Translate.vc / French → Turkish / Îl
Îl translate Turkish
2,415,314 parallel translation
Il n'y avait pas de cadeau dans la voiture. On ne l'a jamais retrouvé.
Arabayı aradıklarında nişan hediyesi orada değilmiş ve hiç bulunamamış.
Il s'est mis derrière moi et me l'a mis autour du cou.
Arkamdan gelip boynuma takıverdi.
Il m'a dit : "C'est pour toi."
"Bu senin için" dedi.
Il ne me faisait jamais de tels cadeaux.
Bana genelde öyle hediyeler vermezdi.
S'il devait m'offrir un bijou, j'étais sûre qu'il choisirait ma pierre de naissance.
Ve eğer bana mücevher alacaksa doğum taşımı alacağından emindim.
Ça devait être pour quelqu'un d'autre et il me l'avait donné.
Sanki bir başkasına alınmış ama bana verilmişti.
Je crois qu'on a tous les deux pour objectif de... S'il y a des gens encore en vie qui sont impliqués dans cette affaire, nous voulons bien sûr que justice soit faite.
Sanırım ikimizin de istediği şey bu işin içindeki kişiler hâlâ hayattaysa adaletin yerini bulması.
On aimerait le rendre ou le donner à la personne à laquelle il était destiné.
Bunu da gerçek sahibine iade etmek istiyoruz.
A-t-il une signification particulière qui expliquerait qu'elle ait fait ce choix comme cadeau de fiançailles? "
Cathy'nin nişan hediyesi olarak böyle bir şey alması anlamlı olur mu? "
Si quelqu'un a des informations à nous communiquer, des questions ou des commentaires, il peut le faire de manière anonyme.
Bizimle bilgi paylaşmak isteyen, sorusu, yorumu olan herkes isimsiz bir şekilde bizi arayabiliyor.
Il y avait la famille d'Edgar qui croyait qu'il était impliqué dans le meurtre.
Edgar'ın ailesi, onun bu cinayete dâhil olduğunu düşünüyor.
Notre mission sera de voir si les preuves en désignent l'un plutôt que l'autre, ou s'il y a une possibilité qu'ils aient été de mèche, peut-être sur ordre de père Maskell.
Şimdi yapmamız gereken şey delillerin daha çok kime işaret ettiğini anlamak veya bunu beraber yapıp yapmadıklarını öğrenmek. Belki Rahip Maskell'ın emriyle yaptılar.
Il a dit à ma mère : " Tu veux savoir pourquoi je bois?
Anneme dedi ki " Neden içtiğimi mi merak ediyorsun?
C'est à dix pas de l'appartement de mon oncle, quand il habitait dans cet immeuble.
Bu apartmanda yaşarken onun dairesi, amcamın dairesine on adım uzaklıktaydı.
Dans le premier article qui parlait de l'affaire, il y avait une photo de sa voiture garée. Et on peut voir l'appartement de mon oncle, dans cet article.
Bu haberi yayınlayan ilk gazete kupüründe, arabasının park edildiği yerin fotoğrafında, aynı gazete kupüründe, amcamın dairesi de görülebiliyor.
Et il faisait sombre.
- Evet. Ve karanlıktı.
Il était près de 20h30.
- Saat 20.30 falandı. - Evet.
Il y a Billy Schmidt, qui habitait dans l'appartement du bout, tout près de sœur Cathy.
Billy Schmidt şu uçtaki dairede oturuyormuş, Rahibe Cathy'nin yanında.
Et il y a Edgar Davidson qui rôdait pour appâter des collégiennes de Rock Glen.
Edgar Davidson da Rock Glen Ortaokulunda genç kızları avlamaya çalışıyormuş.
Et tout à coup, un jour, il a décidé de se mettre à boire.
Sonra bir gün birdenbire alkolik olmaya karar verdi.
Tu crois qu'il s'est mis à boire car il était au courant de ce meurtre, c'est ça?
Yani sence cinayeti bildiği için mi içki içmeye başladı, öyle mi diyorsun?
Je crois que ton oncle Bill a appelé ton père pour qu'il aille l'aider.
Ve bence Bill amcan babanı arayıp ondan yardım istedi.
Il est donc allé l'aider.
O da gidip ona yardım etti.
Je crois qu'on n'en a jamais parlé parce qu'il valait mieux ne pas savoir.
Ve sanırım bu konuyu hiç konuşmadık çünkü bilmemek daha iyiydi.
Voilà mon fils Brian, quand il avait 12 à 14 mois.
Bu da oğlum Brian, 12, 13, 14 aylıkken.
Il avait de curieuses manières.
Kendine has gariplikleri vardı.
Après la naissance de ma fille, il venait toujours déjeuner.
Kızım doğduktan sonra öğle yemeği için eve geldiğinde
Il disait : "Allez, viens. Remettons-nous en forme."
"Hadi tatlım, formumuza geri dönelim" derdi.
On allait dans le salon. Il allumait la chaîne stéréo et on dansait pendant une demi-heure.
Oturma odasına geçerdik, radyoyu açardı ve yarım saat twist yapardık.
Il était homosexuel.
Bill eş cinseldi.
Il s'est pris un appartement.
Bir daire kiraladı.
Il la disait jolie et gentille.
Güzel ve nazik biri olduğunu söylerdi.
Je l'ai rencontrée, une fois. Il me l'a présentée.
Onunla tanışmıştım, bizi tanıştırmıştı.
Il y avait un bois, entre les deux.
O ara ağaçlık bir bölgeydi.
Quand il est rentré, il avait du sang sur lui.
Eve geldiğinde üstü kana bulanmıştı.
Il a dit : "Ne t'en fais pas."
"Boş ver" dedi.
Il a répondu : "Il y avait une bagarre, au bar."
"Barda kavga çıktı" dedi.
C'était faux. Il n'avait pas une égratignure.
Bu doğru değildi çünkü suratında bir çizik bile yoktu.
Il avait du sang sur les mains, les avant-bras et la chemise.
Sadece elleri, kolları ve gömleği kana bulanmıştı.
Je savais qu'il avait participé à quelque chose, mais pas à une bagarre.
Bir işe bulaştığını biliyordum ama bu bir kavga değildi.
Il s'est mis à boire, à se droguer. Il agissait de façon insensée.
İçki içmeye, uyuşturucu kullanmaya, taşkınlık yapmaya başladı.
Il n'allait plus travailler.
Artık işe gitmiyordu.
Il restait chez lui, ne prenait plus sa voiture... ne voyait plus sa famille et ses amis.
Evde duruyordu, arabasını kullanmıyordu. Ailesi veya dostlarıyla görüşmüyordu.
Il s'est mis à parler de la femme au grenier.
Çatı katındaki kadın hakkında konuşmaya başladı.
Après le meurtre de la nonne, il est devenu obsédé par ça.
Rahibenin cinayetinden sonra bununla kafayı bozdu.
Il en parlait tout le temps.
Devamlı bundan bahsediyordu.
Il disait : " Tu peux croire que quelqu'un l'a tuée?
Şöyle derdi : " Onun öldürüldüğüne inanabiliyor musun?
Il en parlait encore et encore.
Yani hiç durmadan bu konu hakkında konuşurdu.
Alors, j'ai jeté un œil.
Yanıma baktım.
Il buvait, prenait des pilules, ne dormait pas, parcourait la maison la nuit, en parlant de la femme au grenier.
İçki içip, hap alıp, bütün gün uyanık kalıp, bütün gece etrafta dolanıp çatı katındaki kadından bahsediyordu.
J'ai alors découvert ce qui s'y trouvait. Je voulais lui prouver qu'il n'y avait pas de femme au grenier.
Onun yukarıda olduğunu böyle keşfettim çünkü Bill'e çatı katında bir kadın olmadığını kanıtlamak istedim.