Translate.vc / French → Turkish / Êtê
Êtê translate Turkish
90 parallel translation
Cette chambre a êtê meublée et aménagée avec amour.
Bu oda büyük bir aşkla dekore edilip düzenlendi.
Pour être vraiment franc, Nicholas pense qu'Elizabeth a êtê enterrée prématurément.
Açıkça söylemek gerekirse, Nicholas, Elizabeth'in canlı canlı gömülmüş olabileceğine inanıyor.
Votre mère a êtê emmurêe vivante.
Annen duvarın arkasına gömülürken, hala hayattaydı.
Formidable, hein? Elle a êtê formidable.
Çocuklar harika değil miydi?
Sinclair a êtê muté.
Yarbay Sinclair başka bir yere tayin edildi.
Est-ce vrai qu'en trois mois... un seul vaisseau centauri a êtê attaqué?
Geçtiğimiz üç ay içerisinde sadece bir Centauri gemisinin saldırıya uğradığı doğru mu?
Cet incident a êtê monté à ses dépens... avec l'équipement abandonné chez les Narns.
Narnlar suçu bizim üzerimize atmak için, anavatanlarında bırakmış olduğumuz mühimmatı kullanıyorlar.
Cela a êtê annulé.
- İptal oldu. - Çok iyi.
Tout a êtê annulé.
İptal edildi. Her şey iptal edildi.
Les membres de l'Alliance excluent tout meeting... tant qu'il y aura des attaques. J'imagine que tout a êtê ajournê.
İttifak üyeleri saldırıların sorumluları bulunana kadar toplantılara girmediğine göre her şey ertelenmiş olabilir.
Santiago a êtê assassiné... et on m'a tiré dans le dos.
Aynı gece Başkan Santiago öldürüldü ben de sırtımdan vuruldum. Neredeyse ölüyordum.
Vaisseau... tout a êtê enregistré?
Gemi her şeyi kaydettik mi?
Le chasseur de Lennier a êtê retrouvé.
Lennier'in gemisini bulmuşlar.
Tout le monde a êtê convoqué sauf vous.
Sen hariç herkes davet edildi.
Mon système de tir a êtê endommagé par une explosion... et il a commencé à faire feu avant que je puisse réagir.
Yakınlarda meydana gelen bir patlama silah sistemlerini bozdu. Kendi kendine ateş etmeye başladı, durduramadım.
Son cas a êtê résolu pour le mieux.
Sorunu en iyi şekilde çözdük.
L'équipe a êtê avertie.
Personele bilgi verildi. Seni bekliyorlar.
L'un des plus difficiles a êtê... au revoir ".
En çok sözlerden biri de "hoşça kal" dı.
Son journal a êtê trouvé.
Günlüğünü bulmuşlar.
La journée a êtê longue.
Zorlu bir gün oldu.
Ca a êtê un vrai plaisir de jouer avec vous.
Sizinle iş yapmak büyük zevkti.
Son ldenticarte a êtê utilisée plusieurs fois après sa mort... donc votre type a échangé d'ldenticarte avec le mort... et a pris l'argent qu'il avait.
Önemli olan, kimliğinin ölümünden sonra birkaç kez kullanılmış olması. Yani katil, kurbanının yerine geçmiş ve onun parasını kullanıyor.
Il a êtê tué de l'intérieur.
Adam kafatasının içinden öldürülmüş.
Son camarade a vu l'autre personnalité. C'est pourquoi il a êtê tué.
Oda arkadaşı diğer kişiliklerden birini görünce öldürülmüş.
Quand ils arriveront... peu leur importera de savoir ce qui a êtê ou non autorisé.
Geldiklerinde açıklamaları dinlemekle zaman kaybetmeyeceklerdir.
Elle a êtê déclenchée sur les ordres exprès du régent.
Emirleri doğrudan vekilharç verdi.
On ne peut rien contre quelqu'un qui a êtê touché par les Vorlons.
Vorlonların dokunduğu birini durduramazsınız.
Elle a êtê ajustée par les Vorlons... a démissionné du Corps... perdu l'homme qu'elle aimait et depuis se consacre à finir son oeuvre à lui.
Vorlonlarca değiştirildi sonra bir kenara atıldı, silah olarak kullanıldı sevdiği tek adamı kaybetti ve kendini onun ideallerine adadı.
Mais le message a êtê déformé... et je suis devenu l'incarnation de la vérité.
Bir şekilde bu mesaj çarpıtıldı ve onların gerçeklerinin bir simgesi oluverdim.
L'insigne de King a êtê substituée par une copie, qui comportait Ie transmetteur qui a dêcIenchê l'explosion.
Yaka iğnesinin içine patlamayı başlatacak bir radyo vericisi yerleştirilmiş bir kopyasıyla değiştirilmiş.
II a êtê aperçu en Afghanistan, en Bosnie, en Iraq, en Iran, à Beyrouth, et au Cambodge.
Afganistan, lrak, İran, Beyrut ve Kamboçya'da görüldü.
Je suis sûre qu'elle a êtê touchée par son dévouement à sa cause.
Eminim elindeki işe olan bağlılığından etkilenmiştir.
L'Union Soviêtique a êtê formée, et Ies communistes ont essayé de s'en emparer pendant 70 années.
Sovyetler Birliği kurulduğu zaman, Komünistler sonraki 70 yılda bölgemizi bunun için yağmalamakla geçirdiler.
Mon pêre a êtê assassiné, Ies villageois se rêvoItent, et vous avez fait tout ce chemin pour me dire que je suis peut-être en danger?
Babam öldürüldü, kasabalılar isyan ediyorlar, ve siz tüm bu yolu tehlikede olduğumu söylemek için mi geldiniz?
La carte de repérage a êtê retirée de Ia bombe, pour nous empêcher
Renard'ın adamlarından biri konum kartını bombadan çıkardı,
- elle a êtê voIêe ce matin.
- Bu sabah bir tanesi çalındı.
elle a êtê torturée, horriblement.
İşkence görmüş... çok kötü bir şekilde.
Savez-vous, M. Jones, que ce dêpravê de Hagen qui passe tout son temps à draguer les femmes a êtê contacté pour jouer le mois prochain à "Krewe Island"?
Biliyor muydunuz, Bay Jones, duyduğum kadarıyla her... saniyesini kadın peşinde koşarak geçiren edepsiz Bay Walter Hagen gelecek ay 10,000 dolar ödüllü Krewe Adası maçına katılmak istemiş? Hayır, duymadım.
Qui vous a êtê donné à votre naissance.
Sen dünyaya geldiğinde bahşedilen oyununu oyna
Le Juge Ginther, qui a êtê nommé à la Cour Suprême par James Devlin, a tendance a faire la sourde oreille pour tout ce qu'il considère "laxiste en matière criminelle".
James Devlin'in atadığı Baş Yargıç Ginther idamı hafifletmekle ilgili her şeye kulaklarını tıkama eğiliminde.
Hank Schillinger a êtê lavé des accusations de meurtre et enlèvement.
Hank Schillinger cinayet ve çocuk kaçırma suçlarından paçayı kurtarmış.
Apparemment, quand il a êtê arrêté, la police n'a pas fait ce qu'elle était supposée faire et le juge a acquitté Hank.
Anlaşılan tutuklama sırasında polisler yapmaları gereken bir şeyi yapmamışlar ve Yargıç da bırakılmasına karar vermiş.
Mon fils, Gary, a êtê tué.
Oğlum Gary öldürüldü.
C'es le fils de Schillinger, Hank, qui l'a fait, mais ce salaud a êtê acquitté sur une erreur de procédure.
Schillinger'ın oğlu Hank yaptı, ama piç herif teknik bir nedenle paçayı kurtarmış.
La nuit a êtê tranquille?
Gece sakin miydi?
Comme vous le savez, Sean Murphy a êtê transféré en dehors d'Em City et j'ai nommé Travis Smith comme surveillant général.
Bildigin gibi Sean Murphy, Em City'den ayrilmak istemisti ve ben de Travis Smis'i yeni denetçi yaptim.
Le problème c'est qu'on ne sait pas s'il a êtê inconscient longtemps avant qu'ils l'amènent, donc les prochaines heures sont critiques, mais je pense qu'il va s'en sortir.
Sorun su ki, buraya getirmelerinden önce kaç saat bilinçsiz kaldigini bilmiyoruz, bu yüzden önümüzdeki birkaç saati riskli, ama düzelecegini saniyorum.
McManus a êtê négligent.
McManus çok gevşek.
Toute cette histoire d'Emerald City a êtê un désastre.
Emerald City'nin tüm geçmişi bir felaketti.
C'est important, bordel, parce qu'il a êtê tué juste devant moi.
Bu önemli kahrolası, çünkü adam gözlerimin önünde öldürüldü.
L'exécution de Shirley Bellinger a êtê fixée à jeudi en deux.
Shirley Bellinger'ın idam tarihi perşembe gününden iki hafta sonra.