Translate.vc / French → Turkish / Éphraïm
Éphraïm translate Turkish
101 parallel translation
Éphraïm, laisse-moi y aller.
Ephraim, gitmeme izin ver.
Mais récemment, Éphraïm, je me suis rendu compte que... depuis très longtemps, je n'ai pas pleuré...
Ama, son zamanlarda, Ephraim, farkına varmaya başladım ki... uzun zamandır hiç ağlamamışım.
J'ai pris ma décision, Éphraïm. Mais je serais bien contente si tu pouvais me montrer que tu m'approuves, d'une façon ou d'une autre.
Ben kararımı verdim, Ephraim, ama sen küçük bir işaret gönderirsen daha iyi hissedeceğim, onayladığına dair minik bir işaret.
Éphraïm, je vais rejoindre le monde.
Geri gidiyorum, Ephraim. Yeniden insanlara katılmaya karar verdim.
Et Éphraïm, je veux ton accord.
Ve Ephraim, beni senin yollamanı istiyorum.
Éphraïm Levi, je vais me marier à nouveau.
Ephraim Levi, yeniden evleneceğim.
Comme tu disais, Éphraïm : "L'argent, sauf votre respect, est comme le fumier."
Her zaman söylediğin gibi, Ephraim : Para, tabirimi bağışla, gübre gibidir.
C'est en tout cas l'opinion de la future Mme Vandergelder. Et, Éphraïm...
Neyse, bu gelecekteki Bayan Vandergelder'in görüşü.
Ephraim, sont-ils partis, pour de bon?
Ephraim, dönmemek üzere mi gittiler?
Oui, Ephraim.
Evet, Ephraim.
- Ephraim!
- Ephraim!
Laisse-moi tranquille, Ephraim.
Beni yalnız bırak, Ephraim.
Peu de gens peuvent t'égaler, Ephraim.
Kimse eline su dökemez, Ephraim.
- allez, Ephraim!
- Haydi, Ephraim!
" Ci-gît Ephraim Cabot.
" Ephraim Cabot burada yatıyor.
Tout commença lorsque votre ancêtre, Ephraïm Moon, émigra pour l'Australie en 1782. Il s'y établit comme apothicaire.
Neyse, dedenizin babasının babasının babası Ephraim Moon 1782'de gemiyle Avustralya'ya gitti ve orada eczacı oldu.
Comme disait feu mon mari :
Son kocam, Ephraim Levi derdi ki :
Feu mon mari aimait beaucoup la vie. Il aimait voir des gens, prendre des bains de foule.
Son kocam, Ephraim Levi, hayata inanırdı, nerede bulursan, nerede çeşit çeşit insan varsa.
Ça a assez duré.
Yeterince zaman geçti, Ephraim.
J'attends toujours que tu me montres que tu es d'accord.
Ve Ephraim, hala işaret bekliyorum.
Merci, Éphraïm!
Teşekkürler, Ephraim.
Ne sois pas absurde.
Ephraim Squier önemli biri.
Ephraim Squier est très important.
Hem de çok önemli.
C'est mon ami, Ephraïïïm.
- O benim dostum, Ephraim.
Ceux en faveur de "Ephraïm, le lapin débile"?
Ve "Ephraim, the Retarded Rabbit" olmasından yana olanlar?
Je m'appelle Ephraim.
Adım Ephraim.
Si vous voulez demander des preuves à Ephraim, allez-y.
Ephraim'e telgraf çekip, kanıt sormak istiyorsan, buyur.
Ou le Mossad renseigne la C.I.A., qui renseigne Louis, et Ephraim demande Louis, car il sait qu'on s'y attend...
Ya da Mossad bilgiyi, Louis'ye bilgi veren CIA'ye veriyor Ephraim de bizden Louis'yi ona vermemizi istiyor çünkü biliyor ki, bizim ondan yapmasını bekleyeceğimiz...
Sinon, dis à Ephraim qu'Avner est venu le voir.
Bilmiyorsan, Ephraim'e Avner'ın onu görmeye geldiğini söyle.
Alors allons casser la croûte ensemble, Ephraim.
Yani ekmeğimi bölüş benimle, Ephraim.
- Brian? - Comment allez-vous, juge Ephraim?
- Nasılsın Yargıç Ephriam?
22 Victor Road, cimetière de Mount Ephraim.
Victor Yolu 22 numara. Ephraim Dağı Mezarlığı.
Abby, appelle le cimetière d'Ephraim.
Abby, Ephraim Dağı Mezarlığı'nı ara.
C'est un véritable demi-doublon Breen 984, conçu et frappé par Ephraim Brasher, et, tenez-vous bien, mesdames et messieurs, il pèse 204 grains.
- Orjinal bir Breen 984 yarım ispanyol altını. - Ephraim Brasher tarafından dizayn edilmiş. Ephraim Brasher tarafından kazınmış.
- Appelle-le. - Je ne peux pas. Ephraim Watson a 80 ans, il vit avec sa fille, Ruth.
Ephraim Watson 80 li yaşlarında, kızı Ruth ile birlikte yaşıyor.
C'est quoi le nom du photographe?
- Ephraim Watson.
Ephraim Watson.
- Bulmak çok zor olmaz gibi geliyor.
Eh bien, le photographe, Ephraïm Watson, il ne peut pas parler, et sa fille nous dit que le directeur a été tué le jour de la remise des diplômes.
Pekala, fotoğrafçı, Ephraim Watson, konuşamıyor. Kızı bize mezuniyet günü müdürün vurularak öldürüldüğünü söyledi.
Tu le surveilles sur ta vie, Ephraim.
Hayatın pahasına koru, Ephraim.
Regarde Ephraim.
Ephraim'e bak. Gördün mü?
Ephraim est venu en Amérique pour être pilote automobile.
Ephraim, Amerika'ya yarış pilotu olmaya geldi.
De Gotthold Ephraim Lessing.
Gotthold Ephraim Lessing adında biri tarafından yazılmış.
Ephraïm.
İbrahim.
Je cherche Ephraïm.
Ephraim'i arıyoruz.
Salut, ça roule?
Nasıl gidiyor, Ephraim?
- M'arnaque pas.
Beni kazıklamasan iyi olur, Ephraim.
C'est drôle, Ephraïm. Non, pas drôle.
Bu çok komik, Ephraim ve bu değil.
Ephraim Mankofsky. Mank, comme il aimait qu'on l'appelle, a eu une vie féconde.
Ephraim Mankofsky, ya da onun sevdiği şekilde, Mank bereketli bir hayat yaşadı.
Je suis le petit-fils d'Ephraim Black.
Ben Ephraim Black'in torunuyum!
Tu as eu des problèmes avec un... Ephraim Clausen?
- Eprahim Clausen'la... bir anlaşman var mı?
Ephraim aurait été contrarié.
- Ephraim alt üst olurdu.