English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Ïs

Ïs translate Turkish

130,019 parallel translation
Dans un jour ou deux ou quand tout ça sera fini, ce sera ma parole contre celle d'une bande de criminelles qui pourriront en QHS.
Bir iki güne, bu iş ne zaman biterse, maksimumda çürüyen bir avuç suçlunun sözüne karşılık benimki olacak.
Ils mijotent un truc.
Bir iş çeviriyorlar.
Ça devrait faire l'affaire.
Bu iş görür.
Paracétamol et caféine marchent sans douleur.
Excedrin de iş görüyor, hem de acıtmadan.
Prends des responsabilités, pour que, quand ce sera fini, tu puisses dire que tu as résisté et fait quelque chose.
Biraz sorumluluk al ki bu iş bittiğinde dimdik durup bir şeyler yaptım, diyebilesin.
C'est la merde.
Bu iş boka sardı lan.
Whole Foods and Whispers et toutes les autres sociétés privées prendront de la main-d'œuvre ailleurs.
Whole Foods, Whispers ve diğer şirketler, iş gücünü Jersey'den karşılamaya başlar.
N'importe quelle drogue m'aurait vraiment aidée avec le tsunami de merdes de la nuit dernière.
Dün geceki felaketler tsunamisini aşmak için her türlü hap iş görürdü.
En réalité, son boulot, ce n'est pas d'acheter.
Ama yok, gerçekte yaptığı iş satın almak değil.
Des pas trop moches aux nichons corrects parmi lesquelles choisir. Mais tu as choisi parmi les criminelles.
Bir ordu idare eder, hatta memeleri iş görecek fena olmayan kadın varken sen suçlular havuzuna olta attın.
Et en sortant d'ici, elle va sûrement pirater ton téléphone ou rayer la bagnole d'une collègue à toi.
Buradan çıktığında muhtemelen telefonunu hack'ler ya da bir kadın iş arkadaşının arabasını çizer.
Rien n'est éternel.
- İş. Eh, her şeyin bir sonu var dostum.
Non, c'est un collègue.
Hayır, değil. İş arkadaşım.
C'est pour ça que vous m'avez abordée au travail, plutôt que chez moi, où il pourrait nous voir.
Galiba bu yüzden evimize gelip o adama görünmektense iş yerime kadar beni takip ettiniz.
Vous n'avez aucune idée de ce que je fais ni pour qui, vrai ou faux?
Kime ne iş yaptığımı bilmiyorsun, doğru mu yanlış mı?
Vous ne m'avez jamais aidé, et ça ne changera pas.
Benimle iş birliği yapmadın ve asla da yapmamış olacaksın.
Elle était décoratrice, c'est ça?
İş olarak satılık ev güzelleştiriyormuş.
- Vous avez un associé?
- İş ortağın var mı?
C'est quelqu'un de bien et un super homme d'affaires.
Byrde iyi bir insan ve harika bir iş adamı.
Votre oncle et moi, on est sur une affaire.
Amcanızla birlikte bir iş fırsatı yakaladık.
- Une affaire?
- İş mi?
- Oui, une affaire.
- Evet, iş.
Une bonne affaire.
İyi bir iş.
Papa et Boyd ont trouvé une affaire, et on s'en va.
Babam ve Boyd bir iş bulmuşlar, kasabadan ayrılıyoruz.
Sans doute rien de légal.
Galiba yasal bir iş değil.
Je suis un homme d'affaires.
Ben iş adamıyım.
Des gens accouchent à domicile, avec une sage-femme.
Evde doğum yapılabilir, bu iş için ebeler var.
Oui. Et Marty saura qu'il doit coopérer pour qu'on le protège.
Marty de kendini korumak için iş birliği yapması gerektiğini anlar.
Il m'a engagé il y a quelques mois.
Birkaç ay önce bana bir iş vermişti.
Quel est votre métier?
Ne iş yapıyorsunuz?
Ils étaient sur une affaire?
İş fırsatı?
Éteignez.
Işıkları kapatın.
La bonne nouvelle, c'est qu'ils vont tous dans le même bar après le boulot.
İyi haber, hepsi de iş bittikten sonra aynı bara gidiyorlar.
Etais-tu dans la City of light?
Işık şehrinde değilmiydin?
La théorie du travail? Un collègue du 5ème étage à déclenché l'alarme incendie comme diversion?
Yani şu anda beşinci kattaki bir iş arkadaşının dikkat dağıtmak için yangın alarmını çalıştırdığı ihtimali üzerinde mi duruyoruz?
Je suis sûr que vos collègues peuvent le confirmer.
Eminim iş arkadaşlarınız bunu doğrulayabilir.
Vous pensez qu'il fait de la muscu?
Ek iş mi yapıyor dersin?
Filmographie pour vos collègues.
-... iş arkadaşlarınıza mail atmış.
Avec un corps comme celui-ci, vous pensez que c'est la première fois que j'ai eu affaire à un hostile milieu de travail?
Böyle bir vücutla düşmanca bir iş ortamıyla ilk defa mı uğraşmak zorunda kaldığımı sanıyorsunuz?
Qu'est-ce que ces Osborne Oates font de toute façon?
Bu Osborne Oates ne iş yapıyor?
Demain, on ira chez le médecin.
- Sabah ilk iş doktora gideriz.
Toute la police est à ses trousses.
Tüm birimler iş başında. Bütün emniyet onu arıyor.
J'ai compris que c'était le prix à payer pour faire mon boulot.
Bunların, bu iş için ödemem gereken bir bedel olduğunu düşünmüştüm.
Si quelque chose devait arriver à votre bon ami Giles, elle serait parfaite pour lui succéder.
Yakın dostun Giles'ın başına bir iş gelirse yerine geçecek mükemmel bir isim olur.
Ton père est en voyage d'affaires.
Baban iş seyahatinde.
J'ai un poste à temps plein à vous...
Tam zamanlı bir iş var, seninle konuşmak...
J'ai pas sauvé de vies, mais on m'a offert un temps plein.
Kimsenin hayatını kurtarmadım ama Mellon bana tam zamanlı iş teklif etti.
On a offert un poste à Rob aujourd'hui.
Rob bugün bir iş teklifi aldığını size söylemedi.
Larkin Prep veut qu'il enseigne à temps plein.
- Gerçekten mi? - Larkin Koleji tam zamanlı iş teklif etti.
Va chercher le nouveau à la première heure.
Yarın ilk iş yenilerini alırsın artık.
Tu avais une mission!
Sana sadece bir iş vermiştim!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]