English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Ö

Ö translate Turkish

1,004,137 parallel translation
Si elle a connu d'autres traumatismes dans le passé, la réaction la plus fréquente, c'est la paralysie, et c'est ce qui est arrivé avec Hannah.
Özellikle geçmişten gelen travmalar varsa, o zaman daha muhtemel olan tepki donmak oluyor. Hannah'nın başına gelen şey de bu.
On voulait que ce moment soit le plus réaliste possible quand on ne l'a jamais vécu.
O anı özellikle, olabileceği kadar gerçekçi yapmak istedik hem de böyle bir şeyi hiç yaşamamışken.
Mais il sera trop tard!
O zamana kadar ölmüş olurlar!
Il n'est pas taillé pour être soldat. Si tu continues à cette allure jusqu'au pied de la montagne, Il sera probablement mort et on serait chanceuses de ne pas l'être aussi.
O asker olmaya elverişli değil.... o ana kadar çoktan ölmüş olur.
Alors ils ont voulu la tuer, pour en finir avec cette histoire.
Tüm o dedikodulara son vermek için onu öldürmek istediler.
C-Ce Titan c'est ce jour-là...
O Titan'ı o gün görmüştük.
Alors il veut le récupérer...
Sonra o da bunu ödetmek için tek başına...
Rembourse-le!
O zaman parasını ödeyin!
Je ferais n'importe quoi pour retrouver cette époque-là.
O hiçbir şey olmayan sıradan günlere geri dönmek için ne gerekirse yaparım.
Elle fait partie de la famille du Culte du Mur.
Kilise efradının önemli bir üyesi o.
Pourquoi n'avons-nous pas attendu la nuit?
Öyleyse neden geceye kadar beklemedik ki? İzciler bizi kurtarmaya mı gelmişler?... o askeri düzen işe yaramaz. !
Ce jour-ci, je me suis menti à moi-même pour la première fois.
O gün... kendime ilk yalanı söylemiştim.
C'est alors que... je me suis promis une chose.
Ve o an kendime bir söz verdim.
Elle ne sait plus qui elle est.
O sırada benlik duygusunu tamamen kaybeder.
Dans cette situation, c'est difficile de demander de l'aide, parce qu'on craint d'accabler quelqu'un, on pense que personne ne veut écouter, qu'ils s'en fichent.
O durumdayken yardım istemek çok zor çünkü birine yük olacağını hissediyorsun. Dinlemek isteyeceklerini, umursayacaklarını düşünmüyorsun.
Pourquoi est-elle allée là?
O eve neden gitti?
Le dernier jour de la vie de Hannah, elle est complètement épuisée.
Hannah'nın hayatının son gününe geldiğimizde, o tamamen tükenmiş durumda.
Elle arrête d'essayer, ignore toute planche de salut. Elle n'est pas assez forte ni assez en forme pour se relever et s'affirmer.
Denemeyi bırakıyor ve yardım istemiyor ve o noktada kendini savunacak kadar güçlü veya sağlıklı değil.
Elle ne ferait jamais ça parce qu'elle est trop intelligente.
" Benim çocuğum yapmaz. Asla yapmaz çünkü o akıllı.
C'est toi?
O sendin değil mi?
Alors c'était toi.
Demek o senmişsin.
J'ai entendu dire qu'elle avait été obligée de rejoindre les Cadet.
Sonunda o kızın Acemi Birliği'ne girmeye zorladıklarını duydum.
Alors tu as rejoint les Cadet juste pour me retrouver?
İyi de o zaman sırf beni bulmak için mi Acemi Birliği'ne yazıldın yani?
C'est pour ça que tu es devenue soldat?
O yüzden mi asker oldun?
Si tu es aussi férue, sers-toi de cette passion pour changer ton destin!
Madem o kadar heveslisin ; bunu kaderini değiştirmek için kullan!
Plus il y a d'yeux, meilleure est la recherche.
o kadar çabuk buluruz.
Si un jour, on me donnait une seconde chance cette fois je ne vivrai que pour moi-même!
Olur da bir gün ikinci bir şans elde edersem o zaman sadece kendim için yaşayacaktım!
Ce Titan... c'est Ymir?
O Titan... Ymir mi?
Hé... Vous pensez qu'elle savait qu'elle était un Titan? Eren est un Titan aussi, mais il ne le savait pas jusqu'à sa transformation.
Sence o biliyor muydu Eren Titan oluncaya kadar onun Titan olduğunu?
C-C'était quoi ça?
O da neydi?
Alors comment des Titans se sont retrouvé à l'intérieur? Troublés, les membres de la brigade décidèrent de retourner au district de Trost l'esprit plein de doutes.
O zaman nasıl oluyor da Titanlar surun içinde beliriyorlardı? kafalarında binbir şüpheyle...
Par conséquent, ils n'auront pas croisé beaucoup de Titans.
O zaman da bu fazla deve rastlamamışlar anlamına gelir.
Ce petit croûton de pain?
O kırıntılar mı?
Cette époque me manque.
O eski günleri çok severdim.
N'est-ce pas...?
Bu o değil mi?
Mais alors, que s'est-il passé?
Ne olmuş olabilir ki o zaman?
Elle a quand même dévoré Marcel.
Marsel'i yiyen o değil miydi?
Ils se sont rapprochés!
O ne? Ne ara bu kadar yaklaştılar?
Elle est... Elle est avec eux!
O... o!
Elle peut être vraiment stupide, parfois.
O kadar iyi huylu biri ki kesin gelmiştir!
Alors allons la chercher!
O zaman onu getir!
C'est elle!
İşte o!
C'est elle, la fautive!
Bizi o kandırdı!
Tout cela m'a fait réaliser à nouveau que ma vie n'était qu'un mensonge.
O an kafama dank etmişti. Meğer hayatım bir yalan rüzgarıydı.
C'est alors que j'ai compris... que c'était mon châtiment.
O zaman anladım ki... Bu bana verilen cezaydı.
Je n'ai pas été punie pour avoir menti à ces gens.
Tüm o insanları kandırdığım için cezalandırılıyor değildim.
On ne pourra pas l'aider comme ça!
Ona o şekilde yardım edemeyiz!
Christa sait que je suis horrible, et pourtant elle m'apprécie...
O benim ne mal olduğumu biliyor. Yine de bana gülümsemekten geri durmuyor.
On arrive juste à temps.
Yetiştik demektir o zaman.
C'était le cri d'un Titan?
Titan çığlığı mıydı o?
Elle est en train de devenir notre ennemie!
Evet! O artık bizim düşmanımız!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]