Translate.vc / French → Turkish / Évan
Évan translate Turkish
2,429 parallel translation
Comment voyez-vous votre rôle dans la vie de ce bébé, Evan?
Pekala Evan, bu bebeğin hayatında senin görevin ne olacak?
Des problèmes se présenteront, des disputes, et si Evan n'est pas d'accord avec vos décisions, il aura le droit légal de contester, sauf si vous spécifiez le contraire.
Sorunlar çıkacak, tartışmalar başlayacak. Eğer Evan, yetiştirme tarzınızla fikir ayrılığına düşerse biyolojik babası olarak yasal yollara başvurma hakkına sahip olacak tabii siz aksi bir anlaşma yapmazsanız. - Sözleşme gibi mi?
C'est trop impersonnel. Rose, voulez-vous parler à Evan?
Rose, Evan'a söylemek istediğin bir şey mi var?
Les examens de Kendra n'ont rien montré d'anormal. Si Evan et Kendra veulent concevoir,
Evan ve Kendra, tüp bebeğe bile gerek kalmadan çocuk sahibi olabilirsiniz.
Ce serait notre enfant.
Hayır, Evan'la senin çocuğun olacak.
Ce serait le tien et celui d'Evan.
Aynı şey değil.
Kendra, Rose et Evan ne sont pas différents de nous.
Bakın, gerçek şu ki... Kendra da Rose da Evan da bizden çok farklı değiller.
- Mon enfant
Kendi çocuğum olsun istiyorum. - Evan...
- Evan. Je vous aime, toutes les deux, mais... Je ne sais pas si je peux vous choisir.
- İkinizi de seviyorum ama sizi seçebileceğimi sanmıyorum.
Evan a proposé de nous emmener à San Franciso le week-end prochain, donc nous irons à San Francisco.
- Evan hafta sonu San Francisco'ya gitmeyi teklif etti. Yani San Francisco'ya gidiyoruz. Bak, ben...
Evan?
Evan?
Evan
Evan.
Tu peux même baiser Evan, parce qu'il est asse grand pour s'occuper de lui même.
Evan ile bile kafa bulabilirsin çünkü kendini koruyabilecek kocaman bir adam kendisi.
Et j'ai croisé oncle Evan. Il va venir aussi.
Evan Amca'nız ile de karşılaştım, o da gelecek.
Peux tu demander a oncle Evan s'il veux venir et m'aider?
Evan Amcama söyler misin, burada yardıma ihtiyacım var?
Evan, tu n'as jamais eu de bon rencard. C'est discutable.
- Evan, şimdiye kadar hiç hoş bir kız arkadaşın olmamıştı.
Evan, ton rendez-vous de l'autre soir était délicieux, ouais, on ne parle plus de Selena.
Evan, geçen geceki kız, çok tatlıydı yüzsüz de değildi. Selena hakkında konuşmuyoruz artık. Katie!
Oncle Evan a éclaté la tête d'un gars!
- Evan Amcam bir adamı yere serdi.
Ok. Merci pour cette journée, Oncle Evan.
Bugün için teşekkürler, Evan Amca.
Evan, que s'est-il passé?
Evan, ne oldu?
Ecoute, Evan, tu es un mec super, mais tu n'as pas toujours à être le héros.
Bak Evan, harika birisin fakat sürekli kahraman olmak zorunda değilsin.
Evan!
- Evan!
Que veux-tu avec Evan?
- Evan'dan ne istiyorsun?
Écoute, si c'est à propos d'Evan, pourquoi on ne le laisserait pas décider, ok?
Bak, bu Evan'la ilgiliyse, neden bunları ona bırakmıyoruz ki?
Tu sais, comme tu as dit,
Dediğin gibi, Evan kendi seçimlerini yapabilecek kadar kabiliyetli biri.
Evan est capable de prendre ses propres décisions, même si souvent dans le passé il en a pris de mauvaises quand il s'agit des femmes.
İş kadınlara geldiğinde yanlış tercih yapacak kadar sabıkalı olsa bile.
John et Evan Price.
Biz Mollie St. John ve Evan Price.
Et Evan?
Peki ya Evan?
Evan.
Bak, Eğer pantolonumu indirmek için burdaysan,
Parce que si ce n'est pas le cas, Malik, je doute sérieusement qu'elle voudrait...
Ciddi anlamda şüpheliyim onun da... Bak, Evan, Ben zenciyim,
Evan, je suis noir, et les noirs s'y connaissent en romantisme.
Ve zenciler romantizm hakkında çok şey bilirler. Bu doğru mu?
Ouais mais il était pas.... Non.
Evan, Değildi.
Evan, il ne l'était pas.
Tamam.
Plein de choses, Evan, et aucune de ces choses inclut de porter une ceinture faite en agrafes qui te rentrent dans la peau.
Birçok şey, Evan, ve bunların hiç biri derine batan, zımbadan yapılmış kemer takmayı içermiyor.
Enlève ton soutien-gorge, ma chère.
Çıkar şu sütyeni, sevgilim. Evan, Sen az önce bana sütyenimi çıkarmamı mı söyledin?
Evan, tu viens de me demander d'enlever mon soutien-gorge?
Ne? Ha-Hayır! Bekle.
Mais chérie, j'essaie de t'attirer.
Evan, iğrenç. Kulağıma tükürdün.
Vraiment?
Siz beni Evan'a mı postalamaya çalışıyorsunuz?
Vous essayez de me refourguer à Evan?
Tessa, biz sadece üçüncü kişi gibi hissetmeni istemedik.
Evan, dis moi que tu as quelque chose.
Evan, lütfen bir şey bulduğunu söyle.
Evan, tu me rends nerveuse.
- Evan beni endişelendiriyorsun. - Hayır, hayır.
Evan a dit qu'il avait tout regardé.
Evan her şeye baktığını söylemişti.
Eh, Evan, un moyen de dire si cette nicotine a été absorbée par les cheveux de Taylor?
Evan Nikotin'in Taylor'ın kafa derisine işlese bunu bulabilir miyiz?
Evan, tu n'as pas à faire ça.
- Evan bunu yapman gerekmiyor.
Evan, je te remercie vraiment pour tout ce que tu as fait, mais tu as ta propre vie, alors tu n'as pas besoin de gérer la mienne.
Bak, Evan, yaptığın herşey için çok teşekkür ederim ama kendi hayatını yaşamak zorundasın. işte bu yüzden benim hayatıma burnunu sokma.
Evan.
Evan.
Merci, Evan, mais je peux me défendre moi-même.
Teşekkürler, Evan, ama kendi adıma konuşabilirim.
Evan, tu ne peux pas me laisser tomber.
Evan, beni böyle bırakamazsın.
D'accord, oncle Evan.
Tamam, Evan Amca.
Tous comme Riley et Evan.
Riley ve Evan'da.
Evan, je crois que je sais où elle est.
Evan sanırım nerede olduğunu biliyorum.