Translate.vc / Portuguese → Turkish / Agir
Agir translate Turkish
8,125 parallel translation
Se o levou a um centro cirúrgico abandonado, em vez de a uma morgue a sério, está a agir fora da lei.
Onu gerçek morg yerine, terk edilmiş bir cerrahi kliniğe götürdüyseniz kanun dışı iş yapıyorsunuz demektir.
Desculpa por ontem, por agir sozinho daquela forma.
Dün için üzgünüm, öyle tek başıma gitmemeliydim.
Agir pelas costas dele não é a melhor ideia. Sam!
Belki arkasından iş çevirmek iyi bir fikir değildir.
Eu é que tomei a decisão de agir.
Harekete geçme kararını veren bendim.
Segredos do governo, a ideia de que o governo federal pode agir, vigiar, prender, interrogar e até matar cidadãos americanos sem fiscalização ou responsabilização. Sem obrigação de mostrar ao povo as provas que levaram às suas ações. Isso, na minha opinião, é a maior ameaça à segurança nacional.
Hükümet gizliliği federal hükümetin istediği gibi davranabileceği gözlem yapabileceği, detaya girebileceği, sorgulama yapabileceği ve kusur olmadan ve sorumluluk almadan Amerikan vatandaşlarını öldürebileceği yaptıkları şeylere sebep olan kanıtları millete sunmama özgürlüğü olan bir fikirdir ve bu benim için ulusal güvenliğimiz için en ağır tehdittir.
Neste momento, tive que agir.
Harekete geçmem lazımdı.
Ele estava a agir de forma estranha ou suspeita?
- Tuhaf, dengesiz bir hareketi var mıydı?
Esse amigo pensou que o Slater pode de alguma forma ter sido responsável pelo incêndio por agir de forma criminosamente negligente.
Arkadaşı, Slater'ın bu yangında cezai sorumlu olabileceğini düşünüyor.
Temos a medicação aqui, mas, temos que agir rapidamente.
Elimizde ilaç var ama acele etmemiz gerek.
É o seu modo de agir.
Hep böyle yapar.
Devolve-me os documentos antes de eu partir, mas depois de resolveres aquilo que te faz agir como um idiota.
Ben gitmeden bunları iade et ama istersen önce seni böyle sersemleştiren şeyi hallet.
Porque é que estás a agir assim?
- Neden böyle davranıyorsun?
Vontade de deixar a Delilah agir noutra operação secreta
Delilah'in Tim'le beraber başka bir gizli göreve gitmesini sorun etmiyor.
A Julia disse que há algo dentro de nós... e que deve ser isso que o está a fazer agir desta maneira.
Julia içimizde bir şey olduğunu söyledi. Böyle davranmasına sebebi o herhalde.
O plano original... Era ter a ametista a conduzir os tons para dentro do ovo... Que iria agir como uma chave...
Asıl plan mor taşların tonları yumurtanın içine yansıtmasını sağlmaktı bu da kubbenin kendini açması için sinyal niteliğinde olacaktı.
Era esperado. Mas, daí, começou a agir de forma estranha.
Sonradan tuhaf davranmaya başladı.
É assim que vais agir?
- Böyle mi oynayacaksın?
- Não posso andar por aí a dizer para não a convidarem para sair por gostar dela e ser burro para agir.
Amy'nin etrafındakilere onunla çıkmamalarını söylemem çünkü ondan hoşlanıyorum ve bu konuda hiçbir şey yapmayacak kadar da malım.
Sabe como agir em conflitos e é óptima com armas.
Birisiyle karşı karşıya geldiğinde ne yapacağını biliyor ve silahla birinci sınıf bir atıcı.
Se tentarmos ter a certeza antes de agirmos, nós... podemos nunca agir.
Harekete geçmeden önce emin olmak istersek belki de hiç... -... harekete geçemeyiz.
Recebi chamadas histéricas do meu colega colombiano a perguntar se os EUA estão a agir em solo colombiano.
Meslektaşımdan kızgın olduğunu bildiren telefonlar almaya başladım bile. Kolombiya topraklarında operasyon düzenlediğimizi bilseydi ne olurdu acaba?
Mas pergunta-te se estás a agir bem com ela, ao fazer esta decisão com base na emoção.
Saf duygularının etkisi altında kalarak kararını vermesine müsade ederek ona iyilik yaptığını düşünüyorsan, kendini sorgulamalısın.
Então pare de agir como uma autoridade local.
O zaman, onlar gibi düşünmeyi bırak.
Se aconteceu alguma coisa ao Cavaleiro da Morte, significa que há uma força do mal a agir.
Eğer Başsız Süvari'ye bir şey olduysa ortalıkta karanlık güçler var demektir.
Move-te com muito cuidado, não te mates.
Ama çok ihtiyatli hareket etmek konusunda, biliyorsun ya... -... kendini öldürtme. - Bu tas agir oldu.
Explosões a agir como transdutores, atraindo vidas alienígenas pelos Buracos de Minhoca em naves com propulsão electrogravitacional.
Patlamalar güç çevirici görevi yaparak uzaylı yaşam formlarının elektrogravimetrik itiş kullanan uzay gemileriyle solucan deliklerinden geçmesini sağlıyor.
Vamos agir.
Gidiyoruz.
Estou a deixar-te algemares-me todas as noites à cama e estamos a agir como se isso fosse completamente normal.
Beni her gece yatağa kelepçelemeni istiyorum. ve sanki bu normal bir şeymiş gibi davranıyoruz
Estou a deixar-te algemares-me todas as noites à cama e estamos a agir como se isso fosse completamente normal.
Beni her gece yatağa kelepçelemeni istiyorum ve sanki bu normalmiş gibi davranıyoruz.
Porque é que estás a agir desta maneira?
Neden böyle davranıyorsun?
Alguns anjos inferiores são mais evoluídos do que outros, mas nunca os vi a agir desta maneira.
Üst melekler diğerlerine göre daha işin içine bulaşmış ama böyle davrandıklarını daha önce hiç görmemiştim.
Basta agir naturalmente.
- Sana aitmiş gibi davran. - Ne fark eder......
Precisamos de agir com extrema prudência, Sargento.
Aşırı dikkatli olmalıyız burda, Çavuş.
Que pares de agir como um doido e comeces a responder às minhas perguntas.
Deli gibi davranmayı bırakıp sorularıma cevap vermelisin.
Não gosto de si, Nate, não como está a agir.
Seni gözüm tutmadı Nate. Bu oyunculuğunu gözüm tutmadı.
Eu cresci, parei de agir como vítima.
Olgunlaştım, ezileni oynamayı bıraktım.
Temos de agir depressa antes que ele regresse.
Reddington gelmeden önce hızlıca hareket etmeliyiz.
As pessoas estão a agir!
İnsanlar harekete geçiyor.
Parem. Parem de agir como se fosse.
Kesin şunu, normalmiş gibi davranmayı bırakın.
De agir com agressividade? Achas?
Böyle güç gösterisinde bulunmaktan?
Podeis não ter notado, mas todos neste edifício têm más intenções, embora sejam poucos os que escolhem agir.
Belki fark etmiyorsunuz ama bu binada herkesin niyeti kötü. Çok azı harekete geçiyor.
Quero que pares de agir como se fosse um fardo conhecer-te.
Bunu biliyorum bir yük gibi davranmayı kesmeni istiyorum.
Irão agir a qualquer momento.
Her an bir hamle yapabilirler.
As pessoas que o fizeram parecem agir por conta própria.
Bunu yapan insanlar kendi başlarına çalışıyorlar.
O que a Jess está a tentar dizer é que se sabes o que sentes em relação a alguém tens de agir já.
Jess'in söylemeye çalıştığı şey eğer biri hakkında nasıl hissettiğini gerçekten biliyorsan hamleni yapmalısın.
Parece que sou o único a agir como Agente do NCIS no recinto, e com trabalho à frente, por isso vamos fazê-lo.
- Evet! Bu odada gerçek bir NCIS ajanı gibi davranan sadece benim. Yapmamız gereken bir iş var.
Podem chamar-me criminosa, mas não vou agir como uma.
Bana suçlu diyebilirler ama ben öyle davranmayacağım.
A maneira como andas a agir, esse nervosismo, é porque pensas ser culpado disto tudo.
Bence böyle davranmanın, bu öfkenin sebebi senin hatan olduğunu düşünmen.
Os meus robots começaram a agir sozinhos.
Robotlarım kendi başlarına hareket etmeye başladılar.
Todos pensam que ela está a agir correctamente.
Herkes doğru adımı attığını düşünüyor.
E é melhor agir rápido, porque tem razão...
Çünkü haklısın.