Translate.vc / French → Turkish / Ça
Ça translate Turkish
1,796,053 parallel translation
Papa... Tu ne vas pas faire ça.
Öyle bir şey yapmayacaksın baba.
- Elle n'est pas là. - Comment ça, pas là?
- Burada değil de ne demek?
Quel genre de message ça envoie
Bu diğer avukatlarda nasıl bir izlenim bırakır?
Je suis là pour te donner ça.
- Sana bunu vermek için geldim. - Bu da ne?
Je vais laisser passer ça, car tu dois comprendre que les gens t'en veulent.
Bunu görmezden geleceğim çünkü şu an sana sinirli yeterince insan var.
- Tu es un sur trois. - Tu ne le savais pas, mais ça suffit pour te placer sur le tableau d'honneur.
Belki haberin yok ama Şöhretler Geçidi için bu kadarı yeterli.
- C'est ça ton conseil?
- Hayır, hayır.
Mais tu es un vrai avocat... on n'a pas à s'inquiéter pour ça.
Ama artık yasal bir avukat olduğuna göre bu konuda endişe etmemize gerek kalmadı.
Ok, tu ne m'as jamais averti de ça?
Evet gidip geldiğimi fark etmedin mi?
- Ça a été terriblement rapide.
- Epey hızlı hareket ettim ondandır. - Gerçekten hızlısın.
- Oliver, on a signé un accord, je ne peux pas faire ça.
Bunu yapamam. Ki başka davalarla meşgul olduğumu söylemiyorum bile.
Ils ne peuvent pas la révéler, car ça violerait les règles HIPAA.
Sağlık Sigortası Yasası'nın ihlali olacağından gösteremezlermiş. Kahretsin.
Si ça ne tenais qu'à moi, Alex, je le ferais.
Bu kararı vermek bana kalsaydı inan şimdi kovardım Alex.
Et c'était comme ça. Et j'ai l'impression que je ne peux plus te joindre au téléphone.
Şimdilerde size telefondan bile ulaşamazmışım gibi geliyor.
- Ça suffit. Je trouve la preuve présentée par M. Walsh suffisamment convaincante pour faire aller ceci de l'avant.
Bay Walsh'ın öne sürdüğü kanıtları davayı sürdürmek için yeterli görüyorum.
- tu n'avais pas à faire ça.
- Bunu yapmana gerek yoktu.
Je peux être le meilleur avocat du monde, et... ça ne changera pas la façon dont ils me voient.
Dünyadaki en iyi avukat olabilirdim. Ama bu beni nasıl gördüklerini değiştirmeyecekti.
Et si jamais vous vous sentez de nouveau négligé, j'espère que vous allez venir me voir que je puisse vous aider à régler ça.
Eğer bir gün yine sana tepeden bakılıyormuş gibi hissedersen umarım bu durumu düzeltebilmem için bana gelirsin.
Ça compte beaucoup pour moi, Louis.
Bunun benim için anlamı büyük Louis.
Comment suis-je supposée faire ça?
Bunu nasıl yapmamı bekliyorsun?
Je me fiche si ça veut dire de lui redonner son travail.
Ona işini geri vermen gerekse bile umurumda değil.
Mais peu importe ce que c'est, ça doit arriver cette nuit.
Ne yaparsan yap ama iş bu gece bitmeli.
Ne lui dis pas que j'ai dis ça, mais Mike a sauté dans une cabine téléphonique pour mettre son costume de Superman.
Bunu ona söyleme ama Mike telefon kulübesinden kostümüyle çıkıp günü kurtardı. Harika.
Si le cabinet a obtenu des informations de Pearson Specter, Ça ne venait pas de moi.
Bu yüzden eğer şirketim Pearson Specter'dan içerden bilgi alıyorsa bile benden almıyorlar.
Quand quelqu'un agit comme ça, il y a plus à trouver. Tu dois convaincre M. Reyes de refuser l'offre et continuer à chercher.
Bu da demektir ki Bay Reyes'i parayı reddetmesi ve aramaya devam etmesi için ikna etmelisin.
- Ce n'était pas elle. - Comment ça, pas elle?
- Ne demek o değil?
- Ça n'a rien fait.
Ufak bir hasar bile veremedin. - Hepsini kullanmadım.
Vous êtes énervé que nous ayons récupéré Alex - mais ça ne doit pas...
Alex'i aldığımız için kızgınsın ama bunun bu şekilde...
- qu'il y avait un conflit. - Je ne sais pas ce que ça veut dire.
- Bu ne anlama geliyor bilmiyorum.
Mais vous ne savez pas qu'après ça, un avocat... est venu voir ma grand-mère et lui a fait une offre.
Blmediğiniz ise ölümlerinden sonra bir avukat geldi ve büyükanneme para teklif etti.
Et vous pensez que refuser l'offre fera ça.
Sen de bu parayı reddetmenin bunu sağlayacağını düşünüyorsun.
Et ça peut être fait mais... même si c'est impossible... on se doit d'essayer.
Bunu başarabileceğimizi düşünüyorum fakat başaramayacaksak bile denemeliyiz.
Bratton a tourné ça en course à l'armement.
Bratton bu işi bir silahlanma yarışına çeviriyor.
- Harvey... Si vous avez besoin de moi pour répondre à ça... vous avez de plus gros problèmes que Tommy Bratton.
- Harvey buna cevap vermemi istiyorsan Tommy Bratton'den daha büyük sorunların var demektir.
- Je ne vais pas faire ça.
- Hayır Alex, bunu yapamam.
Comment ça s'est passé?
Nasıl geçti?
C'était avant que je trouve ça... et ça... et ça.
O bunu, bunu ve ve bunu bulmadan önceydi. - Vay be.
Je n'ai pas les ressources pour gérer ça seul.
Bu işleri yalnız yapabilmek için yeterli kaynağım yok.
- Louis, calme-toi avant que ça aille dans la mauvaise direction, car ce n'est pas à propos de Stephanie.
Çünkü burada seni kızdıran Stephanie değil.
- Ça veut dire quoi?
Louis şu an kafayı yemek üzere demek.
Je ne t'ai pas demandé de faire ça.
Senden bunu istemedim.
♪ ♪ Harvey, on doit parler et ça ne peut pas attendre.
Harvey konuşmamız gerek çok acil bekleyemez.
Louis, si tu penses ca, pourquoi ne me vires-tu pas sur le champ?
Madem böyle düşünüyorsun Louis o zaman neden şimdi beni kovmuyorsun?
- Et bien ça devrait.
- Sen de kimsin?
Je voulais que tu saches que ce n'était pas mon intention de te faire virer.
Ayrıca bilmeni isterim ki amacım asla kovulman değildi.
Non seulement je ne leur donne pas d'informations mais ils n'ont pas besoin de mon aide et ne m'ont rien demandé.
Ayrıca benim onlara bilgi vermediğim gibi onların da benim yardımıma ihtiyaçları yok ve zaten istemediler.
Comment ça, ça a marché?
Ne demek işe yaradı?
Harvey, comment ça s'est passé?
- Beni dinle.
- Impossible.
- Ayrıca Zane hayır diyebileceği için hem bir yıllık hem de yardımcı avukatlar işe almak için yetenek avcılarının nabzını yokladım. - Uğraşıyorduk ama bulamıyoruz.
- J'ai anticipé le non de Zane, j'ai mis sur le coup quelques chasseurs de tête pour renouveler assistants et 1ère années. Le problème est qu'on a besoin d'une 12aine de chaque pour faire le travail, et ça coûtera - dans les 3 millions par an.
Sorun şu ki, her ikisinden de en az iki düzineye ihtiyacımız var ama bu bize yılda 3 milyona mal olur.
Si je fais ça, je peux tout aussi bien te laisser partir.
Bunu yaparsan senin de gitmene neden olabilirim.