Translate.vc / French → Turkish / Éxcuse
Éxcuse translate Turkish
22,682 parallel translation
Sûr. Excuse nous une seconde.
Müsaadenizle.
Oui, pour ça, je n'ai pas d'excuse à part le fait que j'étais inquiet pour la sécurité de ma fiancée.
Evet, onu neden yaptığıma dair nişanlımın güvenliği dışında bir mazeretim yok.
Ecoute, je ne vais pas te faire perdre ton temps avec une sale excuse sur pourquoi on t'a laissé ici, OK?
Bak, seni niye ardımızda bıraktığımızla ilgili vaktini saçma sapan bahanelerle boşa harcamak istemiyorum.
Vous voulez juste une excuse pour l'emmener partout!
Onu her tarafa götürmek için bir bahane istiyorsun sadece!
Je m'excuse. C'est rien.
Çok özür dilerim.
Non, j'ai engagé un trio de musiciens classiques pour jouer un cantate de Shostakovitch, d'abord écrit comme une excuse à un bon ami.
Hayır, üç klasik müzisyen tuttum çok sevgili bir arkadaşa özür olarak yazılan Shostakovich şiirini çalmaları için.
Excuse-moi si je t'ai surpris.
Şaşırttıysam kusura bakma.
Ça signifie beaucoup pour moi. Et je m'excuse d'avoir dépassé les bornes tout à l'heure. détourné le bus, volé tous vos portefeuilles pour revérifier vos identités.
Benim için büyük anlamı var ve daha öncesi için de özür dilerim, biraz kontrolden çıkmıştım ve otobüsü kaçırdım ve cüzdanlarınızı alıp kimlikleriniz kontrol ettim.
Ne soyez pas stupide. Bob, je m'excuse pour cette absurdité.
Bob, saçmaladığı için onun adına özür dilerim.
C'est juste une excuse pour parler aux docteurs, c'est à dire, Charles et moi, en privé.
Doktorların, yani Charles ve benimle görüşebilmen için bir mazeret sadece.
Excuse-toi d'avoir voulu les enculer.
Onlara kazık atmaya çalıştığın için özür dile.
"Maintenant, tu n'as plus d'excuse."
Şimdi bahanen kalmadı işte.
- Excuse-moi, mais est-ce que je t'ai demandé de vendre ma compagnie?
Affedersin, şirketimi satmanı mı istemiştim? Teklif alıyor muyduk?
J'avais une très bonne excuse.
İyi bir mazeretim var.
- Je m'excuse, ma puce.
- Çok üzgünüm bebeğim.
Excuse-moi une minute.
Bir dakika müsaade et.
Oui, excuse-moi, un fou m'a accosté.
Kusura bakma, delinin teki işte.
Dans ce cas, il faut lui écrire un mot d'excuse...
Sebebi varsa, sizden mantıklı bir sebebe ihtiyacım var...
Excuse-moi.
Afedersin.
" Je m'excuse.
" Afferdersin.
Hé, Julian, je m'excuse.
Hey, Julian, Üzgünüm.
Je m'excuse.
Afedersin.
Excuse-moi.
Üzgünüm.
Ne t'excuse pas avec moi.
Benden özür dilemene gerek yok.
Excuse-moi. J'ai dû oublier.
Çok özür dilerim, unutmuş olmalıyım.
"Excuse-moi si je t'ai blessée en t'accusant d'avoir perdu mon chat."
Özür dilerim, seni kedimi kaybetmekle suçladım. Muhtemelen senin kalbini kırmış olmalıyım?
Excuse-moi de te déranger.
Pardon, rahatsız ediyorum.
Mon excuse, c'est que j'avais peur.
Ne diyebilirim? Korkmuştum.
Excuse-moi, petite, pousse-toi de là.
İzninle küçük adam. Yolumdan çekil.
- Excuse-moi.
- Teşekkürler. - İzninizle.
Excuse-moi pour le jeu de mot.
Kelime oyunumu maruz gör.
Excuse!
Affedersiniz!
Vous n'avez aucune excuse, Denisov, vous devez vous y soumettre.
- Bahane yok Denisov, teslim olun.
- Je m'excuse de vous interrompre.
Brian, özür dilerim. Böldüğüm için kusura bakmayın.
Et je m'en excuse.
Bunun için çok özür dilerim.
- L'exubérance n'est pas une excuse.
- Coştum deyip kurtulamazsın.
Excuse-moi, mais je ne peux pas m'en occuper à cause de l'électricité.
Özür dilerim. Kendim yapamıyorum. Elektrik konusu işte.
Je vais même lui tirer les oreilles pour qu'il s'excuse.
Ben Tuco'nun kulağını çekip özür dilemesini sağlayacağım.
Ne t'excuses auprès de moi. Excuse toi auprès de tous ceux que tu as laissé tomber.
Yüzüstü bıraktığın diğer insanlardan özür dile.
- et "entrant"? - Hé, Excuse moi, toute...
- Affedersiniz!
Excuse-moi. Que suggères-tu?
- Pardon da ne öneriyorsun?
Donc si tu es de retour pour jubiler du résultat ou pour que je m'excuse, alors tu peux aller te faire foutre.
Şimdi döndüğüne göre işlerin bu konuma geldiği için kına yakacaksan ya da benden özür bekliyorsan kendini sikebilirsin.
Si tu penses que je me suis morfondu, attendant une excuse tout ce temps, Je ne sais pas quoi te dire.
Bunca zaman sonra özür beklediğimi düşünüyorsan sana ne desem bilemiyorum.
Excuse moi?
Affedersin?
Si tu choisis de m'ignorer, ça sera beaucoup plus dur pour toi de trouver une excuse.
Sen beni görmezden gelirsen bahane bulman daha güç olacak.
Excuse-moi?
Anlamadım?
Ça aurait semblé être une excuse.
Bahane gibi görünürdü.
Elle ne remplissait pas sa bouteille, c'était juste une excuse pour passer devant mon bureau et me parler.
Şişesini doldurmaya falan gitmiyormuş. Masamın önünden geçip benimle konuşabilmek için öyle söylüyormuş.
- Je m'excuse.
- Bunun için özür dilerim.
Tu es sûre que ce n'est pas une excuse pour le revoir?
Mektubu onu görmek için bahane etmediğinden emin misin?
Excuse-moi, Ned?
Afedersin, Ned?