başlardım.
Elles sont condamnées â la suppuration et menacées de complications graves comme la gangrène et le tétanos.
Cerahat oluşturmaya mahkûmdurlar ve kangren ve tetanos gibi vahim komplikasyonların tehdidi altındadırlar.
Sergent, vous auriez quelque chose â ajouter, peut-être? - Non.
Çavuş, bu konuya eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
- Vous le tenez â l'envers, je vous signale.
- Onu ters tutuyorsunuz.
- Elle met fin â la guerre en quelque 48 heures. - Charmant!
Savaşı 48 saat içerisinde sonlandıracak.
- Martin Mann est né â Ingolstadt, en Bavière.
" Martin Mann, Ingolstadt, Bavyera'da doğmuştur.
- Je ne vais pas rester ici â ne rien faire.
Burada hiçbir şey yapmadan oturup duramam.
C'est vrai : ligne de feu, derrière les lignes. Lignes imprévisibles, lignes â ne surtout pas franchir.
Çizginin ilerisi vardır, çizginin altı vardır, çizginin gerisi vardır hiç haberin bile olmayan çizgiler vardır, aşana kadar göremediğin çizgiler ama bir aştın mı, uygun değilsin demektir.
Inapte â vivre dans ce monde.
Sen bu dünyaya uygun değilsindir.
- S'il n'en tient qu'â moi, tu ne comprendras jamais.
Bana kalsa, asla anlamayacaksın.
- Â 23 ans, j'ai braqué une banque â Fort Macleod.
23 yaşımdayken, Fort McLeod'da bir banka soymuştum.
- Quand mon père nous a quittés, j'ai eu du mal â dormir, et nous en avions facilement, â l'hôpital...
Babam gittikten sonra, uyku konusunda sorun yaşıyordum. Hastanede hazır duran malzemeler vardı.
C'est dur â expliquer.
Bunu açıklamam zor.
Présente cette lettre â l'officier recruteur et tout devrait s'arranger.
Bu mektubu askere alma subayına ver ve önün açılmış olur.
J'ajouterais que je donne mon accord â votre union.
Bununla beraber, birliğinde dualarım seninle olacak.
Alors je l'ai obligé â prendre une décision.
O yüzden ben de bir karar vermesi için onu zorladım.
Pour quelle raison, â ton avis?
Bunun nedeni nedir sence?
- L'armée est tout â la fois une curieuse et magnifique bête.
Ordu garip ve güzel bir yaratıktır.
C'est â cause de lui que je pars au front.
Savaşa gitmemin sebebi o.
 vous la parole, major.
Sözü size bırakıyorum, Binbaşı.
Je repars lâ-bas. Vous m'assignez â la 10e unité.
Geri dönüyorum ve siz de beni 10uncu Muharebe birliğinde görevlendireceksiniz.
- Je ne trouve pas de travail et l'entretien est trop cher, â présent.
Bir iş bulamıyorum, o yüzden masrafları karşılayamıyorum.
Pourquoi, â votre avis?
Sence bu neden olabilir?
Il a été tué â Vimy, sur la crête.
Vimy Sırtı savaşında öldürüldü.
- Â la crête de Vimy, vous y étiez?
Sen Vimy Sırtı savaşında var mıydın?
Ne m'oblige pas â aller te chercher.
Kendini kovalatma bana.
Tu veux vraiment y aller, â la guerre?
Savaşa katılmayı o kadar çok mu istiyorsun?
Oh, vous n'avez rien â dire?
Söyleyecek bir şeyin yok mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]